Google Play Store
App Store

Geçen gün rüyamda ilk aşkımı gördüm. Sosyal medyada dolaşan boykot sözcüğünün kökeni notu nedeniyle olmalı. Sheila, İrlandalıydı. Mini mi mini etekli fotoğrafını bizim sınıfın yatılı oğlanlarının tümü görmüştür. Aynen o fotoğraftaki gibi girdi rüyama, hiç değişmemiş.

Hazırlıktaydım galiba, 11 yaşında. İngilizcemiz gelişsin diye “mektup arkadaşları” edinmiştik.  O kadar sık yazdık ki karşılıklı, adresi hala aklımda: Knock Road, Co. Mayo, Ireland.

Mektuplarda birbirimize solculuk yaparak flörtleşirdik. İRA’nın bir boykotu vardı galiba ve ondan söz ederek “Boycott bizim buralıydı” gibi bir cümle yazmıştı. Şimdi “boykot” konuşulurken, o cümle ve sarı mini eteğiyle Sheila, geldi, girdi rüyama.

Mektuplarını postaladığım Mayo, İrlanda’nın batısında, o zamanlar sanırım köy irisi bir kasaba.  Okuduğumda anlamayıp hiç üzerinde durmadığım “Boykott bizim buralıydı” cümlesinin izini, rüyamdan sonra sürdüm.

Duymuşsunuzdur; 1832 doğumlu Charles C. Boycott, 39. Britanya Alayı ile görev yaptığı İrlanda’da yüzbaşı rütbesiyle emekli olmuş ve Mayo’da, İngiliz toprak ağası Lord Erne’ye kahya durmuş.

Dört yıl kuraklık ardından köylüler karın doyuramazken, Yüzbaşı Boycott insafsız tarla kiralarını tahsil etmek için tüm askeri yeteneğini kullanmış. Nihayet 11 aileyi işledikleri topraklardan çıkarmaya kalkınca, Mayolular, Boycott’u yalnızlaştırma, topraklarında çalışmama, hiçbir işini yapmama ve ona bir şey satmama eylemi başlatmışlar. İngilizceostracize” dedikleri bir eylem!

Rahip O’Malley, “osracize” zor kelime, halk söyleyemiyor diye, eyleme “boycott” demeyi önermiş.

Köylüler Boycott’un tarlalarında çalışmayı bırakmışlar, iyi bir binici ve çok sayıda atı olan yüzbaşının seyisi hariç tüm çalışanları işi bırakmış, kimse onunla konuşmamaya, gördüklerinde çizmelerine doğru tükürmeye başlamışlar. Nalbant atlarını nallamamış, dükkanlar yiyecek satmamış, postacı çocuk mektuplarını götürmemiş…

Boykot sözcüğü hızla yayılmış, İngiliz diline girmekle kalmamış Rusya’da “Boikitturovat” denilen popüler bir siyasi stratejiye dönüşmüş.

DBL Entertainment’ın boykot yapanlara “vatan haini” diyen sahibi Abdülkadir Özkan gibi, Yüzbaşı Boycott da “Keşke yazmasaydım. Bin pişmanım” demiştir, kesin! Demiştir; çünkü Mayo’da iyice sıkışıp hasat da yapamaz olunca olayı bir mektupla The Times gazetesine taşımasaymış, boykot böyle uluslararası ün kazanamazmış!

Kendi hayatımın tehlikesine hiç değinmiyorum” diye bitirdiği mektupta; ailesinin tehdit edildiğini, çalışanlarının dövüldüğünü, ürünlerinin ezildiğini yazınca, olay tüm İngiltere’ye yayılmış. Boycott’a destek kampanyaları düzenlenmiş, korumak için asker, ürünlerini toplamak için işçiler gönderilmiş. Yaklaşık 500 pound değerindeki mahsulü toplamanın maliyeti 10.000 poundu geçmiş!

1 Aralık 1880’de kuyruğu kıstırıp İrlanda’dan ayrılan Boycott, 19 Haziran 1897’de ölüyor. Arkasında malum şöhretini ve hala kullanarak sayesinde çok şey kazandığımız sivil direniş kavramı “boykot”u bırakarak.

Captain Boycott film de oldu, 1947 yapımı, siyah-beyaz, 1.5 saat, internette izleyebilirsiniz.

Siyahlar beyazlarla aynı otobüslere binebilmişse, 1955’te Montgomery’de bir yıl boyunca Rosa Parks’ın tetiklediği direnişle otobüsleri boykot etmeleri sayesindedir. Güney Afrika’daki apartheid rejiminin sona ermesinde, 1955’te başlayıp 35 yıl boyunca süren uluslararası boykotun payı büyüktür. Ghandi’yi tarihteki yerine oturtan da boykotlarıdır.

2000’ler; dünyanın dört bir yanında İsrail’e destek veren şirketlerin, insan hakları ihlalleri yapan ülkelerin turizminin, hayvan deneyleri yapan kozmetik şirketlerinin, Musk’ın Tesla’sının/X’ininin boykotlarına sahne oluyor.

Araştırmalar, boykota yüzde 3,5’lik katılımının bile önemli politik değişimleri tetikleyebileceğini gösteriyormuş.

Seçmenlerin yüzde 50’den 1 fazlasının erken seçim için imza verdiği bir “boykot” düşünsenize, dünyanın tüm demokratlarının rüyalarını süslemez mi?