Irkçılığa ve piyasacılığa karşı sol barikat
Boyun Eğmeyen Fransa hareketinin lideri Jean-Luc Mélenchon, "Yeni Halk Cephesi kendi programını uygulayacak, programından başka hiçbir şeyi değil, tüm programı!" dedi. Seçimlerde başarıya ulaşan bu ittifak programı ülkemizdeki muhalif harekete dair de dersler içeriyor.
Selin Pelek - Akademisyen, Galatasaray Üniversitesi
Macron’un yükselen milliyetçi dalgaya karşı beklenmedik bir şekilde ulusal parlamentoyu feshetmesi sonucu sandığa giden Fransa; seçim sonuçları itibariyle kamuoyunun ilgi odağı oldu. Yaşlı kıtanın dünya tarihini değiştiren ulusal devriminin sahibi ülkede aşırı sağın iktidarı, seçim bölgesindeki güçlü aday lehine çekilme stratejisi ve başarılı bir sol birlik projesiyle engellendi.
Öncelikle bu sonucun ne seçim öncesi anketlerde ne de uzman değerlendirilmelerinde öngörüldüğünü ve Türkiye’deki 31 Mart yerel seçimlerine benzer bir şekilde gibi halkın tepkisini dipten bir dalgayla gösterdiğini belirtmekte fayda var. Aşırı sağcı Le Pen’in hızlı yükselişine karşı seçimlerin ikinci turunda net bir barikat kuran Fransız halkı, sosyalistlerin, komünistlerin, çevrecilerin ve sosyal demokratların Yeni Halk Cephesi adını verdikleri birliğe beklenmedik bir teveccüh gösterdi ve Macron’cu politikaların aksi vaatlerde ortaklaşmayı başaran sol cepheyi meclisteki en güçlü temsilci yaptı. Sonuçların açıklandığı pazar akşamı cephenin güçlü bileşenlerinden Boyun Eğmeyen Fransa hareketinin lideri Jean-Luc Mélenchon, "Yeni Halk Cephesi kendi programını uygulayacak, programından başka hiçbir şeyi değil, tüm programı!" dedi. Seçimlerde başarıya ulaşan bu ittifak programı ülkemizdeki muhalif harekete dair de dersler içeriyor.
PİYASA EGEMENLİĞİNE KARŞI KAMUCULUK
Birbirine pek benzemeyen hatta geçmişteki ayrışmaları oldukça keskin olan, ancak en genel anlamda sol/sosyalist şemsiye altında yer alan parti ve oluşumların ırkçı dalgaya karşı bir araya gelmesiyle çıkan programda geleneksel Avrupa solundan bir sapmaya işaret eden, sınıf temelli politikaları önceleyen vaatler göze çarpıyor. Tüm ücretlerin enflasyona göre otomatik olarak artırılmasını sağlayacak yasalarla satın alma gücünün garanti altına alınması, net asgari ücretin enflasyon oranının üzerinde bir artışla 1.600 avroya çıkarılması, memur maaşlarının düzeltilmesi, engelli ödeneğinin asgari ücrete sabitlenmesi bu vaatlerin içerisinde çalışanları ilgilendiren başlıklar olarak öne çıkıyor.
Üzerinde uzlaşılan programda temel gıda maddeleri, enerji ve yakıtta fiyatların sabitlenmesi ve faturalardaki yüzde 10’luk tüketim vergisinin kaldırılması yer alıyor. Bir başka önemli madde Avrupa’dan Türkiye’ye ithal edilen emeklilik yasasına ilişkin. Yeni Halk Cephesi seçmenlerine emeklilik yaşını 60’a indirmeyi ve emekli ayılıklarının da enflasyona göre otomatik şekilde artırılmasını vadediyor. Macron’un emeklilik yaşını 64’e çıkaran reformunu rafa kaldırmayı amaçlıyor.
Fransa, özellikle Macron iktidarıyla ivmelenen piyasa odaklı bir ekonomik anlayışla eğitim, sağlık gibi kamusal hizmet alanlarının kötüleştiği ve niteliğinin sorgulandığı ülkeler arasında yer alıyordu. Seçimlerden zaferle çıkan sol birlik kamu hizmetlerini iyileştirmeyi programına aldı ve “kamusal hizmetler herkes için en fazla otuz dakika mesafede olmalı” dedi. Ayrıca eğitim, sağlık, bakım hizmetleri, adalet gibi insan odaklı alanlarda istihdam artışı sözü verdi. Sınıf mevcutlarını 19 öğrenciye indirme ve öğretmen maaşlarının iyileştirilmesi programın eğitim başlığı altında yer buldu.
