Google Play Store
App Store
“İşte öylece göğe bıraktım”*: Tataryen Lokman’ın ilk şiir kitabı

YUSUF ALPER

Son yıllarda şiir yayın dünyasına hızla giren genç bir kadın şair olarak kendini oluşturdu, var etti. Meseledir. Bu Necatigil’in, Metin Altıok’un ilk şiir kitabındaki 8 şiir için yazdığı “meseledir” den farklıdır. Elli yıl kadar önce genç bir şairin dikkat çekmesi ve bir ustaya böylesine övgü dolu bir cümle kurdurması daha kolaydı. Ama artık dönem değişti. İşte Tataryen Lokman da son yıllarda dikkati çeken genç kadın şairlerden biridir. Şiirlerinin niteliği dikkatli okurun gözünden kaçmadı. Bu ilk kitabın niteliksel, estetik düzeyini yakalamak meseledir, diyorum. Yılın en iyi kitaplarından biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Toplumcu diyebileceğimiz bir bakış açısıyla yazıyor. Ancak asla bağırmıyor. Genellikle örtük, imgesel, simgesel olanaklardan da yararlanarak şiirlerini oluşturuyor. Kitabın birinci bölümü özellikle sıkı, imge yoğun şiirlerden oluşurken ikinci bölümü toplumculuğun ve ülke sorunlarının işlendiği daha açık, yalın şiirleri içeriyor. Üçüncü bölümse daha yoğun, az konuşan, az sözcükle çok şey söyleyen kısa dizelerle oluşan daha kısa şiirleri kapsıyor. İlk bölümden dizeler alalım: “Adımı unuttuğum gün. Silinir/İzler de anılarından sözcüklerin./Boşalır kara bir yağmur. Tuhaf/Seslerle adımı ünleyen harflerin/Belleğine. Nerdesin Tataryen?” (sf.9) Bu dizeler, oldukça romantik bir tutumla geçmişe bakan, hüzün verici bir takım şeyleri çağrıştırmaktadır. Son dizede hüzünle sorar “Nerdesin Tataryen?” Şiirin bütününe de bu duygu egemen. Sonrasında “saatler yamulur, rüyalar kahverengidir, mavi unutulur, gömülür sardunya pembe saksısına, kahkaha takılır kalır bahçe kapısına… Yine romantik, lirik, hüzünlü söyleyiş sürmektedir. Geçmişin acıları salınmakta, saatler eridikçe gece karanlığını ağıza akıtmaktadır. Soylu, imgesel ve simgesel anlatımın çok iyi örnekleridir bunlar. Aslında temel duygu arkada fon olarak var olan hüzündür.

“Acıyı kalbiyle diken, eski/Bir terziydim ben. Kesip/Biçerdi gövdemi makaslar/Alır götürür dikerdi bir ip/Ayrılan ne varsa son kez/Bir kumaştan bir başka kumaşa!” (sf.11): Çok ilginç ve çarpıcı bir dizeyle başlıyor şiir. Makas kendine dönüyor. Kimin, kimlerin makasları? Çocukluğun sıkıntılı etnik vb. sorunlarının da makasları var mıdır? Dış dünyadan olmasa bile ev içinden sıkıntı veren makaslar çalışıyor olabilir. Kimin ipi, iğnesi dikişi sağlıyordu? Tabii ki bir biçimde dikiliyordu ki şair karşımızda olgun ego kimliği, süperegosuyla vicdanlı bir birey olarak bu üst düzey şiirleri yazıyor.

Üşüyen acılar mıdır yoksa acılar içinde kimsesiz çocuk/lar/mudur? “Cemal Süreya dememiş miydi?:” Şairin hayatı şiire dahildir”. Lokman’ın şiirleri yaşayan insanın şiirleri. Acısıyla, sevinciyle, hüznüyle, çocukluk anılarıyla… “Bir kuş, alıp başını gider. Uğultu/Kör eder gecenin güneşlerini. İntihar/Bir deniz gibi kendine çekilir/İnce bir yağmur başlar gözlerinden!” (sf.15): Kitabın en romantik, lirik şiirlerinden biri, “Sen Dağları” dır. Güncel, yakın zaman aşkını, acısını lirik, ekonomik, esetik bir dille sunmaktadır. Dize tekrarı şiire güç vermektedir.

Tataryen Lokman’ı Türk Şiiri içinde konumlandıracak olursam; özellikle şiir işçiliği yoğun büyük ustaların izinde olduğunu söylemek olası. Bunlar; Sabahattin Kudret Aksal, Behçet Necatigil, Dağlarca, Oktay Rifat ve M. C. Anday (son dönemleri tabii). Özellikle ironisiyle Metin Eloğlu’yu da eklemek gerek. Bu da demektir ki Türk Şiirinin ana damarının sürdürücüsü bir genç şair.

Özellikle kitabın 2. Bölümünde güncel iktidara yönelik açık öfkenin egemen olduğu şiirler de var. Bu bölümün en önemli şiirlerinden biri “Kör Klavuz”dur. Toplum sorunlarının dile getirildiği bu şiirde imgesel dilin nasıl nitelikli bir biçimde kullanılabildiğini ve kullanış ustalığını görüyoruz.

“Kalbim! Kalbim çok eskilerde/Buz tutmuş Afrikalı bir çocuk!” (sf.32)Şair ülke sorunlarından dünya, evren sorunlarına geçişin şiirlerini sürdürüyor.“İpliğiyle kederin/Dikilmiş/Bir kadın geceye;//Anılar/Penceresinden/Sarkmış çığlığı!” (sf.50):Derinlerden bir çığlık. Şair mi? Geçmişi mi? Yoksa her gün bıçaklanan, kurşunlanan kadınlar mı? Belki hepsi. Bu ortamda kadınlara yapılan zulmü içinde duymayan insan(sa eğer) alçaktır. Şair(se gerçekten) alçağın alçağıdır. Korkunç bir çağda yaşıyoruz. Her sorunla birlikte kadın öldürümleri de bitecek. Her şey birbirine diyalektik olarak bağlıdır. Böyle biline…

*Tataryen Lokman. Yazılı Kağıt Yay., Ankara , 2020.