Google Play Store
App Store

Her gün öldürüldüğümüz bu ülkede özgür, korkusuz bir yaşam için birbirimizden güç alacağız. Evet, korkulu rüyanız gerçek olacak. Karanlığı kadınlar yırtacak.

İstanbul Sözleşmesi'ni bir gün mutlaka alacağız
Fotoğraf: Depo Photos

Dr. Dilek BULUT - Akademisyen

Kadına yönelik şiddeti önlemekten bahsediyorsanız önce kadına yönelik şiddetin politik olduğunu kabul edeceksiniz. Uluslararası belgelere, 1979 yılında, feminist mücadeleyle yazılmış olan CEDAW1’ın “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadına yönelik ayrımcılığın, kadınların güçlenmesinin önündeki en büyük engeldir. Eşitsizlik kadına yönelik şiddete neden olur. Yüzyıllardır toplumun damarlarına işlemiş ataerkil sistemden güç ve cesaret alan eril tahakkümle mücadele etmeden, onu ortadan kaldırmadan eşitsizlik ve şiddetle mücadele edemezsiniz” diyen hükümlerini birebir uygulayacaksınız. Kadın erkek fıtraten eşit değildir dediğinizde başlar şiddet.

Kadına yönelik şiddetin kökünü kazımaktan bahsetmeden önce size sorumluluk yükleyen İstanbul Sözleşmesi'ni bir an önce tekrar yürüklüğe koyacaksın. Peki sözleşme ne diyor? “Kadını korumak, şiddeti önlemek, faili cezalandırmak devlet olarak senin görevindir diyor. Şiddet karşısında kolluk kuvvetlerinle, yasalarınla, mahkemelerinle ve tüm kurumlarınla şiddet gören kadının yanında taraf olacaksın, faile hafifletici hiçbir ceza indirimi uygulayamazsın diyor. Toplumsal cinsiyet rolleri, subjektif namus kriteri kadına şiddete gerekçe olamaz, ondan doğan 6284 sayılı yasayı asla tartışmaya açmayacak harfi harfine uygulayacaksın diyor.

Hani bir gecede hukuksuzca kaldırdığın, hani o günden bu yana tırmanan şiddetle binden fazla kadının plazalardan atılarak, derelerde, sokak ortasında, yataklarında çocuklarının gözleri önünde, yakılarak, başları kesilerek öldürüldüğü, sayısız kadının tacize, cinsel saldırıya maruz kaldığı, kız çocuklarının kaybolduğu İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden uygulamaya koyacaksın. Hani Nahide Opuz davası ile bir kadını ataerkil yapı içinde eril şiddete karşı korunamadığının deşifre olduğu için ilk imzacılardan biri olduğun İstanbul Sözleşmesi'ni.

Kadına yönelen şiddetin artışını, vahşileşmesini psikolojik sorunlara, alkole, bunalıma, 'aslında iyi adamdılara', 'kadının o saatte orada ne işi vardılara', 'eteği de çok kısaymışlara', bağlayamazsınız. Bizi bunlarla kandıramazsınız. Bu ülkede yaşayan tüm kadınlar ve kız çocukları, hepimiz can derdindeyiz. Hiçbirimiz güvende değiliz. Bu bahanelerle şiddeti politik boyutundan koparamazsın. Şiddetin nedeni, hayalini kurduğunuz İslami ve sömürüye dayalı sistemli bir yaşam dayatmasının eril ve tahakkümcü dilidir ve kadına yönelik şiddet tam da bu yüzden politiktir.

Bu kadar kadının bu kadar vahşice katledilmesi sahiden hiç canınızı acıtmıyor mu, hiç sorumluluk duymuyor musunuz?

