Beyaz ve Siyah, Ionesco’nun dediği gibi kendisi için bir özgürlük alanı yaratan resme dair bir metin. Öte yandan, işgaller ve savaşlar yaşanırken açtığı bir parantez

Ionesco’nun özgür eli

ALİ BULUNMAZ

Daha çok Gergedanlar oyunu ve onun politik, sanatsal ve psikolojik yorumlarıyla gündeme gelen, İkinci Dünya Savaşı sonrasının entelektüelleri arasında öne çıkan isimlerinden olan Eugéne Ionesco, tiyatronun herhangi bir siyasi mesajı olmaması, bir şeyden yana zar atmaması ve yanıtlar yerine sorulara soru eklemesi gerektiğini savunurken eleştirmenler, sanatçı ve okurlar tarafından oradan oraya çekiştirildi durdu. Hatta iletişimsizliği, saçmalığı ve dilin kalıplarını ele aldığı oyunlarında ve metinlerinde, yaşam ve ölüm arasındaki uyumsuzluk ile intiharın absürtlüğünü işlerken politik mesajlar vermemesi nedeniyle eleştirildi.

“Başka bir dil konuştuğunu” söyleyen Ionesco, içine girmekten çekindiği rutinin öldürücülüğünden bahsetmişti ısrarla: Rutinin, insanları “bir tekniğin ve kolaycılığın kurbanı hâline getirdiğini” ifade ederken bunun, sorgulamak ve sorular üretmek yerine sürekli konuşmaya yol açtığını ileri sürmüştü.

Başarıyı küçümserken hayatının ve fikirlerinin merkezine soruları yerleştiren Ionesco, öğretmektense tanık olmayı yeğlediğini belirtmiş, bunu da oyunlarının ve metinlerinin ana fikrine dönüştürmüştü. Uyumsuz tiyatronun en önemli kalemlerinden sayılan yazar, uyumsuzluğun ete kemiğe büründüğü bir isim olarak öne çıkıp sorgulamayan kitle insanını, izleyenlerin ve okurların zihninde sorular uyandırarak eleştirmişti: Ionesco, gergedanlaşmanın üstesinden gergedanlaşma nedenlerini sorgulayarak gelinebileceğini ifade etmişti. Bu görüşü de oyunlarındaki gibi tek tek olaylardan bağımsız ama bir şekilde olaylara, tarihe ve topluma; insana, onun özüne ve insanlık durumuna bağlanabilecek derecede evrensel bir nitelik taşıyordu. Bunların tamamı, Ionesco’nun insanlık durumunu ve bireylerin yaşamak zorunda kaldığı saçmalığı ve iletişimsizliği anlatmak için nasıl çırpındığını gösteriyor.

Türkçeye Ayberk Erkay tarafından çevrilen Beyaz ve Siyah, Ionesco’nun tiyatro oyunlarıyla ve metinleriyle anlatmaya çalıştığı, insanlar arasındaki iletişimsizliği, dilin yetersizliğini ve davranış kalıplarını bir başka boyuta taşıyarak resim-yazı bağlamında tartıştığı bir kitap.

KARİKATÜRE VE FIKRAYA BAŞVURMADAN

Beyaz ve Siyah, Ionesco’nun yazı ve söz dışında, yeni bir “iletişim” biçimi olan resmi keşfettiği ve ona dair kurallar uydurduğu döneminin bir ürünü. Kötü bir futbolcu olduğunu kabullenen Eduardo Galeano’nun, futbol üzerine düşünüp üretmeye başlaması gibi Ionesco da kötü, hatta çok kötü bir ressam olduğunu küçük yaşta fark etmiş. Fakat bu durum sanat yazıları okumasına, ressamlarla iletişim kurmasına ve çeşitli kataloglar ile kitaplara resme dair metinler yazmasına engel olmamış.

