Google Play Store
App Store

Zaten siyasi baskı ve ekonomik kriz ortamından dolayı sallantıda olan bir sektör Instagram’ın kapanışıyla devletten yine çok büyük bir darbe yemiş oldu.

Instagram: Müzik sektörüne bir darbe daha
Fotoğraf: Depo Photos

Recep YILMAZ*

AKP’nin yasaklar eliyle yurttaşa asla bitmek bilmeyen zulmü artık sosyal medya yasaklarını da aşarak direkt sosyal medya platformlarını engellemeye kadar ilerledi. Bu yasakların alttan alta empoze edilen motivasyonları da hep hazır; “Bunu sevmiyoruz konser vermesin”, “Bunun fikirleri hoşumuza gitmiyor, bu ülkede yaşamaya hakkı yok”, “Bunu beğenmedik kapatıyoruz”… Sürekli topluma sanki irade onlardaymış hissiyatı sunan bu propagandalardan istediğinizi seçin, günün sonunda hepsi bir şekilde yine halka zarar verecek şekilde sunulmaya devam ediyor.

Yasağın yasak olması zaten başlıbaşına bir sorunken, peki bunun yanında getirdiği diğer problemler nelerdir? Bu soruya müzik sektörü üzerindeki etkileri üzerinden yanıt bulalım. Ülke ekonomisine ya da sosyal hayata verdiği doğrudan zararların dışında aslında arka planda zaten devletin tamamen düşmanca politikaları ile boğuşan bir kültür sanat ve müzik sektörü var. Üretim zorlukları, sektöre yerleşmiş ağababalar ya da direkt devletin saldırılarına rağmen bu işi hâlâ hak ettiği gibi önem vererek yapmaya çalışan, hâlâ soluk almaya çalışan birçok insan olduğunu es geçmeden, bu yasakların yarattığı problemleri birkaç madde ile anlatmak gerekiyor.

Öncelikle, Instagram sadece bir sosyal medya platformu değil, bugün özellikle müzisyenler için en geçerli ve bilinen tanıtım platformu. Geleneksel medyanın, dergilerin, müzik kanallarının zayıfladığı bir dönemde üretimini, yaptığı işi ya da bir etkinliğinin duyurusunu yapmak isteyen müzik sektörünün tüm emekçileri açısından adeta en merkezî ve etkili Billboard Instagram. Üstelik bu bahsettiğimiz eski medyaya kıyasla internet hâlâ görece daha demokratik. Geçmişte afiş asarken, sokakta tanıtım yaparken yer kapma kavgaları çıkar ya da konumu gereği en fazla insanın gördüğü reklam panosunu en baba yapım ya da organizasyon şirketi kapatırdı. Burada ise tam olarak böyle bir denklem yok. Dijital pazarlama ile doğru alana doğru reklam ile mesleğini tekellerin elinden kurtarabilmek için çabalayan birçok sektör emekçisi burada ürününü insanlara ulaştırma mücadele veriyor.

İnternette herhangi bir platformun yasaklanma sebebi olarak sunulan suçlar ise komediden öteye geçemiyor. Sarayın halktan çaldığı paralar ile dijital ordular kurmakla görevli minyatür Goebbels’in Instagram ile dalaşması sanki sansürle mücadeleymiş gibi yansıtılırken, görünürde hâlâ açık olan ama içerisi adeta foseptik çukuruna dönüştürülmüş olan sosyal medya platformlarında “fake” takipçileriyle hegemonya kuruluyor. Bu GDO’lu popülerlikten gerçekçi bir sonuç alınamadığı için de bir yandan da başka platformları yasaklama yoluna daha çok gidiliyor. İktidarın medya ve troller eliyle empoze etmeye çalıştığı bakış açısıyla, dünyanın herhangi bir yerinden, herhangi biri, herhangi bir platforma sarayın hoşuna gitmeyen bir video yüklediği anda o platformun yasaklanması çok mantıklı ve doğru bir hale geliyor. Buradan duyuruyor gibi olmayayım ama koca ülkede sosyal medya ve interneti bitirmek isteyen “dış güçler” bunu çok kolay bir biçimde yapabiliyor gibi bir durum ortaya çıkıyor. İşin trajikomik ve yurttaşı çileden çıkartan “sebeplerini” bir tarafa bırakırsak eğer her geçen gün ve süre insanların gündelik yaşamlarının devlet eliyle yeni krizlere girmesine sebep oluyor.

Konunun müzik tarafına tekrar dönecek olursak, zaten siyasi baskı ve ekonomik kriz ortamından dolayı sallantıda olan bir sektör devletten yine çok büyük bir darbe yemiş oldu. Hükümetin yurttaşın cebindeki parayı adeta hortumladığı bir dönemde, temel mantığı bilet satabilme kaygısına dönüşmüş bir sektörde yaşamaya, üretmeye çalışan müzik emekçileri açısından bu durum sürdürülebilir olmaktan çoktan çıktı ve bu düzende hâlâ dişle tırnakla verilen mücadeleye destek olmak yerine saray menşeli konser kovalayanlar ise tüm bu olanların onları da yutacağının farkında değillermiş gibi yaşamaya devam ediyorlar.

Bu sorunlar sebebiyle zarar gören festival sayısı da çok fazla, çünkü onlar açısından da en öncelikli tanıtım platformu olan Instagram’ın kapanması festival içeriklerinden tarihlerine hiçbir şeyin duyurulamamasına ve paylaşılamamasına sebep oluyor. Hal böyleyken bu krizin faturasını yine sanatçıya vuran organizatör de var gayet durumun farkında olup inadına etkinliklerini düzenlemeye çalışan da.

Devlete ses edemeyip sanatçının emeğine göz koyarak zararını karşılamaya çalışan, başka türlü çıkar sağlamayı bilmeyen organizatörlere üretim, tanıtım ve Instagram ile ilgili taze bir örnek ile yazıyı bitirelim. Instagram’ın kapandığı gün Konatus isimli grubun klibi yayınlandı ve bu klip için ödenen reklam parası şu an o müzisyenler için mali bir kayıp haline geldi. Bu benim hemen yakınımda olan bir olay, bunun gibi sektörde görmediğimiz kim bilir daha ne kadar fazla sorun ve kayıp var. Bilet satışları zaten çok düşükken kriz döneminde reklama harcanan para da devletin yasağıyla çöpe gidiyor.

Bu sadece, müzik sektörüne dair tek, hatta görece küçük bir örnek. Bunu bir de Instagram üzerinden satış yapan, sosyal medya platformlarını en temel geçim kaynağı olarak kullanan diğer sektörler ve emekçiler için düşünelim. Her zamanki gibi iktidarın siyasi yasaklamaları en çok emekçileri, emeğiyle geçinmeye çalışanları vuruyor. Yoksa her sektörün ağababaları, her dönemin makbulleri için, Billboardlar hâlâ yerinde duruyor.

*Yönetmen, Müzisyen