Bugün Ankara’da işçi sağlığı ve güvenliği konusunda çok önemli bir sempozyum var. DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB düzenliyor. Bu alanda “müstakil kanun” ihtiyacına cevap olarak sunulan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 10’uncu yılında olmamız ana temayı belirliyor. İnşaat Mühendisleri Odası’nda iki gün sürecek sempozyumda işçi sağlığı ve güvenliği tüm boyutlarıyla tartışılacak. On yıl az zaman değil. Ortada dertlere derman olacağı söylenen müstakil kanun varken günceli Amasra’da olmak üzere Soma’da, Ermenek’te, inşaatlarda, tersanelerde, işçi servislerinde, her yerde iş cinayetleri neden önlenemiyor? Meslek hastalıklarının tanısı, raporlanması ve tedavisinde neden istenen noktaya gelemiyoruz?

YASANIN GETİRDİKLERİ, GÖTÜRDÜKLERİ

Rakamlar iyileşmeye işaret etmiyor. Yasanın çıktığı 2012 yılında 74 bin 871 iş kazası olmuş ve 744 işçi yaşamını yitirmiş iken, sonrasında 2020’ye kadar yılda ortalama 317 bin 216 iş kazasında bin 400 işçi yaşamını yitirdi. Geçen 10 yılda yasanın pek çok maddesinde toplam 11 kez değişiklik yapıldı. Tüm işçilerin kapsanacağı iddiası ertelemeler nedeniyle gerçekleşemedi. Kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde uygulanması 31.12.2023 tarihine ertelenmiş durumda.

Yasanın iş sağlığı ve güvenliği olarak tanımlanan önlemlerin etkisizleştirilmesi, serbestleştirilmesi ve bunların işverene yaratacağı yükün mümkün olduğunca azaltılması yönünde işlev gördüğü anlaşılıyor. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının eğitimi ve istihdamında özel şirketlerin etkili olduğu bir model ortaya çıktı. Meslek örgütleri süreçten dışlandı. Hizmetlerin yaygın olarak ortak sağlık ve güvenlik birimi (OSGB) adı verilen şirketlere devredilmesi ve denetimin zayıf olması pek çok işin kâğıt üzerinde kalmasına neden oldu.

İşyeri hekimlerinin ücretleri düşürüldü, güvencesiz çalışmaları yaygınlaştı, onlarca işyerinde görevlendirilmeleri suretiyle çalışma alanları parçalandı. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının mesleğini layıkıyla yapabilmesi önünde ciddi engeller ortaya çıktı. İşyeri hekimliği çoğu yerde poliklinik hizmetlerine indirgendi, çalışan başına ayrılan süre yönetmelikle tehlike sınıflarına göre ayda 5, 10 ve 15 dakika olacak şekilde düzenlendi ve eskisine göre toplamda kısaltıldı. Meslek hastalıklarının tespitinde önemli sorunlar devam ediyor.

DENETİM PİYASAYA TERK EDİLMİŞ

Detaylara bakınca yasanın iş cinayetlerinin durmasına katkı vermemesinin nedenleri görülüyor. İşyerlerinde denetimden sorumlu ve gereğinde işi durdurma gibi yaşamsal görevleri olan iş güvenliği uzmanları işverenin çalışanları arasından görevlendirdiği kişiler olabiliyor. İşveren "çalışanları arasında belirlenen niteliklere sahip personel bulunmaması hâlinde, bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak" da yaptırabiliyor. Her iki durumda da denetim ayağında bir piyasa ilişkisi var. Ücretini ödeyen, sözleşmesini feshedebilecek bir işverene karşı iş güvenliği uzmanının bağımsızlığından söz edilebilir mi? Aynı bağımlılık ilişkisi işyeri hekimi için de geçerli. Üstelik yasa, işverenin “belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olması hâlinde” iş güvenliği uzmanlığını kendisinin yapabilmesini de öngörüyor. İşyerinin denetim yetkisini işverenin kendisine veren bir düzenleme, inanılmaz.

Kâr hırsının belirleyici olduğu kapitalist üretim ilişkileri yasanın ruhuna girmiş durumda. Tüm çalışanları kapsamına alan, farklı kapasitesi olan işyerleri ve çalışan grupları için katılımcılıkla geliştirilmiş işçi sağlığı modelini, kamucu ve ülkenin sağlık sistemine entegre bir temelde kurmak zorundayız. Bu sadece teknik bir konu değil, emek mücadelesinin yaşamsal bir parçası.

Forum Sağlık 2023 platformu dünkü Fikir Çemberi’nde olduğu gibi bu alanda da ne yapmalı sorusuna cevap bulmaya, Cumhuriyet’in yeni yüzyılında işçilerin çalışırken ölmediği bir düzenin kurulmasına katkı vermeye çalışıyor. Takip etmek ve katılmak çok değerli olacak.