İstanbul United'ı neden görmüyoruz?

AKP rejiminin üst üste yaptığı hukuksuz operasyonlar halkın her kesiminin sert tepkisiyle karşılaştı. Üniversite öğrencileri, emekliler, sendikalar, siyasi partiler günlerdir sokakta protestolarını sürdürüyor. Eylemlerde alışık olduğumuz bir kesimi ise kitlesel olarak göremedik: Tribün grupları. Gezi Direnişi’nde önemli rol oynayan ve herkesin takdirle karşıladığı taraftarlar artık sokaklarda değil. Aradan geçen 12 yılda tribünlerin için boşaltıldı, kör fanatizmle kulüpler birbirine daha fazla düşman edildi ve ortaya AKP’nin istediği apolitik, lümpen taraftar grupları çıktı. Bu noktaya tabii ki bir günde gelmedik, gelin planlı olarak işletilen sürece yakından göz atalım:
PASSOLİG
19 Nisan 2014’te uygulamaya giren, tartışması ise yıllarca süren Passolig uygulaması birçok muhalif taraftar grubunun tribünden çekilmesine, uzaklaşmasına neden oldu. Gezi Direnişi’nin hemen sonrasında devreye giren ve eylemlere katılan taraftar gruplarını hedef alan uygulama Üç Büyük kulübün taraftar grupları dahil olmak üzere Anadolu’da da birçok grup tarafından protesto edildi. Taraftarlar ortak eylem düzenleyerek Passolig’in kaldırılmasını talep etti. Bütün itirazlara rağmen devreye giren Passolig tribünlerden AKP iktidarına karşı yükselen yoğun tepkiyi absorbe eden en önemli unsur oldu. Tribünlerdeki politik havayı dağıtmak için başlatılan bu sürecin etkilerini fazlasıyla gördük.
Minik bir örnek vermek gerekirse 22 Eylül 2013'te yani Gezi'den üç ay sonra Olimpiyat Stadı'nda Beşiktaş ile Galatasaray arasında oynanan meşhur olaylı derbi. 1453 Kartalları adlı sadece o maçta tribünde yer alan bir grup, sahaya girerek maçın tatil edilmesine sebep olmuştu. O maç sonrası yandaş basının attığı “Geziciler sahaya girdi” manşetleri Passolig'e giden süreci daha da kolaylaştırdı.
ÇARŞI DAVASI
2000’lerin ortasından 2013-14’lere kadar Beşiktaş sahadaki futbolundan daha çok tribünlerilyle konuşulurdu. Futbol takımı kötü yöneticiler elinde tarumar edilirken insanların Beşiktaş’tan vazgeçmeme sebebi de o tribünlerin lideri olan Çarşı grubuydu. Eski İnönü Stadı’nda oynanan her maçta sosyal konularda duyarlılığını sergileyen siyah-beyazlı taraftarlar Türkiye tribünlerinin pek alışık olmadığı bir çizgi sergiliyordu. 80’lerde başlayan tribün örgütlenmeleri Çarşı’nın bu farklı duruşu sayesinde farklı bir boyuta taşınmıştı. Bir maçta doğa katliamına dikkat çekerken başka bir maçta ırkçılığa karşı çıkan Çarşı, tribünlerin en önemli protest gücüydü. Bu gücün Gezi Direnişi’nde de geri planda kalması o dönemin koşulları düşünüldüğünde pek mümkün değildi. Eylemlerin ana odaklarından biri olan Çarşı, taraflı tarafsız herkesin takdirini topladı.
Bunun bedeli onlar için ağır oldu. Haklarındaki iddialar absürtlük derecesinde komikti. Çarşı üyelerinin Gezi Direnişi'nde sokağa çıkarak “Başbakanlık ofisini ele geçirmeye çalıştığı ve darbe yapmaya teşebbüs ettiği” iddiasıyla hazırlanan iddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 11 Eylül 2014’te kabul edildi. Dava 16 Aralık 2014’te görülmeye başladı. Yargılanlar, 29 Aralık 2015’teki duruşmada beraat etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci, beraat kararına itiraz etti, sanıkların “Hükümeti kanundışı olarak devirmeyi amaçladıklarını ve bu çerçevede kaos oluşturulduğunu” ileri sürdü. Dosya itirazlar üzerine Yargıtay’a taşındı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, sanıklar hakkında verilen beraat hükümlerini oy birliğiyle bozdu. Sanıklar 12 Temmuz 2021’de yeniden yargılanmaya başladı. İlk duruşmanın ardından İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Osman Kavala dahil 17 kişinin İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı Gezi Davası dosyasının kendi birleştirilmesine onay verdi. Şubat 2022’de görülen duruşmada mahkeme bu kez Çarşı ve Gezi dosyalarının ayrılmasına hükmetti. 23 Aralık 2024'te görülen son duruşmada yargılanan 35 Beşiktaş taraftarının hepsi beraat etti.
