İstanbul’a kazandırdığı yeni sanat mekânları ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi kentin kültürel yaşamının yeniden canlanmasına ciddi bir katkı sağlıyor. Casa Botter’i Beyoğlu Sineması izleyecek.

İstanbul enerjisine yeniden kavuşuyor
Casa Botter (Fotoğraf: İBB)

Önceki gün İstanbul’da geçirdiğim dolu dolu bir günden izlenimler paylaşmak istiyorum bu gün. Kente film festivali için gelmiştim, ama diğer sanat alanlarına da kayıtsız kalamazdım. Yeni yayınlara ve yeni oyunlara da yer açmaya çalıştım birkaç günlük İstanbul mesaisinde. İstanbul Uluslararası Film Festivali salı akşamı sona erecek.

Bu birkaç günde izleyeceğim epey film var. Zamanımı iyi kullanmaya çalışmalıyım. Bu yazıyı hızlıca yazıp Goethe Enstitüsü’nün kahvaltısına yetişmeliyim. Sonra da sinemaya; Fatih Akın’ın yeni filmini izlemeye…  

Festival deyince, eski güzel günleri anımsamamak elde mi? 42 yıl önce, Konak Sineması’nda düzenlediğimiz bir film haftası ile başlatmıştık Festivali. İKSV Genel Müdürü sevgili Aydın Gün’ün, Milliyet Sanat Dergisi’nde çıkan bir yazımdan yola çıkarak yaptığı çağrı festivalin doğumuna neden olmuş ve on yılı aşkın bir süre festival yaşamımın odak noktasını oluşturmuştu. Festivalin kalbi Beyoğlu’nda atardı. Seyirciler Emek, Fitaş, Sine-Pop, Beyoğlu sinemaları arasında koşuştururdu. O dönemden geriye bir tek Atlas kaldı. Beyoğlu Sineması ise, uzun yıllar festivallerin desteği ile ayakta kalmaya çalıştı ve sonunda kapılarını kapattı. Ama yakında yeniden açılıyor bu kapılar. Önceki akşam Casa Botter’in açılışında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ve Büyükşehir’in İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün’den aldığım bu müjdeyi paylaşmak isterim. Birkaç ay içinde Beyoğlu Sineması yeniden buluşacak İstanbullu sinemaseverlerle. Hem de, kamusal bir sanat mekânı olarak. 

Yerel yönetimlerin, ticari kaygılardan uzak film gösterileri düzenlemelerinin bir ihtiyaç olduğunu düşünürüm. Bu mekânın bir ‘ticari işletmeye dönüşmemesi gerek. İstanbul’da sinema sanatının tek sığınağı Kadıköy Belediyesi’nin kurduğu Sinematek/Sinema Evi şu sıralar. Elbette, Fransız Kültür Merkezi / Institut Français’nin Taksim’deki mekânını da unutmamak gerek. Nitekim İstanbul Film Festivali de Beyoğlu’nda ikinci mekân olarak burayı değerlendiriyor. Beyoğlu Sineması’nın, 43. yılda festival mekânları arasında yer alması İstiklal Caddesi’nin eski güzel günlerine dönüşünün bir simgesi olacak.

GAZHANE’DEN CASA BOTTER’E

İstanbul Büyükşehir Belediyesi kültürel mirasın korunması alanında önemli işlere imza atıyor. Açılışına katıldığım Casa Botter en yeni örnek. Bundan önce hayata geçirilen pek çok proje var. Kadıköy’deki Gazhane’nin kente bir kültür-sanat mekânı olarak kazandırılması heyecan vericiydi. Avrupa’nın önemli sanat alanları ile boy ölçüşebilecek nitelikte bir alan yaratılmıştı, tiyatro salonları, galerileri, müzeleri, kütüphaneleri ile… Gazhane yapıların restorasyonu ve çeşitli sanat etkinliklerine mekân olan açık alanın düzenlenmesi çok başarılıydı. 

