İşkence insanlık suçudur
İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal edildi, gözaltına alındı ve tutuklandı.
Sürecin böyle gelişeceği uzun süredir konuşuluyor, AKP’nin gazeteci kılıklı trolleri zaten açık açık söylüyorlardı. Toplumsal karşılıklarının ne kadar boş olduğu bu süreçte iyiden iyiye açığa çıkan bu trollerin aktardığına göre aslında düşünülen bununla da sınırlı değildi. Hem İBB’ye hem de CHP’ye kayyum atanması da plan dahilindeydi.
Ancak CHP’nin önce Cumhurbaşkanı adayını belirlemek için ön seçim, sonra da olağanüstü kurultay kararları alması belli ki AKP’ye erken doğum yaptırdı. Böyle olunca da özellikle kamuoyunu operasyona yeterince hazırlayamadan düğmeye basmak zorunda kaldılar.
Neticede İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve tutuklanmasını bırakın AKP muhaliflerini, kendi seçmenlerine bile anlatmakta başarılı olamadılar.
Gözaltılarla birlikte alınan İstanbul’da gösteri yasağı kararı ilk başta bir tereddüt yarattıysa da İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin polis barikatlarını yıkmasıyla birlikte aşılmış oldu. O akşamdan itibaren başlayan direniş hız kesmeden devam ediyor. Pazar günü Maltepe’deki Cumhuriyet tarihinin en kalabalık mitingi ise özellikle muhteşemdi.
***
AKP yaptığı bu hamleyle hem bütün muhalefeti sokakta birleştirdi hem de uzun süredir politikadan uzak olan üniversite gençliğini harekete geçirdi. Oysa belli ki böyle bir kitle hareketini hesaplamamıştı. Muhtemelen çok daha zayıf ve hızla sönümlenecek bir tepki bekliyordu. Onun için de ilk günlerde göstericilere karşı şiddet kullanmakta daha dikkatliydi.
Ancak protestolar dinmek bir yana giderek artıp kitleselleşince özellikle gençlere karşı yoğun şiddet uygulanmaya başlandı. Gerek gözaltına alma sırasında gerekse gözaltı süreçlerinde cinsel taciz de dahil olmak üzere işkence iddialarıyla Türkiye 12 Eylül günlerine dönmüş durumda.
Oysa işkence Anayasada açık olarak yasaklanmış ve Türk Ceza Kanunu, TCK’da düzenlenmiş durumda. TCK’nın 94. maddesinde işkence yapan kamu görevlisi için üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı beş yıldan başlıyor.
***
İşkence suçu “Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı” işlenmesi halinde, ceza sekiz yıldan on beş yıla kadar; cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde ise on yıldan on beş yıla kadar artıyor.
Kanunda “Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.” diye de açık olarak yazıyor.
Peki kamu görevlileri bu kadar ağır cezası olan işkence suçunu işleme cesaretini nereden alıyor?
Öncelikle tabii ki siyasi iktidarın kendisini koruyacağını düşünüyor. Zaten bir şekilde yargılanacak olursa da ilk sözü “Ben emir kuluydum.” oluyor.
İkinci olarak da işkencenin belgelenmesinin zorluğuna güveniyor. İşte orada görev ve sorumluluk doktorlara düşüyor. Çünkü işkence iddiasında en önemli kanıtlardan biri doktorların düzenleyecekleri raporlar oluyor.
Ancak hekimler bazen bilgisizlikten, çoğunlukla da baskıdan işkenceyi raporlamak konusunda cesaretli olamıyorlar. İçinde binlerce polisin bulunduğu bir emniyet müdürlüğünde gözaltı muayenesi için görevlendirilmiş bir doktorun karşılaştığı işkence bulgularını raporlamak konusunda bireysel olarak ne kadar cesur davranabileceğini tahmin edersiniz.
Olayı bireysel bir cesaret meselesi olmaktan çıkarmak gerekiyor. İstanbul Tabip Odası onun için geçtiğimiz hafta bütün hekimlere “İşkence İnsanlık Suçudur! İstanbul Tabip Odası Her Zaman Yanınızdadır!” çağrısı yaptı.
***
Çağrıda gözaltı muayenesi yapacak doktorların özellikle dikkat etmesi gereken konular hatırlatıldı.
1- Gözaltı muayeneleri sağlık kurumlarında yapılır. Karakollar, emniyet müdürlükleri, gözaltı merkezleri gibi yerlerde gözaltı muayenesi yapmanız konusundaki sözlü ya da yazılı görevlendirmeler kanun dışı emir niteliğinde olup kesinlikle kabul etmeyiniz.
2- Muayene sırasında emniyet güçlerinin muayene odasında bulunması ve kelepçeli muayene kesinlikle kabul edilemez. Bu tür bir durumla karşılaştığınızda emniyet görevlilerinden kelepçeyi çözmesini ve odayı terk etmesini isteyiniz, kabul etmediği takdirde idari yetkilinize bilgi vererek tutanak tutunuz.
3- Muayenede mutlaka ayrıntılı olarak anamnez alınız, kişinin bütün vücudunu ayrıntılı olarak muayene ediniz, saptadığınız bütün bulguları raporunuza geçiriniz ve fotoğraflayınız.
4- Raporunuzu bir an önce hazırlayıp teslim etmek konusundaki baskıları kabul etmeyiniz; gerekli gördüğünüz bütün konsültasyonları mutlaka isteyip sonucunu bekleyiniz.
5- Hekimlik baskı altında yapılamaz. Görev yaptığınız ortamda kendinizi herhangi bir şekilde baskı altında hissettiğinizde idari sorumlunuza bilgi vererek görev yerinizi hızla terk edebileceğinizi unutmayınız.
Çağrının sonunda bu konuda bir sorunla karşılaşacak bir doktorun ulaşabileceği iletişim bilgileri de yer aldı. İlgilenenler tamamına İstanbul Tabip Odası’nın web sitesinden ulaşabilirler.
İşkencesiz bir dünya, işkencesiz bir ülke özlemiyle.