İzin istiyorum!
Bu seçimi bir “varlık-yokluk” meselesi olarak görenler muhalefet cephesinde de vardı, var. Onlardan bazıları ilk tur sonuçlarını “yok olduk”, “bittik” duygusuyla karşıladı, moralleri bozuldu.
Yılların gazetecisi bir arkadaş da “Adam kazandı” başlıklı bir yazıyla; “İçinde yaşadığım, bir parçası olduğumu sandığım toplumu doğru okuyamamışım” dedi, “gerçekçi olarak” Kılıçdaroğlu’nun 2.5 milyon oy farkını kapatamayacağını ve bundan sonraki beş yılda Türkiye’yi iyi şeylerin beklemediğini ilan edip “ne kadar süreceğini bilmediği bir süre için” yazılarına ara verdi!
Farklı mesleklerden, farklı yaşlardan, farklı görüşlerden tanıdığım, beni bizim “hızlı delikanlı” gibi “yumuşak” gören “çok hızlı” arkadaşlar var. Derin bir moral bozukluğuyla halka saydırıyorlar.
“Tanıyamamışım” diyenler bir yana, sosyal medyada “oyum çobanınkiyle eşit mi olacak” diyen Aysun Kayacı’yı anarak halka demediklerini bırakmıyorlar.
Halkı tanıyamadığımız doğru olabilir… Peki, tanımak için ne yaptık, ne kadar çaba sarf ettik? Onca laf etmeden önce bunu sormak gerek. Haydi, halk o dediğiniz gibi olsun, değiştirip dönüşmek için ne yaptınız? Halkla ne kadar hemhal oldunuz? Halka dair sosyal medya paylaşımlarını çirkin bulmam o paylaşımları yapanlar için bir şey ifade etmese de, şunu anlamak kolay olmalı: O değerlendirmelerinizin şimdi sizi bu kadar depresyona sokan sonuçları değiştirmeye gram faydası yok!
Kurtuluş Savaşı Destanı’nı kendinden geçerek okuyan “Atatürkçü”ler tanıyorum. O destanı yazanların fedakârlıklarının ne kadarını yaptıklarını sorsunlar kendilerine. “Zafer biraz da hasar ister” ve hiçbir toplumsal dönüşüm öyle kolay değil. Sosyal medyada yazıp çizerek olmayacağı da kesin.
Sosyal medya “militanı” arkadaşlar! Tamam, sonuna kadar kullanın orayı, ama çıkıp oradan, sadece “gördüğünüz” halkla da “görüşün” biraz.
Sonuçtan başkalarını sorumlu tutmak en kolayı… Bir hekim arkadaşım, ilk kez oy verdiği sandıktaki sonucu merak edip gitmiş. “Biz ne kadar uzak durmuşuz siyasetten” dedi sonrasında. İşte, ilk adım!
Kazanmak istediğin, hatta kazanmak zorunda olduğun bir sınava girdin ve kaybettin diyelim. Öğrencilerimden biliyorum; akşam elektriklerin kesilmesinden soruların zorluğuna, hocanın sana taktığına kadar birçok gerekçe sayabilirsin. Doğru da olabilir.
Ancak daha doğru olan şu: O gerekçelerin hiçbiri mutlaka kazanman gereken sınavın sonucunu değiştirmez. Varsa bir telafi sınavı; daha çok, daha çok, çok çalışacaksın ki geçebilesin. Başka bir yol yok ve şimdi bir telafi var 28 Mayıs’ta!
Ne, nasıl, neden oldu konularını daha sonra tartışabiliriz. Şimdi, hiçbir bahaneye sığınmadan, birinci turda çalıştığımızın en az iki misli çalışacağız.
Asla moral bozmadan!
Millet İttifakı’nın diğer partileri için de bir test şimdi, kendi partileri kadar Kılıçdaroğlu’na çalıştıklarını göstermeliler!
Sonuçlarla biraz morali bozulan HDP için de bir başka fırsat var! Türkiye partisi olduğunu, Türkiye için politika yaptığını kanıtlama fırsatı. Bunun en iyi kanıtı da Kürt seçmenin ilk turdaki gibi sandığa gitmesi olacak!
12 Eylül’ün en moral bozucu günleriydi. Bir mayın tarlasında yürür gibiydik. Sürekli bir arkadaşın yakalandığı, işkencede olduğu haberleri gelir ve bazıları “Şu da yakalanmış, bu da yakalanmış” diye dövünür, “Doğru mu?” diye sorarak yanlış olma umuduna sarılırdı.
“Doğru” derdim. “Hatta ben de yokum artık. Sen tek kaldın! Ne olacak şimdi? İnandığın her şey yanlış mıydı? Tek kaldığın için mücadeleden vaz mı geçeceksin!”
Vaz mı geçeceksin?
Bana “yumuşadın” diyen bizim “hızlı delikanlı”ya da moral gönderdim ilk turdan sonra: “Kaybetmekten korkma! Kaybettiğinde değil vazgeçtiğinde yenilirsin.” Che sağ olsun; biz hep “gerçekçi ol”duk ama bırakın bir seçim sonucunu “imkânsızı iste”mekten bile vazgeçmedik.
28 Mayıs’ta yüzde 50+1 diye bir baraj, kapatılması gereken 2.5 milyon fark da yok. Bir oy fazla alan kazanacak. Bu sadece bir referandum artık: Tek adam rejimine evet mi, hayır mı?
Bir meslektaşımız ilk tur sonucunu görüp yazılarına ara verdi ya… Ben de şimdi gazete yönetiminden ve sizlerden izin istiyorum. 28 Mayıs’a kadar biraz daha fazla yazabilir miyim?