Gazhane’nin ardından başka sanat alanları da kazandı İstanbul; Tünel’deki Metro Han ile görsel sanatlara yeni bir alan açıldı. Şimdi de, Botter Apartmanı… Önünden geçerken üzüntüyle baktığımız, şu güzel yapı restore edilebilse diye düşündüğümüz, dönemin mimari özelliklerini taşıyan bu eşsiz yapının ‘Casa Botter Sanat ve Tasarım Merkezi’ olarak kentin sanat yaşamına kazandırılması son derece sevindirici. Mahir Polat, açılışta yaptığı konuşmada, İstanbul’un kültürel mirasına sahip çıkan entelektüellerden, Maya Sanat Galerisi’nden bu güne Beyoğlu’na önemli sanat mekânları kazandırmış insanlarımızdan söz açtıktan sonra, İstiklal Caddesi’nin tarihinde iz bırakmış sanat mekânlarından biri olan, 20’inci yüzyılın başlarında İstanbul’a gelen İtalyan mimar Raimondo D’Aranco ve saray terzisi Botter’in işbirliği sonucu yapılan, yıllar içinde farklı kullanımlar sonucu kimliğini kaybeden ve tamamen metruk hale gelen yapının kentin kültür yaşamına kazandırılması kararı ile Art Nouveau akımının özgün örneklerinden biri olarak Avrupa ile eşzamanlı hayatımıza giren bu sembol yapının temel özellikleri korunarak restore edilme sürecini anlattıktan sonra, mekânın kentin sanat ve tasarım üreticileri ile birlikte değerlendirileceğini söyledi. Bunları anlatırken gözlerindeki mutluluğu okumamak olanaksızdı. Belli ki inanarak, sevgiyle sarılmıştı işine… Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na teşekkür ederek konuşmasını sürdüren Polat, İstanbul’a yeni sanat mekânları kazandırmakta kararlı olduklarını, bunlar arasında Perşembe Pazarı’ndaki Osmanlı han, St. Pier hanı, Tünel’deki Metro Han, sanat-kültür mekânı niteliğini kaybedip ofise dönüştürülen Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi ve restorasyonu süren Muammer Karaca Tiyatrosu’nun yer aldığını anlattı.

Casa Botter, ‘Düşler Hakikatler’ adlı bir karma sergi ile kapılarını açtı. Melike Bayık’ın küratörlüğünde düzenlenen sergi, yaşadığımız toplumsal yıkımlar, geçmiş ve gelecek arasındaki sonsuz ihtimaller ve çeşitli anlatılarla kurulan köprüler serginin omurgasını oluşturuyor. “Botter Apartmanı’nın tarihsel kimliği ve restorasyon serüveni içinde yeniden halk ile buluşmasını kucaklama gayesi üzerinden hayal ve gerçek arasında tinsel, sezgisel, canlı ve dingin bir sergi ile görünür kılma”yı hedefliyor. En iyisi, gidip görmeniz… Cevdet Erek’in cam bardaklardan hayvan sesleri çıkartan, cam bardaklar, stereo ses dosyası ve bina cephesinde hoparlörlerden oluşan yapıtı “Çıngır”a dikkatinizi çekmek isterim.   

Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun birkaç deneme yanılmadan sonra kültür alanında doğru insanlarla çalışmaya başladığını görmek sevindirici. Yakın zamanda Büyükşehir’in Kültür Dairesi Başkanlığı’na ataması yapılan Volkan Aslan‘ın organizasyon becerisi ile kentin sanat yaşamına önemli katkıları olacağına inanıyorum. Yıllardır Ataşehir’de sürdürdüğü başarılı çalışmalarını burada daha geniş olanaklarla sürdürecek hiç kuşkusuz. Kente yeni etkinlikler kazandırmak kadar önemli bir görev daha düşüyor yeni Kültür Sanat Daire Başkanı’na ve kültür işlerinden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Polat’a. İstanbul Şehir Tiyatroları’nın çağdışı kalmış yönetmeliğini bir an önce değiştirme görevi. Sosyal demokrat bir belediyede Yönetim Kurulu’nun ağırlığını belediye bürokratları oluşturmamalı. Şimdiki yöneticilerin özgürlükçü yaklaşımlarından kuşkum yok, ama kurumsal yapılar kişiliklere bağlı değil, her dönemde geçerli olacak kurallarla yönetilmeli. Elbette, birinci kural da sanatın özgürlüğüne ve özerkliğine saygı duymak olmalı.   

