İnsanların ayrıştırılmadığı bir ülke yaratmalıyız
Korkunç bir duruma geldi ülke. Dolayısıyla bu 23 Nisan çok daha büyük bir anlam taşıyor. Yeniden parlamentoya dönmek, parlamentoyu güçlendirmek ve parlamentoda çok sesli bir yapı kurmak çok büyük bir anlam taşıyor.
Ahmet ÜMİT
23 Nisan çok anlamlı bir tarih. Kurtuluş Savaşı’nın ve Türk ulusal devriminin önemli ayaklarından bir tanesi. Saltanatın tümüyle kaldırılması ve yetkilerin Meclis’e devredilmesi açısından önemli. Aslında bir burjuva demokratik cumhuriyetinin ana kurumunun oluşturulması anlamına geliyor.
Daha önce birinci ve ikinci meşrutiyette meclisin açılması önemli adımlardı fakat meclisin tek başına var olması ve sonrasında saltanatın kaldırılmış olması en önemli adımlardandı.
Yine de bu geçen yüzü aşkın yıl sonrası gördüğümüz üzere cumhuriyetimiz bir cumhuriyetolarak ayakta kaldı ama biz bunu demokratik bir cumhuriyet haline getiremedik.
Özellikle son 20 yıldır AKP döneminde yaşananlar ise bir anlamda cumhuriyetin kazanımlarına bir tür saldırı haline dönüştü. Bunun en somut hali de şu sloganda kendini buldu: Tek adam rejimi. Buna günümüz koşullarına uyarlanmış padişahlık da diyebiliriz.
Bütün yetkiler başkanlık adı altında tek bir kişide toplanmış, göstermelik bir meclis var ama çok hareket edemiyor. Özellikle son 5-6 yıldır biz bu süreci yaşıyoruz. Bu yıl cumhuriyetin yüzüncü yılı. Bu anlamda bu yüzüncü yılın özellikle bir demokratik açılıma neden olması beklentisi var. Bu beklenti de boş değil. Özellikle 14 Mayıs’ta dipten gelen bir değişim isteği var. Ben bunu hem kamuoyu araştırmalarında görüyorum hem de Türkiye’yi çok dolaşıyorum, gözümle görüyorum bu değişimi.
Bu 20 yıllık siyasal İslam rejiminin bittiğini ve söyleyecek sözünün kalmadığını, kendisi biterken ülkeyi de ekonomik bir iflasa sürüklediğini, ülkedeki birlik duygusunu tamamen yok ettiğini, tek parti ve tek adam rejimi kurduğunu, ülkeyi AKP’li olanlar ve olmayanlar diye ayırdığını, demokrasi sınıfında dünya sıralamasında çok gerilerde olduğunu, eğitimimizin yerlerde süründüğünü görüyoruz. Korkunç bir duruma geldi ülke. Dolayısıyla bu 23 Nisan çok daha büyük bir anlam taşıyor. Yeniden parlamentoya dönmek, parlamentoyu güçlendirmek ve parlamentoda çok sesli bir yapı kurmak çok büyük bir anlam taşıyor. Bu tabii bir başlangıç olacak. 14 Mayıs’ta AKP yenilirse bu bir adım olacak ve aslında daha zor bir süreç başlayacak. Kuruluş süreci gibi görmek lazım bu dönemi.
Bu süreçte de önemli olan demokratik bir parlamentonun kurulması ve ülkedeki tüm seslerin parlamentoda dile getirilmesi çok kıymetli. Ama burada önemli olan bir kısım daha var. 12 Eylül Darbesi’yle ülkede sol yok edildi. AKP’yi iktidara getiren süreç de bunun bir parçasıydı. Solun yok edilmesi, bugün ülkenin de batması anlamına geldi. Çünkü sol muhaliftir, karşı çıkar, eleştirir, değiştirir, ezilenlerden ve kaybedenlerden yanadır. Dolayısıyla bu yeni parlamentoda solun güçlü bir şekilde temsil edilmesini de çok önemsiyorum. Böyle bir sol muhalefetin parlamentoda yer alması Türkiye’nin demokratikleşmesine çok ciddi katkıları olacaktır.
Çok zor bir şey başarıldı şu âna kadar. Bu bile çok önemli. Çünkü dünyada diktatörlükler, otokrat yönetimler ancak hep bir arada yenilebilir. Yenildikten sonra da hep birlikte bir ülke kurulabilir. Sonuçta Tayyip Erdoğan ve bu siyasi anlayışı yendikten sonra da bu insanlar gitmeyecek. Bu insanlara oy verenler de gitmeyecek. Dolayısıyla öyle bir yapı kurulmalı ki tüm insanlar orada var olmalı. Bir şeffaflık olmalı, herkesin ortak ilkelere sahip çıkması gerekiyor. Eğer bu sağlanırsa bu ortak ilkeler temelinde o zaman gerçekten 100 yıldır kuramadığımız demokratik cumhuriyeti kurma şansımız olacak. Önümüzde çok önemli meseleler var. Kürt meselesi bunlardan bir tanesi. Hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Ekonomi bunların tamamıyla ilişkili. Ekonominin yeniden rayına oturtulması gerekiyor. Dolayısıyla AKP’nin karşısındaki ittifaklarda yer alanların şeffaf, hilesiz-hurdasız davranması gerekiyor. Alevi ve Kürt bir cumhurbaşkanının seçilecek olması yıllardır ülkede varolan Alevi ve Kürt düşmanlığının yok edilmesi açısından, ülkede olumlu anlamda inanılmaz bir psikolojik etkidir. Bu rüzgârı arkamıza alarak gerçekten bütün kesimlerin eşit temsil edileceği; insanların inançlarından, ırklarından, cinsiyetlerinden dolayı ayrıştırılmadığı bir ülkeyi yaratmamız gerekiyor.