Google Play Store
App Store

Atina Olimpiyatları 10’a katlanan bütçesiyle Yunanistan’ın ekonomik krizinde pay sahibidir. 10’a katlanan bütçeler sadece Atina’ya özgü değildir.1976 ev sahibi Montreal, borçlarını 30 senede ancak bitirebilmiştir.

İstanbul Olimpiyat şehri olmamalı 2

Cihan Uzunçarşılı Baysal - Araştırmacı, Yazar

Başlığın sonundaki “2”, Radikal İki’de 7 Nisan 2013’te aynı başlıkla yer alan yazımıza gönderme. İstanbul 2020 Olimpiyat projesine karşı çıkmış, nedenlerini ilgili haber, istatistik ve raporlara dayanarak çeşitli mecralarda paylaşmış birinin 11 sene sonra başa sararak İstanbul 2036 üzerinden tekrarlaması yorucu. Öte yandan, zamanın AB Bakanı Egemen Bağış’ın “kına” hediyesine mazhar Anti-Olimpik grubun –“Geziciler”– üyesi olarak 11 sene sonra kolların tekrar sıvanmasını da gerektiriyor. Zamanın merkezî ve yerel yönetimleri, İstanbul’un 2020 adaylığını iştahla pazarlamaya kalktıklarında, zorla tahliyeler ve mülksüzleştirme üzerinden birikimini sağlayan iktidarın, Olimpiyatlar vasıtasıyla meşruiyet inşa ederek doğal, tarihsel, kültürel varlık, mahalle demeden İstanbul’u mega şantiyeye dönüştüreceğini tahmin etmek kolaydı. Olimpiyatlar alınabilseydi Kanal İstanbul bahanesiyle talana açılan Kuzey Ormanları köyleri, tesisler öne sürülerek çok daha önceden imara açılmış olacaktı. Milli gurur vesilesi Olimpiyatları ülkelerine/kentlerine getiren yöneticilerin imajlarını parlattıkları göz önüne alındığında zamanın başbakanının iştah ve ihtirasını anlamak da kolaydı. Bugün ise sosyal demokrat iddiasında bir yerel yönetime bakarak “Ne değişti?” diye hayıflanmaktayız. Olimpiyatların siyasi getirisi, karizmatik ve hırslı büyükşehir belediye başkanı açısından düşünüldüğünde yönetim cephesinde değişen bir şey yok. Kentsel rant ve birikim bağlamında da sonuç farklı değil; kenti markalaştırarak, turistikleştirerek pazarlamaya duran bir yerel yönetim var.

OLİMPİYAT KENTLERİNDE “YAŞAMAYA ELVERİŞLİ BARINMA/KONUT HAKKI” İHLALLERİ VE ZORLA TAHLİYELER

Kentlerde büyük çaplı dönüşümlere sebep olduklarından mega proje olarak da tanımlanan Olimpiyatlar, FİFA Dünya Kupası ve benzeri mega etkinlikler, önemli sayıda ziyaretçi/turist çekmeleri ve geniş bir medya erişimine sahip olmaları hasebiyle ev sahibi kentin tanınmasını sağlarlar. Öte yandan, turizme yönelik lüks projeler kenti soylulaştırdıkça konut ve kiralıklar erişilmez olmaya başlar. Kent sakinleri artık kendi kentlerinde barınamaz olurlar. 1988 Olimpiyatları ev sahibi Seul’da daire fiyatları, ilk 8 ayda %20,4, arazi fiyatları %27 artarak 1978’den beri en yüksek seviyeye ulaşmış; 1992 ev sahibi Barcelona’da konut fiyatları %131 artmıştır. Turistik Barcelona, bugün barınma krizinin en şiddetli yaşandığı kentlerdendir. 1991’de aylık kira artışı %0,4 olan Atlanta’da 1996’da Oyunlar öncesinde kiralıklar %7,9 artmış, alt gelir grubundan 15 bin kişi pahalı kiralar yüzünden kenti terk etmiştir. Sydney’de (2000) konut fiyatları %50’ye, Londra’da (2012) Olimpiyat köyü bölgesindeki gayrimenkul fiyatları %1,4’ten %4,6’ya zıplamıştır. Olimpiyatlar, tüm ev sahibi kentlerde konutları ve kiralıkları erişilmez kılarak dolaylı zorla tahliyelere sebep olmaktadır.

