Google Play Store
App Store

Uzman isimlerin katıldığı İzmir SMMM Odası’nın düzenlediği panelde konuşan konuşan Avukat Dalkıran, “İtibardan tasarruf etmeyenler çocukların ve kadınların yaşamlarının elinden alınmasına sebep oluyor” dedi.

İZMİR SMMMO’dan 25 Kasım Paneli: Panelin adı yok!

Berfin BAYSAN 

İzmir Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası (SMMMO), Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında farkındalık yaratmak ve toplumsal bilinci artırmak amacıyla bir panel düzenledi. ‘Panelin Adı Yok!’ sloganıyla dikkat çeken etkinlik, İzmir SMMMO’da gerçekleştirildi.

Panelde, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Asuman Altay,  İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi Sorumlu YK Üyesi Avukat Zöhre Dalkıran, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Aslı Tamtürk, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, Uzman Psikolog Sena Toros ve oyuncu-yazar Birsel Kılınçcı konuşmacı olarak yer aldı.

Toplumun farklı kesimlerini bir araya getirerek şiddete karşı ortak bir duruş sergilemek amacıyla düzenlenen etkinlikte konuşan Avukat Zöhre Dalkıran, “Bir gece kararnamesiyle yürürlükten kaldırılan İstanbul Sözleşmesi Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin önlenmesi açısından çok önemli bir sözleşmedir. Her maddesi çok detaylı düşünülmüş kapsamlı çözüm önerileri içeren bir sözleşmedir. Hukuka aykırı olarak kaldırıldı. ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyoruz’” dedi.

6284 UYGULANMALI

6284 Sayılı Kanun’un İstanbul Sözleşmesi kadar kapsamlı olmadığını belirten Dalkıran, “İzmir Barosu şiddete maruz kalan kadınlara ya da boşanmak isteyen, ayrılmak isteyen ama ekonomik olarak yoksul olan kadınlara ücretsiz avukat hizmeti sunuyor. 6284 Sayılı Kanun kapsamında gün içerisinde bütün dilekçelere özel eğitim almış avukat arkadaşlarımız ücretsiz destek veriyor. Şiddete maruz kalan kadın hakkında hemen tedbir kararı veya uzaklaştırma kararı alınacaksa ücretsiz destek veriyoruz. Yaygınlaştırılması için bu konuda belediyelere de önemli görevler düşüyor. Kadınların bulunduğu yerde adalete erişiminin en hızlı ve en etkin şekilde organize edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Çocukların bir kısmının anneleriyle birlikte bulunduğu için kadınların yaşadıkları şiddete maruz kaldığına dikkat çeken Dalkıran, “Yasal anlamda Çocuk Koruma Kanunumuz var, Uluslararası Birleşmiş Milletler Sözleşmesi var ki gerçekten bu alanda çok kapsayıcı bir sözleşme. Bunların uygulanması için çaba gösterilmesi gerekiyor. Ne yazık ki siyasi iktidar bu sözleşmelere imza attı ama sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getirmeme gerekçesi olarak, ’Mali kaynaklarımız yeterli değil’ diyor. Yaşam hakkının karşısına maliyet koyuyorsun ki biz bu ülkede paraların nereye harcandığını biliyoruz. İtibardan tasarruf etmeyenler çocukların ve kadınların yaşamlarının elinden alınmasına sebep oluyor. Dolayısıyla yasal düzenlemeleri hayata geçirmek, etkili şekilde uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak gerekiyor” diye konuştu.

Hukuki eksikliklerin önüne geçmek için hukuki reformlara ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Dalkıran, “Gerçekten yaşları çok küçük birbirine emanet edilmek zorunda bırakılan çocukların nasıl yaşam hakkının ihlal edildiğini Selçuk’ta gördük. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çıkıp, ‘Biz buraya destek verdik, şu kadar para ödedik’ diyor. O çocukları alıp güvenli barınmalarını, eğitim ve beslenme ihtiyaçlarını karşılamak, aileyi ekonomik olarak destekleyip çocuklarıyla birlikte sağlıklı bir ortamda yaşamalarını sağlamak varken, annenin de beyanına göre, çok cüzi ekonomik yardım yaptım deme aymazlığı gösteriyorlar” dedi.