Google Play Store
App Store

İktidar karşıtlığının iki hali var: İktidarı ele geçirmek için karşıtlık ve iktidar olma halinin kendisine karşıtlık. İktidara yönelik her karşı çıkış içinde bu iki imkânı barındırır. Maddenin bir halde dururken, bir halden diğerine geçerken diğer her halini de içinde potansiyel olarak taşıması gibi. Suyun sıvı haldeyken içinde buharın ve buzun imkânını, çelişkisini de içermesi gibi. Su sıvı, buz ya da buhar olsa da, o hep sudur aslında ya, iktidar karşıtlığı da benzer bir haldir. İktidar var olduğu sürece karşıt, taraf ya da bizatihi iktidarın kendisi olmak iktidarın varoluşuna pek de etki etmez.

İktidar karşıtlığının bir hali bilindik “büyüme”, “olgunlaşma” dediğimiz süreçtir. Kendi istek ve özlemlerini gerçekleştirmenin önünde iktidarı engel olarak görenin karşıtlığı. Evladın, “babanın yasası”na karşı çıkması gibi. Kimi zaman isyan ederek, kimi zaman bekleyip doğru zamanı kollayarak, babanın gücünü alt etmeye çalışma gayreti. Hayal, bir gün iktidarın ele geçirileceği ve “doğru” kullanılacağıdır. Babamın hatalarına düşmeyeceğim, ben evlatlarımı “özgür” yetiştireceğim umuduna tutunan bir karşıtlık. Kimi zaman ona isyan ederek kimi zamansa koyduğu kurallara uyarak, onun izin verdiği yolu takip ederek iktidarı ele geçirme çabası. Bu halde iktidarın kendisi bizatihi büyülü bir amaçtır. Ancak o güce sahip olunca arzularını gerçekleştirilebileceği yanılsaması ile biçimlenen tahtı ele geçirme çabası.

∗∗∗

İktidar, tahtı ele geçirmek isteyenleri, tahtın kendisini sorgulayanlardan daha çok sever. Yaramaz çocukların daha çok sevilmesi, bekârken “çapkın” olanların “aman iyi evlenince gözü dışarda olmaz” diye desteklenmesi, bazı disiplinsiz öğrencilerin zekiliğinden yapıyor, aklını başına topladığında büyük adam olacak diye öğretmenlerce affedilmesi de bundandır. İktidar tahtı ele geçirmek isteyen isyankârları kimi zaman şefkatli, çoğu zamansa zalim bir eğitmen gibi tahta layık hale getirmeye uğraşır. Tıpkı babanın oğluna “Hele bir baba ol, işte o zaman anlayacaksın beni” demesi gibi. İktidara karşıt olmanın bu hali, iktidarın kendisine koşulsuz bağlılıkla aynı kaynaktan beslenir: Bir gün iktidara kavuşma arzusu. İsyankâr hele bir iktidar olsun, nasıl da iyi, doğru ve güzel olandan yana kullanacaktır o büyük gücü. Bu hal, bir bakıma iktidara “ertelenmiş itaat”ten öte değildir. İktidarı ele geçirdiğinde, onu elinden aldığına benzemesiyle devran döner.

Her isyan, önce iktidarı ele geçirme amacıyla başlar belki. Ama sonra bazı isyanlar ele geçirmek istediği iktidarın bizatihi kendisini sorgulamaya da başlarlar. Nasıl ve neden bazı isyanlar bu hale evrilir, her zaman açık değildir. Ama ancak, iktidarı sorgularken isyankârın kendisini de sorgulamaya başlamasıyla mümkündür bu halin ortaya çıkışı. Dünyayı değiştirmeye soyunanların aynı anda kendilerini de değiştirme uğraşına girmeleriyle filizlenir. Attığı her adımda, her eyleminde karşı olduğuna benzemeye başladığını fark edenlere özgüdür bu istisnai isyan.

Devrimci eylem, tam da bu istisna halinde bir imkâna dönüşür. İkili bir yol açılır o zaman yürünecek: İktidardakini yıkmak üzere iktidarı ele geçirmeye çalışma yolu ve iktidarın tedrisatına itaat etmeyerek iktidara hazırlanmaktan vazgeçerek, iktidarı boşa çıkarma yolu.

∗∗∗

Evet, iktidar kendisini yenmeyi ve gücü ele geçirmeye çalışan isyankârları ne kadar çok severse, bir iktidar talep etmeden ona itaat etmeyenlerden de o denli korkar. İktidar amacı olmayan itaatsizler, hiç bir şey talep etmezler ama iktidarın hiçbir talebine de uymazlar. İktidardan hiçbir şey istemezler ama iktidara onun istediği hiçbir şeyi de vermezler. İktidarı en çok kendisiyle savaşmayan ama teslim de olmayan korkutur. İtaatsizlik tam da bu halinde iktidarı yok saymak demektir ve gücü elinde tutanın kendisini çaresiz hissetmesi kadar yıkıcı bir duygu yoktur.  Hükmedemeyen iktidar kendi güçsüzlüğüyle yüzleştikçe öfkelenip çileden çıkar. Önce itaat etmeyene zulmünü artırır. Artırır ki öfkelendirebilsin, öfkelendirebilsin ki itaatsiz savaşsın. Savaşsın ki iktidar gücünü daha sert gösterebilsin ve ezebilsin. Kendi zulmünün ahlakı, onuru ve sınırı olmadığını bildiğinden savaşta galip geleceğini ve yenilenin de boyun eğeceğini bilir. Boyun eğdirebildiği anda da yüce gönüllülükle affederek iktidarını sağlamlaştıracaktır. “Oh” dedirtecektir, “yumuşama belirtileri” gösteriyor!

İktidarın savaş arenasına çıkıp savaşmayan ama itaat de etmeyen bu iktidar oyununu bozmuş olur. İktidar karşısında onunla kavga etmeyeni bulduğunda şaşalar. Zulmü sürdürse zalim, sürdürmese yenilmiş olacaktır. O vakit, öfkesi kendisine dönmeye başlar. İktidara talip olmayan itaatsiz, iktidarı yıkabilecek en güçlü silahtır. İktidarın zulmü işe yaramadığında, iktidarın kendisi iktidarsızlaşır.

Geçmiş, şimdi ve gelecekteki tüm itaatsizler insan olma onurunu koruduklarını ve insan kalmanın mümkün olduğunu gösterdiler. Uğradıkları zulme, maruz bırakıldıkları onca haksızlıklara karşın içeriden dışarıya doğru estirdikleri özgürleşme rüzgârıyla yüzümüzü ağartıyorlar. Siz dışarıdakilerin de haysiyetlerini koruyor, yol açıp yol gösteriyorsunuz.