Google Play Store
App Store

Mahallenin en güzel abisi, futbolun sevecen teknik direktörü Mauricio Pochettino’nun, Tottenham’dan kovulmasından sonra taraftar sitelerinin birinde Jose Mourinho’nun takıma gelişini bir taraftar şöyle özetlemişti: “Lise yıllarında âşık olduğun birinin 2 boşanma ve 3 farklı adamdan 4 çocuk yaptıktan sonra 60 yaşında seninle aşk yaşaması gibi!” Haksız sayılmazdı enfes gözleminde…

Filmi biraz geri saralım, Tottenham’ın sevilmeyen şehirdaşı Chelsea’de iki şampiyonluk yaşamış kulüp tarihinin en başarılı teknik direktörü 2013 Temmuz ayında ikinci kez Batı Londra’nın zenginler kulübünün başına geçtiğinde sevinmişti Chelsea taraftarı, “Special One” geri dönmüştü. O güzel hikâye bıraktığı yerden devam edecekti, şampiyonluklar, kupalar…

Teknik direktörlük kariyerine 2000’de Benfica’da yardımcı olarak başlamış, sonrasında Porto’da iki şampiyonluk yaşamıştı. Chelsea’deki ilk sezonunda Premier Lig’in en fazla puan toplayan takımı olarak tarihe geçmesi, o sezon 50 senedir şampiyonluk kupasını kaldıramamış takımla rekorları alt üst etmesi karnesindeki iyiler. 2005-06 sezonunda da esti kükredi mavili takım. Portekizli teknik direktör iki farklı ülke liginde üst üstüne 4. şampiyonluğunu yaşıyor, 3-0 kazandıkları Manchester United maçından sonra kazandığı şampiyonluk madalyasını kendisini ayakta alkışlayan Chelsea taraftarlarına atıyordu. O yıllarda taraftarla arası hep iyi olmuştu zaten, sevmişti Chelsea taraftarı karizmatik hocasını…

Ancak sonra işler beklendiği gibi gitmedi. 2007’de Avram Grant’ın futbol direktörlüğüne getirilmesini kabullenememiş, nicedir ters düştüğü Abramovich ile arası iyice açılmıştı. O senenin güzünde takımdan ayrıldığında geride üç sezonda kazanılan 6 kupa bırakıyordu ve o sürede evinde oynadığı maçlarda yenilgi yüzü görmemişti Chelsea. 2008–2010 arasında çalıştırdığı İnter’de iki şampiyonluk ve bir Şampiypnlar Ligi şampiyonluğu yaşadıktan sonra 2010’da Real Madrid’in yolunu tuttu. 2013’te “hayatımdaki iki tutkudan biri” dediği Chelsea’ye döndü ama takımdaki ikinci serüveni beklediği gibi gitmedi. 16 maçın 9’unu kaybeden takım küme düşme potasına gerilerken o hep bildiğimiz gibiydi, kimi zaman kurmaylarıyla ihtilaf yaşıyor, kimi zaman federasyona ve hakemlere çatıyor, arada Arsene Wenger’e giydirmeyi asla ihmal etmiyordu. Wenger’e “Specialist in failure” (başarısızlık konusunda uzman) demişliği bile var.

2013-14 sezonunu şampiyon City’nin gerisinde 3. sırada tamamladı ama tartışmalardan, çekişmeden, ihtilaftan uzak durmadı. Evinde yenemediği, o maçta etten duvar ören West Ham için “19. Yüzyıl futbolu oynuyorlar” diyor ama kendisi de mesela Barça karşısında aynı taktiği uyguluyordu. O dönem takımın kadın doktoru Eva Carneiro da hocanın hışmına uğrayanlardandı. 2015-16 sezonunda Carneiro ve fizyoterapist Jon Fearn, Chelsea’nin Swansea City ile oynadığı maçın son dakikalarında sakatlanan Eden Hazard’a müdahale için sahaya girmiş, teknik direktör maç sırasında bir oyuncusu ihraç edilen takımının sekiz (dokuz ?) oyuncuyla kalmasına çok sinirlenmişti. Maçtan sonra teknik direktörün kendisine hakaret ettiğini dile getiren Carneiro, küfürlü ifadeler kullandığını iddia etmişti. Carneiro, wylül ayında olaylı şekilde takımdan ayrıldı. Oysa Carneiro ve Fearn, o sakatlık sonrasında hakem Michael Oliver tarafından iki kez sahaya çağrılmış, Carneiro’nun sadece işini yaptığı yönündeki görüşü FIFA ve onun tıbbi başkanı Michel D'Hooghe tarafından desteklenmişti. Fearn ve Carneiro bir sonraki Manchester City deplasmanında takımdan ayrı kaldı. O senenin Ekim’inde Carneiro, haksız yere işten çıkartıldığı gerekçesiyle Chelsea kulübünü mahkemeye verdi sonrasında yüklü tazminata ve Chelsea kulübünden resmi özüre hak kazandı.

