İşkence var
AKP zorbalığı ile mücadele edenlerin sayısı her geçen gün çoğaldıkça polisin eylemcilere uyguladığı şiddetin dozu da artıyor. On gündür yurttaşlar ağır insan hakları ihlallerine, işkenceye maruz kalıyor. Yazarken bile canım acıyor, kadın öğrencilerin bacak aralarını tekmeleyerek kanamaya yol açmışlar! AKP’nin uyguladığı şiddet politikalarını, kadına yönelik şiddetten bağımsız tartışmanın mümkün olmadığını bir kez daha görüyoruz. Ayağı işkence ile kırılmış, acil ameliyat olması gerektiğine dair raporu olan 18 yaşındaki öğrencinin o halde Sulh Ceza Hâkimliği’ne getirildiğini, “Ne yaptım ben?” çığlıkları altında nasıl tutuklandığını CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu sosyal medya hesaplarında anlattı. Avukatları da dilekçe yazarak, gencin ayağının kırık olduğunu ve o halde cezaevine gönderilemeyeceğini ısrarla belirtmişler. Ancak kapı duvar. Nöbetçi savcıyla görüşmek ne mümkün! İnsan hakları ve siyasi özgürlükler kapsamında değerlendirilen barışçıl bir gösteriden (buradaki barışçıllık vurgusunun AKP tarafından asla anlaşılamadığı aşikâr) işkence görerek gözaltına alınan üniversite öğrencileri tutuklanıyor. Gözaltı süresince maruz kaldıkları insanlık dışı muameleler avukatları ve milletvekilleri tarafından kamuoyuna duyuruluyor.
Üç gün önce ise Saraçhane’de 23 Mart gecesi onlarca kişinin yaralandığı polis saldırısına ilişkin görüntüler ortaya çıktı. Foto muhabiri Kemal Aslan’ın kaydettiği o anlarda eylemcilere sokak ortasında işkence uygulandığı görünüyor. “Nefes alamıyorum!” diyene polis, yakın mesafeden gaz sıkmaya devam ediyor, bariyerlerin arasına sıkışmış insanların gözüne plastik mermi yağdırıyor. Göz göre göre cana kast ediyorlar. “Türkiye’de işkenceye müsaade yok” diyen AKP Adaleti’nin Bakanı o görüntüleri izledi mi? Bakan; işkence suçunda herhangi bir şikâyet süresinin olmadığını, savcılıkların işkence suçunun işlendiğini öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma başlatması gerektiğini de biliyordur. AKP Adaleti’nin Bakanı işkenceye dair tek kelam edecek mi?
ÇIPLAK ARAMA
İşkence gören öğrencilerin ifade tutanaklarından:
“Ters kelepçe ile gözaltına alındım. Gözaltı sürecinde bindirildiğim otobüste ve götürüldüğüm hastanede hep ters kelepçe ile kaldık bu süreç sekiz saatten fazla sürdü. Bu husustan şikayetçiyim. Gözaltı esnasında iki erkek polisin orantısız bir güç sergilemesi üzerine şiddete maruz kaldım, bu görevli memurlardan da ayrıca şikâyetçiyim. Diğer insanların da çevik kuvvet polis memurlarının şiddetli müdahalelerine maruz kaldıklarını gözlerimle gördüm. Sarı saçlı komserim denen kadın tarafından çıplak bir şekilde arandık. Görsem teşhis edebilirim, aramadan sorumlu olan kadın oydu. İç çamaşırı çıkarılan bir arama oldu ve memelerime dokunuldu. Kameralardan tespiti mümkünse tespit edilmesinin istiyorum. Bu kadın görevliden de şikâyetçiyim.“
ERKEK POLİS GÖĞÜSLERİME DOKUNDU
“Yakalanmam yapılırken çok sert müdahaleye maruz kaldım. Saçımdan çekildim, yerde sürüklendim. Kelepçe takmaya götürürken “Seni dövmeyeceğim tamam” deyip ambulansın arkasına götürdü. Sakallı, bıyıklı, renkli gözlü ve uzun boylu (1,85-1,90) boylarında olan erkek polis senin göğüslerin mi var diyerek göğüslerime dokundu. Ben de o esnada altıma kaçırdım. Elbisem hâlâ idrar içinde. Sonra kadın polis geldi. Bana zorbalık ve tacizde bulunan erkek polise ‘Tamam yeter artık’ diyerek elinden aldı. Sonra başı kapalı, kırmızı yelekli kadın polis ters kelepçe ile beni yere yatırdı. Erkek polis başıma ayağı ile bastırdı. Aldığım doktor raporunda kafamın sol tarafında ödem ve şişlik olduğu mevcuttur. Kadın polis tarafından gözaltı aracına bindirildim. Kadın polis bana piç diyerek hakaretler etti. Gözaltı aracında ters kelepçeli beklerken kelepçenin sıkı olmasından dolayı çıkarılmasını istedim. Güvenlik şubeden başka görevli komiser elime bakmaya gelince ‘Of senin eline ne yapmışlar?’ dedi. Sonra kesici alet aradılar ancak çıkaramadılar. Ambulansta kelepçem çıkarıldı. Elim çok şiştiği ve morardığı için tekrar kelepçe takılmadan gözaltı aracına bindirildim. Nezarethaneye girmeden önce kadın memura taciz edildiğimi söyledim. O kadın memur bana alaycı bir şekilde ‘Hımm sen taciz mi edildin?’ diyerek dalga geçti. Ertesi akşam sağlık kontrolüne götürülürken 4-5 kadın polis olan servisle Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi’ne gittik. Sonra ben taciz olayını yardımcı olabilmelerini düşündüğüm için bu kadın polislere söyledim. Bana alaycı bir biçimde ‘Sakın o toplara girme, orada bir sürü kadın varken sana mı yapacaklar bunu’ dediler. Özellikle iki siyah saçlı kadın polis üzerime geldi. Diğerleri de ‘Sakın o toplara girme’ diyerek tehdit ettiler. Yakınlarıma haber verilmediği için 24 saate yakın idrarlı kıyafetlerle bekletildim. Bahsettiğim şahıslardan şikayetçiyim.”
İşte böyle direniyor gençler. On gündür siyasi iktidar her tuşa basıyor ancak demokratik haklarını sokaklarda kullanan yurttaşlara yönelik gözaltı ve tutuklama dalgaları işe yaramıyor. RTÜK’ün Saraçhane protestolarına yer veren kanallara ceza yağdırması da işe yaramıyor. Yurdun dört bir yanından sesler, her meydandan itirazlar yükselmeye devam ediyor. Siyasal iktidar kulaklarını tıkasa da Dünya duydu: Korkmuyoruz, bu sesi kesemezsiniz, mücadeleye devam edeceğiz! Son zamanlarda 20’nci yüzyılın en etkili şair ve tiyatro yazarlarından Bertolt Brecht’ten alıntılar çok yapılıyor, ben de yazımı ondan bir alıntı ile bitirsem mi derken aklıma gazetemizin dünkü manşeti geldi. Aktüeli en iyi özetleyen cümle: Türkiye O’na Karşı!