Küçük yaşlarda çizdiği “modern eserler” nedeniyle resim dersinden kovulması ve muhafazakâr öğretmenini çileden çıkarması da cabası. Fakat Ionesco, resmi öğrenme sürecinin burada noktalanmadığını ve her seferinde sıfırdan başladığını belirtiyor. Zihnine siyah ve beyazın zıtlığını yükleyerek koyuluyor yola. Ardından diğer renklerin anlattıklarına ya da kendisine çağrıştırdıklarına yoğunlaşıyor. Sonra figürler, düz ve eğri çizgiler, oklar, dörtgenler, renkli üçgenler ve beyaz daireler geliyor. Bazen çizdiği sayfayı tepetaklak ediyor; hiçbir amaca hizmet etmeyen çizgilere bakıp “gaye mizacın ifadesidir” diyor.ionesco-nun-ozgur-eli-688143-1.

Çizgi ve renklerin Ionesco’yu ulaştırdığı bir dil, bu dille ifade etmeye çalıştığı imgeler ve duygular söz konusu. Zaman zaman da içine düştüğü ve içine düşen bir tereddüt… Bunu, renkleri birbirine uydurma ve uyduramama telaşı izliyor.

Yazara göre bu ruh hâli, “karikatüre ve fıkraya başvurmaksızın” dert anlatmaya yarayan, elin yaratmasına izin verilmesi gereken bir dil; sözsüz, figüratif, soyut ve sembolik. Bu dili çözebilme şartının samimiyet olduğunu söylüyor Ionesco; “elin düşünmesine müsaade etmek” ise adı geçen samimiyetin ateşleyicisi.

NAİF VE KOMİK

Ionesco, hem kendi çizim denemelerinden hem de daha evvel yapılanlardan hareketle resmin diline dair sorular türetip farkına varılan veya varılamayan inançları, kabulleri ve kalıpları sorguluyor bir bakıma: Rengi, hareketi ve perspektifi, eleştiriye ve sorgulamaya uyarlıyor. Sorular, yeni düşleri ve yeni düşler de yeni sorgulamaları doğuruyor. “Neden öldürüyoruz?”, “Ölüme neden isyan ediyoruz?” ve “Yaşam hakkında ne biliyoruz?” bunlardan bazıları.

Resim ve onun dili aracılığıyla realist olduğunun bir kez daha ayırdına varan yazar, üzerindeki mavi önlüğe ve çizimlerine bakarak eğlenmenin, keyfin ve trajedinin bu nehri beslediğini söylüyor.

Açlığı, yoksulluğu , aldatmacaları, “normalliği” ve “anormalliği” düşündükten sonra “terapim” dediği resme dönen Ionesco için bu eylem, hem hakikatin tam ortasına denk geliyor hem de anlık olarak onu oradan uzaklaştırıyor. Zihninde dönüp duran sözcüklerin çizime sızdığını söylerken çizimin de sözcüklere indirgenebileceğini düşünüyor.

Doğa kendini tekrar ettiği için çizimlerinde kendisini tekrarladığını söyleyen Ionesco, imgelerle oynuyor âdeta. Yazarın bu oyunu da uyumsuzluk ve absürtlük içeriyor; çizimler Ionesco’yla konuşurken o da çizdiklerini konuşturuyor: Siyah ve beyaz düşleriyle, iyinin ve kötünün harmanıyla komik resimler çiziyor. Naif ve komik çizimleriyle beraber kötülüğün gülünç biçimleri, bir anlamda dilin trajedisine denk geliyor.

Beyaz ve Siyah, Ionesco’nun dediği gibi kendisi için bir özgürlük alanı yaratan resme dair bir metin. Öte yandan, işgaller ve savaşlar yaşanırken açtığı bir parantez. Dil ve konuşma yerine figürler, çizimler, renkler ve hareket var. Kısacası bu anlatının ve ona konu olan çizimlerin, hem yaşamın dışında kalan hem de yaşama dokunan bir tarafı bulunuyor: Biraz absürt ve gerçeküstü, biraz uyumsuz ve insanlık durumuna ait. Tanımlardan uzakta, yerden ve zamandan azade fakat tüm bunlarla alttan alta ilintili ve hep olduğu gibi zihinde sorular uyandıran bir Ionesco metni.