Google Play Store
App Store

İzmir’de birçok hastane depreme dayanıksız olmasına rağmen hizmete devam ediyor. SES İzmir 2 No’lu Şube Eş Başkanı Gürkan, “Sağlık emekçileri ve hastalar doğrudan hayati tehlike altında” diye konuştu.

İzmir’de hastaneler deprem riski altında
Fotoğraf: BirGün

İlayda SORKU

İzmir’de Buca Kadın Doğum Hastanesi, Menemen Devlet Hastanesi ve İzmir Eğitim Diş Hastanesi gibi birçok hastane, depreme dayanıklı olmadığı halde hizmet vermeye devam ediyor. Jeoloji Mühendisleri Odası’nın (JMO) 2019 yılında yaptığı araştırmaya göre, İzmir’de 45 hastane yüksek deprem riski altında.

SES İzmir 2 No’lu Şube Eş Başkanı Başak Edge Gürkan, depreme dayanıksız hastanelerin sağlık çalışanları ve hasta güvenliği açısından taşıdığı riskleri bir kez daha aktardı.

Bu binalarda hizmet verilmesinin olası bir depremde büyük bir faciaya neden olabileceğini aktaran Gürkan, “Sağlık emekçileri ve hastalar doğrudan hayati tehlike altında. Üstelik deprem anında en çok ihtiyaç duyulan sağlık hizmeti de büyük zarar görecek. 2020’deki İzmir depreminde Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi’nin hasar alması sonucu yaşanan aksaklıkların tekrar etmesini istemiyoruz” dedi.

Deprem güvenliği konusunda SES olarak daha önce bu hastanelerle ilgili yaptıkları uyarılara yetkililerden yanıt alamadıklarını belirten Gürkan, şunları söyledi:

“Özellikle 6 Şubat depremleri sonrasında tüm sağlık kurumlarına ve İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’ne sağlık kurumlarının depreme dayanıklı olup olmadığına dair yazılar yazdık ve bu konuda sendikamıza bilgi verilmesini istedik. Ancak sendikamıza konuyla ilgili hiçbir sağlık kurumu ve İzmir İl Sağlık Müdürlüğü geri dönüş sağlamadı. Kasım 2024 tarihinde genel eş başkanımız ile birlikte İzmir İl Sağlık Müdürü ile yaptığımız görüşmede yine aynı konuyu gündeme getirdik. İzmir İl Sağlık Müdürü, deprem yönetmeliklerinin sürekli değiştiğini, o sebeple eski binaların bu yönetmeliklere göre dayanıksız çıkabileceğini, ancak herhangi bir sorun olmadığını tarafımıza iletti. Kendisine yönetmeliklerden bağımsız çeşitli binaları gezdiğimizde kolon hasarlarını gözümüzle gördüğümüzü ifade etmemize rağmen, sonrasında da konuya dair yazılı başvuru yapmış olmamıza rağmen henüz tarafımıza bir dönüş sağlanmadı.”

Depreme dayanıksız hastanelerde sağlık hizmetlerinin aksamaması için temel önceliğin depreme dayanıksız binalarda hizmet verilmemesi olduğunu belirten Gürkan, “Uzun yıllardır kamu sağlık yatırımlarına bütçe ayrılmıyor. Kkaynakların özel sektör yatırımlarına ayrıldığını ise her yıl açıklanan bütçede görüyoruz. Bu konuda iktidara çağrı yapıyoruz; özel sektör yatırımlarına ayrılan payın derhal kamu yatırımlarına ayrılmasını ve sağlık kurumlarının yenilenmesini, hem sağlık emekçileri hem de hastalarımız için güvenli hale getirilmesini istiyoruz” diye konuştu.

Olağanüstü şiddet korkusuyla her gün hizmet sunmaya çalışan sağlık emekçilerinin, yaşanacak bir depremde önce kendi güvenliğini değil, hasta güvenliğini sağlamak için çabaladığını vurgulayan Gürkan, “Her gün işe geldiğinde eve geri dönüp dönemeyeceğinin tedirginliğini yaşarken, bir de güvenli olmayan binalarda çalışan sağlık emekçilerinin sadece çalışma alanlarına dair bile kaygıları haliyle yüksek” ifadelerini kullandı.

“Yaptığımız işin insan hayatını doğrudan etkilediği düşünüldüğünde, zaten doğası gereği stresli bir işimiz var” diyen Gürkan, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bir de üstüne çalışma alanlarına dair güvensizliğin doğuracağı sonuçları yeniden yeniden anlatmamıza gerek yok. Her anlamda can güvenliğimizin tamamen sağlanmış olduğu alanlarda çalışma talebimizi yineliyoruz.”