10 yıl boyunca devam eden bu süreçte çok şey değişti. Eski İnönü yıkıldı, yenisi yapıldı, Passolig devreye girdi ve Çarşı'nın Beşiktaş tribünlerinde hâkim güç olma özelliğini yitirdi. Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasıyla başlayan protestolara Çarşı'nın katılmaması açıklama yapmaması tepki topluyor. Ancak grubun yaşadıklarını düşününce bu süreçte sessiz kalmaları anormal değil.
Elbette Çarşı pürü pak, hataları olmayan bir grup değil. Ancak Türkiye’deki tribün kültürünü değiştirmeye en çok yaklaşan da onlardı. Türkiye’de futbolun ne kadar büyük bir etkisi olduğunu düşündüğümüzde Çarşı tribünlerin politik bilince kavuşması anlamında önemli kilometre taşı oldu ancak etkileri Gezi’den sonra AKP rejiminin yargı sopasıyla azalarak minimuma düştü.
İSTANBUL UNİTED SONRASI GELEN HAMASET VE KUTUPLAŞMA
Gezi’nin tribünlere getirdiği en önemli şeylerden biri de saha içindeki rekabetin saha dışında yerini dayanışmaya bırakmasıydı. Galatasaray-Fenerbahçe-Beşiktaş taraftarlarının kol kola direnişe katılması oluşan pozitif hava yine aklı selim kişilerin tribünden Passolig vb. uygulamalarla uzaklaştırılmasıyla çabuk tüketildi. Aradan geçen 10 yılda rekabet çok çirkin bir dille devam ediyor. Özellikle Fenerbahçe ve Galatasaray arasında son yıllarda devam eden şampiyonluk yarışı sonrası ortaya çıkan gerginlik iki takım taraftarının aynı düzlemde bir araya gelmesini neredeyse imkânsızlaştırdı. Tabii bu kutuplaşma rejimin ekmeğine fazlasıyla yağ sürüyor.
YARGI SOPASI VE FİŞLEME
6 Şubat depremleri sonrası iktidara karşı kitlesel ilk tepkilerden biri tribünlerden gelmişti. Depremden 17 gün sonra oynanan Fenerbahçe-Konyaspor maçında sarı-lacivertli taraftarların başlattığı protesto, Beşiktaş tribünlerine de yansımış ardından üst üste sert açıklamalarla taraftarlara aba altından sopa gösterilmişti. Dönemin Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’ndan "Spor müsabakaları siyaset üretme merkezleri değildir” dedi. Daha sonra Fenerbahçe taraftarları hakkında 6222 sayılı kanun bahane edilerek soruşturma başlatıldı. Devlet Bahçeli, “Gerekirse seyircisiz oynansın” çıkışıyla ortaya çıkan muhalif tepkilerin önüne kesmeye çalıştı.
AKP’nin 12 yıldır hedeflediği şeyi bu süreçten iyi yansıtan bir durum daha yok. Gezi’den ölesiye korkan rejim tribünlerde yükselen en ufak sesi soruşturma ve tehditlerle susturmaya çalıştı. Tribün gruplarının kitlesel olarak alanlarda yer almama sebebi 12 yıllık bu süreçte yatıyor. Ancak rejim kendi oluşturduğu suni ‘güvenli’ alana fazla güvenmesin. Tribün oldukça dinamik bir alan ve köşeye sıkıştığında en yüksek, en sert tepkiyi vermesini de bilir. Yakın zamanda yine grupları kulüp bayraklarıyla alanlarda görebiliriz.
Yazarın Son Yazıları
- AKP’nin ete kemiğe bürünmüş hali: Mesut Özil
- Spor İstanbul Genel Müdürü Renay Onur: Sağlıklı toplum spor kültürüyle mümkün
- Mağluptur bu yolda galip
- İktidarın yarattığı çürüme futbola da yansıdı: Nefret tohumları sahada ekiliyor
- Edirne’den dışarı çıkmamak için milyonlarca avro harcıyorlar: Büyük kulüpler para saçıyor