İsrail korkusundan ikisi de istememişti
İsrail karşısında 1967’de yenilen Mısır, işgal edilen Sanafir ile Tiran adalarının kendisinin değil Suudilerin olduğunu söylemiş, Suudiler ise “Hayır bizim değil Mısır’ın” demişlerdi
Suudi Arabistan ile darbeci Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi ‘nin Mısır’ı arasındaki flört birbirinden ilginç jestlerle sürüyor. Suudilerin, İran’ın siyaset ve ekonomi dünyasına dönüşünden sonra zaman zaman gerginlikler yaşadığı Mısır’a iyice yaklaşması gözden kaçacak gibi değil. Birkaç hafta önce Suudiler, Mısır’a “yardım” adı altında milyarlarca dolar da verdiler.
Şimdiki ise Mısır’ın jesti sayılabilir. Ama gerçekten tuhaf bir jest bu. Mısır koruyamayacağı için Suudi Arabistan’ın kendisine “emaneten” verdiği iki adayı, Sanafir ve Tiran’ı 66 yıl sonra adı geçen ülkeye geri verdi. Bir zamanlar Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren Kardak kayalıkları ya da Çin ile Japonya arasında hâlâ ciddi bir gerginlik konusu olan Senkaku adaları krizlerini anımsayınca hiç gürültü patırtı yaşanmadan çözülmüş bir “ada sorunu” olduğunu düşünüyor insan bunun.
Tabii ki öyle değil konu. 1950’ye kadar giden bir geçmişi var meselenin. Dönemin Suudi Kralı Abdülaziz el Suud, ailesine ait olan adaları koruması için Mısır’a öneride bulunmuştu. 1967’deki Arap-İsrail Savaşı sırasında Suudi Arabistan’ın o dönemki kralı Faysal daha da ileri gidip adanın denetimini Mısır’a bırakmıştı. İsrail savaş sırasında bu iki adayı da işgal etti. Golan Tepeleri’nin işgal edildiğini dünya kamuoyu bilir ama bu adaların da İsrail tarafından yutulduğunu pek bilen yoktur.
İlginç olan şu: İsrail işgali gerçekleşince, zaten savaştan yenik ayrılan Mısır adaların kendisine ait olmadığını belirtmiş, ancak İsrail’le kapışmayı göze alamayan Suudi Arabistan da “adalar bizim değil Mısır’ın” demişti. En son 2002’deki bir Arap Zirvesi’nde Suudi Arabistan konuya şöyle bir değinip geçmişti.
Savaşa değmeyecek kadar değersiz miydi peki? Suudi palavra krallığı, İsrail korkusundan “kayalık, dolayısıyla değersiz” dese de adaların stratejik önemi büyüktü. İki ada da Akabe Körfezi ile Tiran boğazında yer alıyorlar. Konunun uzmanları bunun ne anlama geldiğini bilirler. Yani çok önemli gerçekten de. Yok “Mısır’ın”, yok “Suudi Arabistan’ın” diye diye unutulmuştu bu adalar. Camp David’de imzalanan İsrail-Mısır anlaşmasının ardından İsrail adalardaki askerini çekti. Ama 1982’ye kadar adalar İsrail’in elinde kalmaya devam etti. Zamanla enteresan tabii. Yemen’de rezil olan “amatör işgalci” palavra krallık, Mısır’ın bölgedeki önemi nedeniyle ABD tarafından el üstünde tutulmasının, dolayısıyla adalar konusunda İsrail’in de sesini yükseltemeyeceğinin farkında. İsrail’in elinde olmasındansa adaların tekrar sahibine verilmesine itiraz etmeyecek bir İran da var. “Emanet teslimi” için uluslararası atmosfer ziyadesiyle uygun. Zaten bölgede bir dolu sorun varken kimse bu adalar yüzünden de bir sorun yaşanmasını da arzu etmez.
Aralarında zaman zaman çok gerilen ilişkilere rağmen adalar bir koz olarak kullanılmadı taraflarca. Zaten İsrail karşısında yenilgiden sonra “bizim değil onun” demişlikleri de var. Burada doğru söyleyen tabii ki Mısır’dı, Suudilerin kabul etmemesi de de, dediğim gibi konuyu İsrail’le sıcak bir kapışma gerekçesi yapmamaktı. Mısır ise zaten kendisinin olmayan adalar için İsrail’le sorun yaşamak istememişti.
Mısır’da Müslüman Kardeşler, bölgede İran korkusu Mısır’a sıkı sıkıya sarılmasına yol açtı Suudi Arabistan’ın. Mısır’ın adaları geri vermesi de, öyle dedim ama, tabii ki “jest” değil. Kendisine ait olmayan adalar için neden bir sorunluluk taşımaya devam etsin ki Mısır? Aslında bir sorundan kurtulmuş oluyor. Kabul etmekle de aslında Suudi Arabistan Mısır’a bir “jest” yapmış oldu. Ortada bir jest var, o da budur.
Alem yahu şu Orta Doğu.