Hrant Dink’in, Fransız bir televizyon kanalına verdiği söyleşide geçiyor bu sözler: “Tarihe bakıldığında, Batılı

Hrant Dink’in, Fransız bir televizyon kanalına verdiği söyleşide geçiyor bu sözler:
“Tarihe bakıldığında, Batılı-Avrupalı ülkeler bu topraklarda yaşanan halkların var olan ilişkilerini yok eden temel unsur oldular. Bunun sorumluluğunu da bugüne kadar hiç üstlenmediler. Geçmişte bu iki halk, hakikaten çok iyi bir şekilde yaşıyordu. Bu ilişkinin bozulmasına, yaşanan drama onlar sebep oldular. Ama bu sorumluluklarını net olarak idrak etmediler. Çok konuştular bu konuyu, ama onların konuşmaları da sadece kendi siyasal çıkarları içindi. Ermeni sorunu, uluslar arası arenanın, politikanın sofrasında meze oldu. Herkes bundan kendine düşen parçayı kopartıp yemekle uğraştı. Hiç kimse Ermenilerin yaşadığı dramı net olarak idrak etmeye yanaşmadı.”
Geçen hafta İsveç Parlamentosu da, bu mezenin tadına baktı. 130 oya karşılık 131 oyla tasarı kabul edildi. Parlamentonun resmi internet sitesinde oylamanın adı “1915’te Osmanlı’nın Hıristiyanlara yaptığı soykırım” olarak duyuruldu. İsveç Meclisi’nde oylanan tasarı, Amerika ve diğer Avrupa meclislerine taşınan tasarılardan bu noktada bir farklılık içeriyor. İsveç’in sol blokunun meclise taşıdığı tasarı, sadece Ermeni soykırımı üzerine kurulmamış. Asurîlerin, Süryanilerin, Keldanilerin vePontus Rumlarının da soykırıma tabi tutulduğu belirtiliyor.
Türkiye’ye, ‘Ermeni soykırımı tasarısı’ diye duyurulan bu tasarıyı, İsveç Parlamentosu’na her ne kadar solcular taşımış olsa da, tasarıyı meclisten sağcılar geçirdi. Sağ ve sol partiler, oylama öncesi grup kararı aldılar. Hükümeti oluşturan sağ partiler, tasarının mecliste kabul edilmemesi için görüş birliğine vardı. Sol partiler, tasarı kabul edilsin istedi. Muhafazakâr kanattan 4 parlamenter, grup kararına rağmen, tasarının mecliste kabul edilmesi yönünde oy kullandı. Sağın oylarıyla, solun istediği oldu. Yaşanan acıların üzerinden, İsveç sağıyla solu, yaklaşan genel seçimlerin öncesi, demokrasi oyunu oynadı.
Oylama sonrasında sağcı Halk Parti’den milletvekili olan ve tasarının geçmesi için altın oylardan birini veren Agneta Berliner, “Türkiye ile İsveç arasındaki kriz uzun sürmez. Başka parlamentolarda, bizim verdiğimiz karara benzer sonuçlar çıktığında, Türkiye, diplomatlarını geri çekmiştir. Kısa süre sonra da diplomatlar görevlerine dönmüştür. Türkiye ilişkilerinde bağımlıdır” açıklamasını yaptı.
İsveç’in devlet televizyonu, meclisten geçen tasarının üzerine, Türk televizyonlarında yayınlanan haberleri toparlayıp İsveçlilere gösterdi. İsveçliler, ince ayrıntıları ne kadar anladı bilemem ama bence en acıklısı Başbakan Erdoğan’ın yapılan oylamaya gösterdiği tepkiydi. Başbakan, Kocaeli Çayırova’daki Namet sucuklarının tesis açılışında, İsveç parlamentosuna olan kızgınlığını dile getirmeyi uygun bulmuş. Erdoğan konuyu “Aklıselimden uzak bir yaklaşım. Parlamentolar toplanacak, işi gücü bırakacak, el kaldıracak, el indirecek ve 95 yıl öncesinin olayları hakkında hüküm verecek. Türkiye bu oldubittilere, bu art niyetli girişimlere, bu sorumsuz tavırlara pabuç bırakmayacaktır” diye değerlendirdi. Konuşması, Türkçe verilip İsveççe alt yazı geçildi. Başbakan’ın sucuk tesisinde bırakmadığı pabuç, İsveççeye “Türkiye’nin direnci kırılmayacak” diye çevrildi.
Sonun da ne mi oldu? Hrant Dink’in söylediğine geldik. “Her seferinde, Ermenilerin yaşadığı bu tarihi dram, ama her seferinde, uluslararası politikanın bir malzemesi olarak kullanıldığında esas olarak o halk bir kez daha katlediliyor.”