Küresel kamuoyunun, dünya basınının ve çokuluslu şirketlerin karşısında podyuma çıkan kentin tüm çirkin, düzensiz, kirli, kontrolsüz veçhelerinden kurtulması pırıl pırıl, şık şıkıdım, steril olması gerektiğinden Olimpiyat bahanesiyle altyapı, ulaşım ve dönüşüm projeleri devreye girer ama ne hikmetse tüm bu projeler “ötekilerin” yaşam alanlarından geçirilmektedir! Güzel kentin istenmeyenleri, yoksullar, alt gelir grupları, yaşlı nüfuslar, etnik azınlıklar, mültecilerle göçmenler, evsizler, kısaca marjinalleştirilmiş ve kırılgan gruplar Olimpiyat nişanı takan kentten kovulurken sokak hayvanları itlaf edilmektedir. Vancouver 2010’un muhalifleri “Yerlilerden Çalınan Topraklara Hayır” derken, Londra 2012’de alt gelir gruplarıyla sosyal konutları yıkılacak sakinler “Bizim İçin Değil” diye haykırarak “Kimin Oyunları? Kimin Kenti?” diye sorguluyorlardı. 2016’da Rio’nun enformel konut alanları favelalardan benzer sesler yankılanmaktaydı: “Dışlama Oyunları”. Tokyo 2020’de slogan “Olimpiyatlar Yoksulları Öldürür” iken Paris 2024 muhalifleri “Sosyal Temizlik” diye haykırıyordu. Katledilen binlerce sokak kedisi ve köpeği konuşabilselerdi “Vahşet Oyunları” mı derdi?! 1998-2008 arası 4 milyon civarı nüfus Olimpiyatlar ve mega projeler nedeniyle zorla tahliye edilmiştir. Barcelona’nın Roman mahalleleri yıkılmış, Seul’den 720 bin, Pekin’den –dolaylı tahliyeleri de sayarsak– 2 milyon kişi zorla tahliye edilmiştir. Londra’da Olimpiyat Köyü civarındaki alt gelir grubu mahalleleri ve sosyal konutlar yıkılarak sakinleri zorla tahliye edilmiştir. Rio’da favelalar “temizlik!” operasyonuna tabi tutulmuş, binlerce kişi zorla tahliye edilmiştir. Tokyo 2020 evsizlere savaş açarken Paris 2024, evsizlerin yanı sıra mültecileri kentten kovmuştur. Temizlenen kentsel mekânlar sermayenin lüks projeleriyle altyapı ve ulaşım yatırımlarına açılmaktadır. Olimpiyat projelerinin buralarda yaşayanların hayatlarını iyileştireceği iddialarının tam aksine altyapının iyileştirilmesi mevcut sakinlerin yaşamlarını iyileştirmek yerine, bu sakinleri yerlerinden etmekte, boşaltılan araziler yüksek fiyatlarla pazarlanmaktadır. Spor, yerinden etme endüstrisine dönüşmüştür.

Olimpiyat kenti olursa, kiralıkların tavan yaptığı, mülk konuta erişimin olanaksızlaştığı, sosyal konut stokunun yetersizliği nedeniyle alt gelir gruplarının emniyetsiz konutlara mahkûm olduğu İstanbul’un yaşamaya elverişli barınma/konut sorunu mega etkinlik hasebiyle daha da şiddetlenirken nasıl çözülecek? Küresel sermayeye göz kırparken, mahalle yıkımlarına ve zorla tahliyelere engel olmak mümkün müdür?

DEPREMİNİ BEKLEYEN KENTİN BÜTÇESİ OLİMPİYATLARA

Tüm mega projelerde gördüğümüz üzere Olimpiyatlarda da öngörülen bütçelerle gerçek bütçeler denk getirilememekte ciddi ekonomik krizler ortaya çıkmaktadır. Atina Olimpiyatları 10’a katlanan bütçesiyle Yunanistan’ın ekonomik krizinde pay sahibidir. 10’a katlanan bütçeler sadece Atina’ya özgü değildir.1976 ev sahibi Montreal, borçlarını 30 senede ancak bitirebilmiştir. Brezilya, 2007’de Olimpiyatlara teklif verdiğinde dünyanın 5. büyük ekonomisiyken Büyük Buhrandan bu yana en kötü ekonomik krizini yaşamıştır. Oxford Üniversitesi Said Business School raporuna (2016) göre, 1960’dan beri öngörülen bütçenin altında tek bir kent yoktur. Ortalama maliyet artışı %156’dır.

Rapora göre, Olimpiyatlara ev sahipliği halihazırdaki en riskli ve en maliyetli bir mega projenin üstlenilmesi demektir. Öyleyse, depremini bekleyen İstanbul’un yerel yönetimi, kenti sağlamlaştırmaya harcaması gereken bütçeyi heba ederek İstanbul’un yerle bir olması pahasına mı Olimpiyat ateşini yakmayı planlamaktadır? İstanbul’un eğitimden sağlığa barınmaya hayati sorunları dururken inşaat-emlak sermayesini ve sponsorları zengin eden Olimpiyatlara ev sahipliği akılcı mıdır?

NEREYE KURULACAK BU TESİSLER?

Oyunlar ertesinde genellikle âtıl kalan, bakımları maliyetli olduğundan çoğu kez çürümeye terk edilerek çevre kirliliğine sebep olan –“beyaz filler” olarak adlandırılan– tesisler, kentin master planı ve şehircilik ilkeleri baypas edilerek inşa edilmektedir. Vancouver 2010 tesisleri yerli halkların yüzlerce yıldır yaşam alanı rezerv bölgeye çöreklenirken Kuzey Kafkaslar’ın en değerli ekolojik rezerv alanlarından biri Putin’in imaj projesi Sochi 2014 uğruna yok edilmiştir. İstanbul’un içinde büyük spor tesislerine yer kalmadığına göre Olimpiyat tesisleri nereye kurulacaktır? Kanal İstanbul planlarıyla her geçen gün metalaşan, betonlaşan kuzey köylerine ya da kentin tarım arazilerine mi? Mega proje Kanal İstanbul’a şiddetle muhalefet ederken Olimpiyat mega projesine yönelik ihtiras nasıl bir çelişkidir?

SONSÖZ

Olimpiyat ateşini İstanbul’a getirmek için canla başla çalışan büyükşehir belediye başkanımıza ve çalışma arkadaşlarına sorarak bitirelim:

Olimpiyatlar eğer evrensel barış, birliktelik kardeşlik ve uyumlu bir küresel düzen için gerçekleştirilmekteyse, tüm bu haksızlıklar ve ihlaller neden? Olimpiyatlar için savrulan milyarlarca dolar neden kent sakinlerinin afetlere karşı emniyetli, sağlıklı, refah içinde insan onuruna yakışır yaşam sürmelerine ve erişilebilir konut haklarına yönelik harcanmaz da yerinden etmeler, soylulaştırma ve yıkımlara harcanır? Sponsorlar, özel güvenlik şirketleri ve yatırımcılar halkın vergileriyle zengin edilirken borçların hesabı neden halktan kesilir de halk yoksullaştırılır?