MUHSİN ERTUĞRUL KİTABI   

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yayıncılık alanında da güzel işlere imza atıyor. İBB Yayınlar Koordinatörü, belgesel alanında başarılı işleri ile tanıdığımız Cengiz Özkarabekir, belediyenin önceki dönemdeki yayın çalışmalarını yeni bir heyecanla sürdürüyor. Süreli yayınların niteliğinde ciddi bir gelişme var. ‘İstanbul’a ve İstanbulluya Dair Üç Aylık Yaşam Kültürü Dergisi İSTanbul’ bunlardan biri. Nazım Alpman’ın Genel Yayın Yönetmenliği ve Tolga Akyıldız’ın Yayın Danışmanlığındaki dergide kentin kültür ve sanat yaşamına ilişkin önemli yazılara rastlıyoruz. Son sayısında, ‘Edebiyatımızın Altın Kalemi; Tomris Uyar’, ‘İstanbul’da Viking İzleri’, ‘Cartel’den Trap’e Türkçe Rap’in Yolculuğu’, ‘Polisiyede öncü Türkler’ gibi ilginç yazılar yer alıyor. İBB Yayınlarında, dört yıl içinde iki yüzü aşkın kitap yayınladı. İçlerinde İstanbul’un kültürel mirasına ilişkin yayınlar olduğu kadar, sinemamızın usta sanatçıları üzerine kitaplar da var. Geçen yıl ‘Fatma Girik’ kitabı yayınlandı.

Önümüzdeki günlerde  ‘Cüneyt Arkın’ kitabı çıkacak. En yeni yayın, Gökhan Akçura tarafından hazırlanan ‘Muhsin Ertuğrul’ kitabı. Bir günde okuma imkânım olmadığı için, kitaba katkıda bulunan yazarların adlarını anmakla yetineceğim: Ertuğrul’un tiyatro yaşamı, Efdal Sevinçli, Gökhan Akçura, Metin Balay, Nesim Ovadya İzrail, Prof. Dr. Murat Tuncay, Sündüz Haşar, Zeynep Miraç, Hilmi Zafer Şahin, İrfan Dağdelen, Orhan Alkaya, sinema yaşamı Burçak Evren, Oya Kasap Ortaklan, Elif Rongen Kaynakçı, Ali Özuyar, Ali Can Sekmeç tarafından kaleme alınmış. Özetle, tiyatromuzun ve sinemamızın kurucusuna yakışan bir yayın. 

Bir gün içinde yaşadıklarımı yazmaya niyetlenmiştim, sıra tiyatroya geldiğinde yerimin sınırlarına ulaştığımı gördüm. Çok iyi oyunlar var İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda. Bayram’da (tam da seyircinin tiyatroya gidebileceği günlerde!) İstanbul Şehir Tiyatroları kapalı kalacağından ve tiyatro mevsiminin sonu (mayıs başı) da yaklaştığından -yalnızca çarşamba günü- izleme şansınız olan oyunlardan birkaçının adını vermekle yetineyim (haftaya oyunlardan söz etmek vadiyle): Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde “Bir Halk Düşmanı”, Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde “Godot Geldi”, Kerem Yılmazer Sahnesi’nde “Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin”, Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde “Cadı Kazanı”… Benim yaptığım gibi, gündüzleriniz sinemaya, akşamlarınızı tiyatroya ayırabilirsiniz… İyi seyirler…