Teknik direktöre gelince, 2024 Ocak ayında Roma’dan ayrıldığında kariyerinde altıncı kovulmayı yaşıyor, kovulduğu takımlardan kazandığı tazminatın  80 milyon euro civarında olduğu yazılıyordu. Roma’da ilk sezonunda ligi 6. sırada bitiriyor, takım Mourinho’nun ilk iki sezonunda Şampiyonlar Ligi potasının dışında kalıyordu. Sevilla karşısında oynadıkları Avrupa Ligi finalinde hakem Anthony Taylor’a maç sonrasında araba parkında küfrettiği gerekçesiyle UEFA tarafından altı maç hak mahrumiyeti cezası verilmesi, Roma’da iki sezonda altı kırmızı kart görmesi (Serie A’da o iki sezonda hiçbir futbolcu altı kırmızı kart görmedi), kaybettiği bir maç sonrasında orta hakem Daniele Chiffi hakkındaki söyledikleri tarihe düşen notlar: “O, hayatımda tanıştığım en kötü hakem. En kötüsü. Teknik olarak berbat. Sıfır empati. Sıfır iletişim. Sıfır farkındalık.”

Bilmeyenler için, lakabının hikâyesini de anlatalım. 2004 senesinde, senelik 4,2 milyon Sterlinlik sözleşmeye imza attığı zamanlarda düzenlediği basın toplantısında, “Lütfen kibirli olduğumu düşünmeyin ama ben Avrupa Kupasını kazanmış bir teknik direktörüm ve özel olduğumu düşünüyorum” demişti. O basın toplantısından sonra hep “Special One” (Özel biri) lakabıyla anıldı. Oysa insanın kendisini övmesinin övgü olmadığını zaman içinde Liverpool’un sevilesi hocası Jürgen Klopp hatırlattı. 2015’te Liverpool’un başına geçtiği zamanlarda “I am the normal one” (ben sade biriyim) diyordu, mütevazılığın en güzel erden olduğunu hatırlatarak…

Ve geçtiğimiz günlerde Jose Mourinho’nun Fenerbahçe ile anlaştığı haberi düşüyordu futbol alemine. Şampiyon olamasa bile, 99 puan topladıkları başarılı bir sezonun ardından, “yerli ve milli masalı” ile kandırılmış futbol fakiri coğrafyada teknik direktör İsmail Kartal’ın yerine Portekizli futbol adamı geliyor, 2010’dan beri 15 teknik direktörle çalışmış kulüp Albert Einstein’ın o enfes sözünü hatırlatıyordu: “Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuç beklemektir!” Kafayı kupalarla, şampiyonluklarla bozmuş, ikinciliği başarısızlık olarak gören futbol coğrafyasından çok uzaklarda ise sezonu Manchester City’nin ardından ikinci sırada bitiren Arsenal oynadığı göze hoş gelen futbolla alkışlanıyor, hocası Mikel Arteta sezonun teknik direktörü ödülüne aday gösteriliyordu.

Naçizane görüşüm, her daim isim peşinde koşan, Mesut Özil hikâyesinden ders çıkartamamış Fenerbahçe’ye Jose Mourinho, Mesut Özil'in verdiği zarardan fazlasını verir. Daha önce de yazmıştım, borç en büyük yoksulluktur. 60’ını geride bırakmış, uzun zamandır Ada futbolunun mabetlerini arşınlayan sade bir futbolsever olarak bildiğim, futbol bugünün oyunudur, geçmişteki başarılarınız geçmişte kalır. Başarı düşüşte olanlarla değil, yükselişte olanlarla gelir. Ülke futbolunun, gerginliği artıracak, asabi futbol adamlarına değil, kaybederken bile sevilenlere, futbolu taraflı tarafsız herkese sevdirecek bilge adamlara ihtiyacı var, gördüğüm budur.