ZENGİNLERE ARTAN ORANLI VERGİLENDİRME
Yeni Halk Cephesi’nin çarpıcı seçim vaatlerinden birisi vergilendirmeye ilişkindi ve yine Macron tarafından 2018’de kaldırılan servet vergisini güçlendirerek geri çağırmayı amaçlıyordu. Adaletli bir vergi düzeninin ancak zenginden çok, yoksuldan az vergi alınarak sağlanacağı seçim kampanyası boyunca tekrarlandı ve servetten alınan dayanışma vergisinin yeniden tesisiyle 15 milyar avroluk bir kaynak yaratılacağı iddia edildi. Ayrıca sol birlik halihazırda 5 dilim olarak belirlenen gelir vergisi oranlarını da 14 dilime çıkarmayı ve yıllık geliri 10.292 avronun altında kalan yoksul hanelerden yüzde 1; 411.683 avronun üzerinde olan hanelerdense yüzde 90 oranında vergi alacağını beyan etti.
FİLİSTİN, GÖÇMENLER, İKLİM, HAYVAN HAKLARI…
Yeni Halk Cephesi’nin dış politikaya ilişkin en kritik hamlesi “İsrail Devleti’nin yanında Filistin Devleti’ni de” derhal tanıyacağını açıklaması oldu. Zaman zaman antisemitist olmakla suçlanan birliğin, bu vaat ile Fransa’daki Yahudi nüfustan tepki çekeceği ve hatta Filistin tutumu nedeniyle seçimi kaybedeceği düşünülüyordu ancak sonuçlar tersini gösterdi. Göçmen düşmanlığından beslenen aşırı sağcı Ulusal Birlik’e karşı göçmenler için “onurlu kabul” anlaşmasının tesisi, vatandaş olma ve oturum alma bürokrasisinde kolaylık, vize alım süreçlerinin esnetilmesi gibi vaatlerin de göçmenlerden alınan destekte belirleyici olduğu ileri sürülüyor. Seçim sonuçlarının açıklanacağı saatlerde République (Cumhuriyet) Meydanındaki toplanmaya ilk katılanlar gözlemlediğim kadarıyla göçmenlerdi ve alkışlar eşliğinde asılan ilk pankartın üzerinde “Hepimiz Göçmeniz” yazıyordu.
Çevreci hareketin politikalarına da programında genişçe veren Yeni Halk Cephesi, karbon emisyonunu dengelemeyi ve 2050 yılına kadar karbon nötr bir iklim planını hayata geçirmeyi amaçlıyor. Ayrıca ekolojistlerin müdahalesiyle hayvan hakları üzerine de bir bildiri yayınlayan cephe, endüstriyel hayvan sömürüsünün kısıtlanmasını, boğa güreşlerinin yasaklanmasını, evcil hayvanların korunmasını ve hayvanlarla barışçı bir yaşamı öncelemeyi vadediyor.
TEHLİKE BERTARAF EDİLDİ Mİ?
Sol bir perspektifle bakıldığında ilerici ve sınıfsal niteliği güçlü bu sözler ve “Cumhuriyet biziz!” sloganıyla mecliste en fazla sandalyeyi elde eden Yeni Halk Cephesi’nin, hükümet kurmaya yetecek bir çoğunluk sağlayamadığını not etmek gerekli. Yüzde 60 ile Türkiye’ye kıyasla düşük ama Fransa ölçeğinde rekor bir katılım olan seçimlerde aşırı sağ, 10 milyondan fazla oy ve yüzde 32’lik oy oranıyla birinci oldu. 2022 yılındaki seçimlere kadar yalnızca altı milletvekili ile mecliste temsil edilen aşırı sağcıların şu anda 143 milletvekili var ve bunların içinde ırkçı, cinsiyetçi, homofobik vekillerin sayısı az değil. Dolayısıyla Fransa’da oylama yöntemi üzerinden doğru bir stratejiyle engellenen aşırı sağ tehlikesi devam ediyor. Seçimin en net kaybedeninin tıpkı Mehmet Şimşek gibi uluslararası finans sermayesinin sesi olan Macron ve liberal politikaları olduğu söylenilebilir. Önceki seçimde ölüm ile sıtma arasında seçim yapmaya zorlanan ve sıtma olarak Macron’u seçen Fransızlar bu sefer başka bir söyleme kredi açtılar. Şimdiki zorlu görev bu cepheyi sol değerler üzerinden büyütmek ve bu değerleri taşıyabilecek bir hükümetle bu programı hayata geçirmek… Umuyorum ki halkçı bir cumhuriyetin “eşitlik, özgürlük, kardeşlik” kavramları hem Fransa’da hem Türkiye’de tüm topluma nüfuz edebilsin ve bu umut dalgası heba edilmesin.