İngiltere aşırı sağından göçmen karşıtlığı denemesi
Sabah Manchester şehir merkezinde bir kafede otururken çocukları caddeye çıkmamaları için uyarmak zorunda hissettim. Bir saat kadar sonra şehrin ana meydanlarından Piccadily Gardens’da aşırı sağcı göstericiler ile polis arasında taşlı sopalı çatışma çıktı. Epeyce bir süredir hem Avrupa genelinde hem de İngiltere’de aşırı sağ siyasetin güç kazandığını zaten gözlemliyorduk. İngiltere’de fena halde sağa kaymış politikalar ve ona uygun bir duruşla da olsa İşçi Partisi’nin seçimleri kazanarak parlamentoda ezici bir üstünlükle iktidara gelmesi aksi yöndeki iyi haberlerden biri oldu.
Zorda kalarak iktidarı kaybeden Muhafazakarların 14 yılda ülkeye verdikleri en büyük zarar ırkçı ve aşırı sağ partilerin ekmeğine yağ sürmeleri oldu. Başkanlarını seçmek için kurultaya hazırlanan parti hala sığınmacıları Ruanda’ya gönderme eksenli bir siyaset çerçevesinde yoluna devam ederek aynı aşırı sağcı göçmen karşıtı ırkçı dile hizmet ediyor. Gösterilerin başladığı ye Liverpool yakınlarındaki Southport. Bir sahil kasabası olan Southport şanlı ve varsıl bir geçmişe sahip olmasına karşın bugün yoksulluk ve işsizlikle boğuşan pek çok kıyı kenti ile aynı kaderi paylaşıyor.
İstatistiklere göre Southport’ta suç oranları ülke ortalamasının üzerinde ve parçası olduğu Kuzey batı bölgesi ortalamasının yüzde 79 üzerinde. Harika sahil şeridi kasabanın cazibe merkezi. Yaklaşık 100 bin nüfusu ile dünyanın kendilerini unuttuğu hissinin yüksek olduğu yerler arasında.
∗∗∗
Canlılığın yaz aylarında arttığı kasabada 29 Temmuz sabahı itibariyle kimsenin istemediği başka bir canlılık ortaya çıktı. 17 yaşında bir genç ilkokul çağındaki çocukların katıldığı bir dans kulübünde 3 çocuğu bıçaklayarak öldürdü. Axel Muganwa Rudakubana sessiz sakin ve tiyatroya ilgili bir çocuk iken ülkenin en çirkin olaylarının baş aktörü oluverdi. Axel yıllar önce BBC’nin bir bağış kampanyasında da boy göstermiş ve kimsenin beklemeyeceği biçimde katil olmuştu.
Nedenlerini uzun süre tartışacağız belki ve muhtemelen de Axel bunları açıklayana kadar da bilemeyeceğiz. Irkçı gösteri ve saldırıların başlamasının ise Axel ile ilgisi yok. Irkçı aşırı sağcı gruplar için herhangi bir kıvılcım yeterliydi. Ağababalarından duydukları ve açıkça yanlış bir bilgi bir kaç yüz ırkçı serseriyi sokağa dökmeye yetti.
Merseyside Polis müdürlüğü sanık 18 yaşından küçük olduğu için Axel’in kimliğini gizli tutmuştu. Bu standart bir uygulama. Ancak ırkçı saldırıların yaygınlaşması ve daha da kötüye gideceği anlaşılınca savcı kamu yararı nedeniyle katilin isminin açıklanmasına karar verdi. Müslüman nüfus kasabada görünür olmasa da St Luke caddesindeki cami ırkçıların hedefi oldu. Resmi olarak kapatılmış görünse de polis gösterilerin arkasında İngiliz Savunma Birliği (English Defence League-EDF) üyelerinin olduğunu belirtiyor.
29 Temmuz akşamında bu yana özellikle kuzey şehirlerinde yaygınlaşan saldırgan gösterilerde sıklıkla Tommy Robinson sloganları atılması bu hareketin merkezinde EDF olduğunu da kanıtlıyor. Robinson’un gerçek adı Stephen Yaxley-Lennon. Eski bir BNP (British Ulusal Partisi) üyesi olan Robinson da genel olarak EDL de hareketlerini İslam karşıtlığı ya da kendi ifadeleriyle cihad karşıtlığı eksenine oturtmuş durumdalar. Southport ve başka şehirlerdeki camilere ve sığınmacıların kaldıkları otellere saldırmalarının nedeni ReformUK partisi lideri Nigel Farage dahil aşırı sağ liderlerin sosyal medya üzerinden saldırganın müslüman bir sığınmacı olduğu iddiasını yaymaları oldu. Bunun tabii ki gerçeklikle ilgisi yok.
