Google Play Store
App Store

Baskı daha da ağırlaşacak, İmamoğlu’na yapılanlar da şaşırtıcı değil. Ancak, tutuklanışı ardından yaşananlar, yükselen sloganlar muhalefetin yolculuğunun da yeni bir yola girdiğinin göstergesi. İki hatadan uzak yürünmesi gerek:

Bir; İmamoğlu’nun yolculuğu ile Erdoğan’ın yolculuğu arasında paralellikler kurarak, yaşananların İmamoğlu’nu ya da bir başka muhalefet adayını iktidar yapacağı düşüncesi. Dedikleri gibi, artık eski Türkiye yok! Öyle rahat yürünemeyecek.  Bir kişinin ömrü vefa edene kadar iktidarda kalması için yol temizliği yapılacak.

İki; muhalefettekilerin bir diğerine bakarak eksikleri öne çıkarması sadece rejimin devamını sağlar. Nevruz halayı paylaşımlarını, Kürtler İmamoğlu’nun tutuklanmasına halay çekiyor diye aktaran sosyal medya paylaşımlarına karşı Özel’in uyarısı çok önemli. DEM’in muhalif duruşunu kıymetsizleştirip ona zarar verenler de CHP’nin yaptıklarına burun büküp uzak duranlar da iktidarın değirmenine su taşır.

Birkaç yıldır tarihten ve siyaset bilimi literatüründen örneklerle otoriter rejimlere karşı başarının yolunu anlatmaktan bu köşenin dilinde tüy bitti: “Otoriter rejime karşı en geniş ittifak kurulmalı, … aktif yurttaş katılımı sağlanmalı, tüm muhalefeti heyecanlandırıp birleştirecek ortak semboller bulunmalı, bu mücadelede sıkıntı yaşayabilecek herkese sahip çıkacak dayanışma ağları örülmeli ve muhalefet en görkemli haliyle mutlaka sokakta olmalı.”

En önemli sorumluluk ana muhalefet CHP’de. Öncülük edecek. Öncülüğü “kendi adayımı seçtireceğim” diye değil, o kendiliğinden olur, “Otoriter rejim yerine herkesin eşit ve özgür koşullarda, hukuk şemsiyesi altında yarışacağı bir parlamenter sisteme kısa sürede geçeceğiz” diyerek yapacak!

Saraçhane’den ve öğrencilerden yükselen “Özgür halkı sokağa çağır!” sesi, muhalefete öncülük etmesi gereken CHP’ye yol gösteriyor. Özel de o sesi duyuyor: “Dünyada tek adamların, diktatörlerin nasıl gittiği konusunda, … bir meydana milyonların inmesi dışında bir çağrı, bir seçenek yoktur.” “Sokaklar bizimdir, meydanlar bizimdir. Tüm Türkiye’ye sesleniyorum. Şiddete bulaşmadan, hak aramak için, söke söke almak için sokaklar bizimdir, meydanlar bizimdir. Bana diyorlar ki sokak çağrısı mı yapıyorsun. Evet, sokak çağrısı yapıyorum!” “Bütün Türkiye’yi 81 ilde saat 20.30’da sokaklara, meydanlara davet ediyorum.

Bu, geçmişte “Uzak durun” denilerek sokağın kriminalize edilmesine yapılan katkıyı temize çeken bir duruş!

Demokrasi yalnızca sandık, sokak da suçla eşitlenecek bir alan değil. Sokağa çağırmak suç değil. Protesto anayasal hak. Demokrasi; kırıp dökmeyen protestolarla, sokakta söz söylemeyle, grevle, boykotla demokrasi. Sadece sandıkla ancak kimi Orta Asya cumhuriyetlerindeki kadar olur!

Saraçhane’de solun tüm renkleri ve sağdan muhalifler birlikteydi. O güne kadar “bir şey değişmiyor” diye evden çıkmayan kimi vatandaşlar da… Eylem hedeflediği amaca anında ulaşmaz. Ancak katılanı dönüştürür. “Bir şey değişmiyor” ruh haliyle oturduğu yerden kalkmayan biri, binlerce insanla omuz omuza olup o enerjiyi hissettikten sonra bambaşka biri olur. Milyonlara böyle ulaşılır.

Bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. İlkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak” denir ya, eğer İmamoğlu’nun yolculuğunun Erdoğan’ın yolculuğuna paralel olduğu hayaliyle bekler ve sokakların sesini duymazsak, yaşayacaklarımız komedi olmaz!

Saraçhane’deki tüm parti, grup ve insanlar… Bir masa etrafında aylarca oturmak gerekmiyor. Basit ve net bir ortak hedefe yürümek yeter.

İmamoğlu’nun yolculuğu da sadece İYİ GAZETECİ olan arkadaşımız İSMAİL SAYMAZ’ın gerçeğin peşindeki yolculuğu da hepimizin yolculuğu!