İttifak, irade; CHP nerede?
Son günlerde “Özgür Özel’in Genel Başkanlığı ile birlikte…” diye başlayan ve birçok yeniliğe vurgu yapan değerlendirmeler okuyoruz. Henüz dile getirilmemiş olanı da ben söyleyeyim: Özgür Özel ile birlikte CHP’nin sloganlarına kafiye de geldi. “Gel, seç, tarihe geç”, “adayı yanımda, sandığı önümde…” gibi halk edebiyatının olmazsa olmazı, uyaklı söz dizimi CHP’nin şiarlarına şiir tadı verir oldu.
Dolayısıyla benim yazı başlığındaki düşük kalibreli ses uyumu -okuması halinde sayın Özel’i de- tebessüm ettirebilir, ancak ‘ittifak mı, irade mi’ sorusu CHP bakımından son derece ciddi bir tercihe işaret etmektedir.
İttifak tercihi, 6’lı Masa örneğinde görüldüğü gibi her şeyden önce bir seçim ittifakıdır. Seçim ittifakı ise ana-akım mecrada siyasal mücadeleyi aritmetik toplam olarak kavrayan bir zihniyete işaret eder. Burada siyasi partilerin sahip oldukları oy oranları verilidir; parti yetkilileri ittifak protokolüne imza attığında, seçmenlerin de ellerindeki mührü ittifak tercihine basacakları varsayılır.
Parlamenter sistemde seçim sonrası gündeme gelen koalisyonların, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde seçim öncesi ittifaklar biçiminde gündeme geldiği görüşü, yaygın kabul gören bir değerlendirmedir. Bu yaygın görüş, parlamenter dönemin izleğini zihniyet haritalarında taşımayı sürdürenlere aittir, Türkiye’deki iktidarın fiili karakterini kavramaktan uzaktır, fazlasıyla naiftir. Cumhur İttifakı, AKP-MHP vd. siyasi partiler koalisyonu değildir; Cumhur İttifakı, resmi olarak iktidar yetkisini, fiili olarak egemenlik erkini kendinde toplamış, aşırı merkezileşmiş egemen erkin şahsileşmiş kullanımıyla bir ölçüde bize özgü oligarşik bir siyasi yapılanmadır. Üstelik Yeni-Osmanlıcı ve İslamcı dünya görüşü ile yeni bir ülke kurmayı hedefleyen dinci oligarşi için, 25 yıldır yönettikleri Türkiye Cumhuriyetinin meşru varlığı, paranteze alınması gereken bir sapma halidir. Fiiliyattaki tek eksikleri, ahalinin tan ağaranda “padişahım çok yaşa” diye üç kere bağırmasından ibarettir.
∗∗∗
Böyle bir iktidar mimarisi karşısında, siyasal partilerin örgüt kapasitelerini genel merkezler arası etkileşime ve bu etkileşimin iletişimine havale etmekle sınırlı bir muhalefet stratejisinin ne kadar çaresiz kalacağı açıktır. Nitekim “6’lı Masa” pratiği, parti örgütlerini ittifak sürecinin edilgen seyircileri kılan işleyişi ile bu saptamanın en taze kanıtıdır.
Öte yandan özellikle kamuoyu araştırmacıları ve popüler yorumcular sıklıkla şu görüşü ileri sürüyorlar: “6’lı Masa sayesinde ‘farklı mahalleler’ bir araya geldi, böylece CHP %20-25’e sıkışmış oy bandını %40’ların üzerine çıkarabildi. Yanlış olan ittifak değil adaydı, bugün doğru ismi bulan CHP süreci tek başına götürmeyi bırakıp yeniden muhalefetle ittifak kurmalıdır”. Muhalefetin birleşik bir güç tesis etmesi tabi ki önemlidir, lakin bunun yolu parti örgütlerinin mücadele kapasitesini seçim kampanyası ve sandık güvenliği işlemleriyle sınırlayan alışageldik kitle partisi refleksinden ve onun ürünü olan seçim ittifaklarından geçmiyor.
∗∗∗
Bir düşünelim, 6’lı Masa bileşenleri daha ilk toplantısında kendi örgütlerine şöyle bir çağrı çıkarsa idi: “6’lı Masayı örgütlü olduğunuz her köy, semt, ilçe ve il ölçeklerinde kurunuz; Tek Adam Rejimi kamusal yükümlülükleri tavsıyor, devlet savruluyor bu maksatla bulunduğunuz mahalde ayrım gözetmeden halkın müşterek ihtiyaçlarını saptayacak ve karşılayacak bir çalışma düzeneği tutturunuz; siz seçim propaganda birimi değil Tek Adam Rejiminden kurtulma ve Güçlendirilmiş Parlamenter Rejimi kurma iradesinin bulunduğunuz mahaldeki temsilcisisiniz.” Böyle bir çağrının ardından muhtemelen ilk olarak “Erdoğansız AKP” çizgisini temsil edenlerin 6’lı Masadaki ağırlıkları ve belki de varlıkları en düşük seviyeye inerdi. İkinci olarak aday belirleme sürecinde kişisel ihtiraslar değil, örgütlü halk hareketinin kolektif iradesi belirleyici olurdu. Üçüncü olarak… diyerek listeyi uzatmak mümkün ama kısaca, “her şey çok güzel olurdu”.
Hipotetik kurgu işte, bir seçim ittifakından birleşik ve örgütlü bir halk hareketi beklenir mi? Ama CHP’nin ikilemi tam da bu noktayla ilgili; zira seçim ile devralınacak idari koltuklar yok artık, kuruluş kaidelerinden feyz alarak yeniden kurulacak bir ülke var. Bu ise seçim ittifakı örgütlenmesini değil kurucu irade örgütlenmesini işaret ediyor. Saray yönetiminin CHP’li belediyeleri ve cumhurbaşkanı belirleme sürecini hedef alan çok yönlü saldırılarını, ulusal iradenin gaspı olarak gören CHP direnişe geçmiş bulunuyor; yaşamlarını güvencesiz, geleceklerini belirsiz kılan AKP’den kurtulmak isteyen geniş halk kitleleri ile CHP arasında olumlu bir etkileşim kuruluyor. Sloganlarına kafiye getiren Özgür Özel’li CHP’nin bir diğer belirgin farkı, parti örgütünü, üye dinamizmini de harekete geçirerek siyasal faaliyetin merkezine alması ve siyasetini arayan emekçi sınıflarla buluşmaya çaba göstermesidir.