Google Play Store
App Store
İsrail, Amerika’yı İran ile savaşa mı çekiyor?

Paul WOOD

Amerikalı general David Petraeus, Irak işgaline dair şu ünlü soruyu sormuştu: “Bana nasıl biteceğini anlatın.” İsrail’in bomba ve füzeleri Lübnan’a yağarken, Hizbullah’ın verdiği birkaç füzelik karşılığa müdahale edilirken yine aynı soruyla karşı karşıyayız. İran’ın ‘direniş mihveri’ tereddütlerden felç olmuş görünüyor. Binyamin Netanyahu bunu yeni bir kuzey cephesi açarak aldığı büyük riskin kanıtı olarak görüp zafer mi sayacak? Yoksa masadaki şansından aklı giden bir kumarbaz gibi daha fazlası için mi bastıracak? Daha fazla hava saldırısı, hatta sonrasında Lübnan’ın işgali… Sonrasında ise İran üzerine uçan bombalar? Kimi İsrailli yorumcular yaşananları çoktan Üçüncü Lübnan Savaşı olarak görüyor. Can kayıplarını düşününce makul bir tabir.

Netanyahu için tatmin edici bir zafer, Amerikalıların Hizbullah’ı Kuzey İsrail’e saldırmaktan vazgeçirecek yeni bir bakış açısına ikna etmeye yönelik yoğun arabuluculuk girişimlerine başlaması olacaktır. Bu çabalar geçmişte İsrail ordusunda bulunmuş Amerika-İsrail çifte vatandaşı eski iş adamı Amos Hochstein tarafından yönlendiriliyor. ABD terör örgütü olarak nitelediği için Hizbullah ile doğrudan görüşme imkanı yok. Bunun yerine Lübnan’daki Şii politikacılar üzerinden mesaj yolluyor. Hizbullah’a iletilen mesaj, iş topyekun savaşa gelirse ABD’nin İsrail’i tutamayacağı.

En başta, Hizbullah’ın yaşamını kaybeden yüzlerce üyesine ve binlerce kaybının onuruna bir intikam saldırısı gerçekleşecektir. Bir seçenek şu: Geçtiğimiz ay Hizbullah İsrail’in komutanları Foud Shukr’u öldürmesinin intikamını aldıklarını açıkladı. Yüzlerce Katyuşa roketinin, İsrail’in en hassas güvenlik bölgelerinden Mossad’ın binalarından birini vurduğunu açıkladı.

Nasrallah keskin bir konuşma yaparak “Elimizdeki veriler birçok dronumuzun bu iki hedefi vurduğunu, ancak düşmanın bunu sır gibi sakladığını gösteriyor” dedi.

İkinci defa aynısı yapılamayabilir. Bu durumda, Hizbullah yer altına sakladığı uzun menzilli roket cephanesini mi kullanmaya yönelecek? Şimdiye kadar ‘Allah’ın Partisini’ kısıtlayan en önemli basınç, Lübnan kamuoyunun İsrail ile topyekun bir savaşı kışkırtacak saldırılara karşı olmasıydı. Ancak buna dair görüş de Hizbullah üyelerinin çağrı cihazlarının patlatılması sonucu yaşanan panik ve öfke ile değişmiş olabilir.

Belki de en olası sonuç, saldırılarda ani bir yükseliş sonrasında sakinleşme olacaktır. Ancak bu da Netanyahu’nun niyetleriyle yakından ilgili. Netanyahu İsrail’in kaderini değiştiren adam olduğuna, kimsenin fark edemediği tehditleri anladığına, ülkenin yıkılmaması için kimsenin cesaret edemeyeceği şeyleri yaptığına inanıyor. Uzun siyasi kariyeri boyunca birçok kez nükleer silahlara sahip bir İran’ın İsrail için varoluşsal bir tehdit olduğunu söyledi.

Netanyahu’yu eleştiren kimi isimler -ve kimi dostları- İran’a saldırmak için manevra yaptığına, ABD’yi de böyle bir savaşa sokmaya çalıştığına inanıyor. Taşların tahtadaki konumu bu görüşü haklı çıkarıyor. Önce kuzey cephesini aç. Ardından Hizbullah’ı saldırması için provoke et. Ardından, böyle bir saldırıya göğüs gerip Hizbullah’ın Tahran’daki destekçilerine karşı harekete geçilmesini istedi. En sonunda da bu hamlelerin yol açacağı çok daha geniş bir orta doğu savaşında İsrail’in ayakta kalabilmesini garantiye alması için ABD’yi çağır. NBC’nin sağlam kaynaklara dayanarak yaptığı haberde, ABD başkanı Joe Biden’ın, Netanyahu’nun niyetinin tam olarak da bu olduğuna dair endişelerini özel sohbetlerde dile getirdiği söyleniyor. İsrail Lübnan’da yaşananların gösterdiği üzere böyle bir savaşı kazanabilir, ancak hem kendisi hem de tüm bölge kaybeder.

spectator.co.uk’dan çeviren: Yusuf Tuna KOÇ