ATAERKİ KOL KANAT

Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden resmi olarak çekilmesinin üzerinden üç yıl geçti. O günden beri 1500’den fazla kadın öldürüldü. Sadece ilk 10 ayda 300 den fazla kadın “hayır” dediği için, “kendi yaşamları hakkında karar vermek istedikleri” için çok büyük bir çoğunluğu o kutsal dediğiniz “ailelerin” içinde katledildi. Tacize, istismara ve şiddetin her türlüsüne maruz bırakıldı. Kravat takıp adliyelerin arka kapılarından sırtları sıvazlanarak salıverilen kadın katilleri, birbirlerinden kadınları öldürme yöntemleri öğreniyorlar, nasıl daha az ceza alırım diye internet aramaları yapıyorlar. Kurguluyorlar, katlediyorlar, katiller katilleri alkışlıyor. Tahrik indirimleri ile daha az ceza almaları mümkün çünkü bu ülkede kadın katilleri sosyal medya hesaplarından kadınları tehdit edip cezasız kalıyor, çünkü ayrılmak isteyen kadınlara katledilen kadınların sonuyla tehdit edip, “3-5 yıl yatar çıkarım” güveni ile ellerini kollarını sallayarak gezebiliyorlar. Eril şiddet birbirinden güç alıyor. Çünkü biliyorlar “ahlaka mugayir” nedenler öne sürdüklerinde erkek adalet, ataerkil yapı onlara kol kanat gerecek. İktidar kadınları eve göndermek için fetvalar eşliğinde sokaktaki şiddeti bahane edecek, korumayacak, önlem almayacak, suçu kadına atacak.

Evde, sokakta, günlük yaşamda artan, sıradanlaşan, vahşileşen tabandaki bu şiddetin nedeni politiktir. Eşitsiz toplumsal yapıdan, iktidar en üst perdeden, hep bir ağızdan “bana kadın erkek eşit dedirtmezsiniz” diyor. İktidar, “Kadının yeri evi, kariyeri anneliktir. Kocaya itaat tanrıya itaattir. Kutsal ailede kol kırılır yen içinde kalır. Aile bizim yakınımızdır, konuşamayız. Bir kereden bir şey olmaz” diyor. Kız çocuklarının eğitimden yoksun bırakıyor, kız çocukları okumasa da diyerek 9 yaşındaki kız çocuğunun evlenmesini normalleştiriyor. İktidar eril tahakkümü pekiştiren onların STK, bizim suç örgütü dediğimiz tarikatlardan, cemaatlerden güç alıyor. Kadınların eşit yurttaşlık haklarının güvencesi olan Laik medeni hukuktaki evlenme, boşanma, miras, nafaka hakkımıza saldırarak toplumsal cinsiyet eşitliğini ortadan kaldırmayı hedeflediğinizi çekinmeden söyleyerek, uygulamalarınızla yapıyorsunuz. “Karma eğitim sisteminin önündeki engel laiklikse onu da kaldırırız” diyerek kız çocuklarının eğitim hakkını engelleme niyetinizi beyan ediyorsunuz.

MÜCADELEYLE KIRACAĞIZ

Siyasal İslam toplumunu yaratmanın önündeki en büyük engel hayatları için mücadele eden vazgeçmeyen kadınlar. Hayalini kurduğunuz dini hükümlerle şekillendireceğiniz o karanlıkta kadına biçilen rol itaat ve boyun eğme. Tüm gücünüzle politikalarınız, diyanetiniz, tarikatlarınızla, eril diliniz, erkek mağduriyet ağlarınız, kadın düşmanı yandaş medyanızla var gücünüzle saldırıyorsunuz.

Biz de tüm gücümüzle barikatın arkasındayız. Bu şiddetin nedenin politik olduğunu biliyoruz, her yerde ifşa ediyoruz. Emeğimizin, bedenimizin kutsal dediğiniz o ailenin içinde sömürülmesine izin vermeyeceğiz. Neoliberal muhafazakâr çarklarınızı biz mücadelemizle kıracağız. Her gün öldürüldüğümüz bir ülkede ölmemek için özgür yaşam hakkımız için omuz omuza kadınlar kadınlardan güç alacağız. Korkulu rüyanız gerçek olacak. Bu karanlığı kadınlar yırtacak.

Güçlü aile güçlü devlet söyleminize diyoruz ki; kişisel olan politiktir. Aile ve ev içinde yaşanan şiddeti önlemek, kadını korumak, tedbir almak, sayın yetkililer 6284 saylı yasada yazdığı gibi sizin uygulamak zorunda olduğunuz görevinizdir. Bu ülkede kadına karşı işlenen her türlü suçta yurttaşınıza karşı sorumlusunuz. Güçlü devlet her bir yurttaşını yoksulluktan, şiddetten, eşitsizlikten ve öldürülmekten koruyabilen devlettir. Kutsal olan yaşam hakkıdır, gerisi lafügüzaftır.

1 CEDAW «Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” 1979(imza),1983(yürürlüğe giriş),1985 (Türkiye’nin imzalaması)

Bu süre zarfında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre en az 963 kadın öldürüldü. 3 Temmuz 2024 963 kadın ağustos 27, eylül 34, 2024 ilk 10 ayda 299 kadın öldürüldü. Sayaç çalışıyor.