Sonuçta bir haftadır EDL nin merkezinde olduğu aşırı sağ gruplar tarafından ülke genelinde eşzamanlı olarak onlarca gösteri düzenlendi. Çeşitli sosyal medya platformlarını kullanarak örgütlenen gösteriler nerede nasıl duracak henüz kestirmek mümkün de değil. Gösteriler özellikle Müslüman göçmen nüfusun yoğun olduğu ve genel olarak işsizlik ve yoksulluk oranlarının yüksek olduğu kuzey şehirlerinde gerçekleşti. Bu şehirlerin bir özelliği de Brexit öncesinde UKİP, daha sonra Brexit ve son olarak da ReformUK adlı aşırı sağ partilerin dişe dokunur düzeyde oy aldığı yerler olmaları.
Ancak bütün bu ırkçı gösterilerin yine de küçük bir azınlık tarafından yapıldığını görüyoruz. Genelde 100-200 civarında küçük grupların polise, camilere ve benzeri mültecilerle ilişkilendirdikleri yerlere saldırdıklarını görüyoruz. Irkçılık genel olarak suç olmasına karşın bu grupların nazi sembollerini kullandıkları da görülüyor. Ancak sağ siyasi partilerden açık destek göremedikleri de kesin.
∗∗∗
Liberal ve sol partiler ve gruplar ise tutarlı biçimde bunları kınadıklarını ifade ediyorlar. Polis dışından aşırı sağcılara karşı duran ise anti-faşistler ve İslamcı ve Filistin yanlısı gruplar. Stand-Up-to-Racism haftasonu ülke genelinde karşı protestoları organize etmeye çalışan gruplardan biriydi. Jeremy Corbyn gibi İşçi Partisi’nin eski sosyalist önderleri de bu çağrıları desteklediler.
Özellikle Asya kökenli Müslüman grupların bundan sonra güvenlik amaçlı daha sıkı örgütleneceğini tahmin ediyorum. Haftasonu Bolton’da 300 civarında yüzleri kapalı bir grubun ırkçılara karşı ‘Allahüekber’ sloganlarıyla yaptığı gösteri bunun bir göstergesi. Zaten yıllardır artan İslam karşıtı saldırılar nedeniyle camilerde bazı savunma tedbirleri alınmaya başlanmıştı.
Çiçeği burnunda İşçi Partisi hükümeti şu ana kadar gösterilere ilişkin tavrında tutarlı ve akıllı göründü. Keir Starmer’dan yerel vekillere ve yöneticilere kadar herkes prova yapılmışçasına tek ve sert bir dille olayları ve saldırıları kınadılar ve saldırganları ‘adaletin pençesi’ ile uyardılar. Sonuç olarak da yüzlerce gösterici gözaltına alındı. Bakan Yvette Cooper ve diğerleri sözlerinde duruyorlar ve gözaltına alınanların çabuk biçimde yargılanıp cezalandırılmaları bekleniyor.
İşçi Partisi şu ana kadarki tavrını devam ettirirse aşırı sağı geriletebilecek ciddi yasal ve siyasi hamleler yapabilir. 400+ milletvekili ile mecliste istediklerini yapabilecek durumdalar. Aşırı sağın saldırganlıkları ve Muhafazakar Parti’nin bu durumdan açıkça sorumlu tutulduğu ortamda İşçi Partisi’ne bulunmaz bir fırsat doğmuş durumda. Kısa ve uzun vadeli olarak partinin tabanda kendini güçlendirmesi ve aşırı sağcı grupların partinin oy ambarı bölgelerden çekilmesini sağlayabilirler. Ancak İngiltere’de ne olursa olsun, benzer aşırı sağ ilerlemelerin Avrupa ve dünya genelinde görüldüğünü unutmadan derlenip örgütlenme zamanı geldiği açık.