İnsani ve felsefi yönleriyle Isaac Newton

DENİZ POYRAZ

Dogma ve tabuların esareti altında geçen yüzlerce yıl, tarihsel süreçte, uygarlığın üzerine gri bir toz kümesi gibi gelip oturmuş. Fakat insanlık bilimsel, kültürel ve sanatsal açıdan pek çok karanlık dönemi geride bırakmayı bilmiş hep. Bu ilerleme kimileyin halk tabanında karşılık bulan özgürlükçü fikirlerle kimileyin de tek tek bireylerin fedakârca mücadelesiyle mümkün olagelmiş.

Kıta Avrupası’nda bilimin, felsefenin ve hür irade ışığının göz kamaştırmaya başladığı On Yedinci ve On Sekizinci Yüzyıllar, düşünsel mücadelenin doruğa ulaştığı bir devrin de adı aslında. Bu anlamda Isaac Newton da çağına damga vurmuş kritik bir isim olarak öne çıkıyor. Temel bilim eğitimi almış hemen herkesin bildiği gibi, kendisi İngiliz doğa filozofu. Astronom. Din bilgini. İnsanlık tarihinin seyrini değiştiren bilimsel çalışmalara imza atan bu bilim insanın kültürel/bilimsel etkisi bugün hâlâ devam ediyor.


Öyle ki, 17. Yüzyıl’ın ikinci yarısında dünyaya gelen Newton’ın mekaniğini uyguladığımız durumlar bugün bile hatırı sayılır şekilde yaygındır. Dile kolay, üç yüzyılı aşkın süredir biz dünyalılar Newtoncu akışkanlardan, Newtoncu kütle çekim yasasından bahsediyoruz. 21. Yüzyıl’da geçerliliği olan, bir kuvvetin ‘temel’ olabileceği fikri büyük ölçüde Newton’a ait. Bu gibi bilimsel başarılarından dolayı Newton, Copernicus ve Galileo ile birlikte modern bilimin kurucuları arasında anılıyor.

20. Yüzyıl’da Einstein’ın genel görelilik kuramı, Newton’ın çekim kuramının yerini alsa da Newton’un tezlerini basit durumlarda kullanmakta bir mahsur yok. Keza Einstein’ın kuramı da karanlık madde ve karanlık enerjiye ihtiyaç duyuyor ki bunların olmayabileceğini de biliyoruz. Bu nedenle Einstein’ın kuramına alternatif başka çekim kuramları (Modified Gravity) var. Örneğin Newton dinamiğine başka bir açıdan yaklaşıp onu genişleten MOND (Modified Newtonian Dynamics) bunlardan biri.

Kitap, erken modern dönemde, ‘doğa felsefesi’ olarak anılan uğraşın en büyük erbaplarından biri sayılan Newton’un, bilim/düşünce üretirkenki yöntemlerine, yaşama dair tahayyüllerine ve tüm bunları gerçekleştirirkenki zihinsel süreçlerine şahit olmamıza imkân tanıyor. Bazen grafikler, çizimler de okura eşlik ediyor.

Kitapta felsefi yazıların yanı sıra Newton’un eserlerinin dünyada ne gibi karşılıklar bulduğuna dair malumatlar da bulunuyor. Bu sayede devrin entelektüel ortamının doğasını da keşfediyoruz. Örneğin, filozofun ünlü ‘Opticks’ ve ‘Principia’ eserleriyle ortaya koyduğu başarı öyle şaşaalı olmuş ki, On Sekizinci Yüzyıl’da yaşamın pek az filozof ve bilim insanı onun hakkında sessiz kalabilmiş. Bu dönemde eser vermiş pek çokları, Newton’un bilgiye dair iddialarını kendi sistemleri içindeki terimlerle yorumlamaya çalışmış hep.

‘Felsefi Yazılar’, Newton’un bilimsel ve düşünsel başarılarının insani ve felsefi yönlerini kavramak açısından da kıymetli. Robert Boyle, Richard Bentley, Roger Cotes ve en önemlisi Leibniz ile mektuplaşmalarını okumak, Newton’un onu çağının yüzlerce yıl ötesine taşıyan ve çok başarılı bir bilim insanı yapan yöntemlerine; kırılgan ve inatçı özellikleriyle de insani taraflarına ışık tutuyor. Isaac Newton’un ‘Felsefi Yazıları’ı, konuya ilgi duyan herkesin kitaplığında bulunması gereken bir eser. Deniz Esen’in yetkin çevirisiyle. İyi okumalar…