Google Play Store
App Store
Kaderin kabulü mü, direniş mi?
STOACILIK 101, Erick Cloward, Çeviren: Şafak Tahmaz, Say Yayınları, 2025

Tekin UÇAR

Dünya ne kadar karmaşıklaştıysa, felsefe o kadar sadeleşti. Modern çağın bireyi, içsel huzur arayışında yorgun, dış dünyanın baskıları karşısında ise her zamankinden daha kırılgan. İşte bu bağlamda, antik dünyanın en dayanıklı düşünce sistemlerinden biri olan Stoacılık, yeniden çağrıldı; Marcus Aurelius’un yalnızlığı, Epiktetos’un sükûneti ve Seneca’nın zarafetiyle. Erick Cloward’ın kaleme aldığı ‘Stoacılık 101’, bu çağrıyı duyanlar için bir tür felsefi acil durum rehberi olarak karşımıza çıkıyor.

Cloward’ın kitabı, Stoacılığı yalnızca tarihsel bir öğreti olarak sunmuyor; aynı zamanda onu bir yaşam pratiği, bir ‘günlük tutum’ haline getiriyor. Tam da bu yönüyle eserin temel vaadi net: Stoacı felsefe hakkında bilmeniz gereken her şeyi sade, sistemli ve pratik bir şekilde anlatmak. Ancak bu iddia, beraberinde kaçınılmaz bir gerilim de getiriyor: Bir felsefe pratikleştirildiğinde eksilir mi, yoksa sadeleştikçe derinleşir mi?

Cloward’ın metni, Stoacılığı dört temel kavram etrafında kurguluyor: doğaya uygun yaşamak, akıl yasasına güvenmek, dış dünyayı kabullenmek ve içsel dinginliği korumak. Bu başlıklar altında yazar, hem antik Stoacı filozofların görüşlerine yer veriyor hem de bunların çağdaş yaşantıya nasıl entegre edilebileceğine dair öneriler sunuyor. Dolayısıyla eser hem öğretici bir el kitabı hem de kişisel gelişim türüne yakınlaşan bir yapı kazanıyor.

Cloward’ın en büyük başarısı, Marcus Aurelius gibi bir imparatorun düşüncelerini bir beyaz yakalı çalışanın, bir öğrencinin ya da bir ebeveynin ruh hâline tercüme edebilmesinde gizli. Kendime Düşünceler kitabından alıntılar, Epiktetos’un Söylevler’inden damıtılan ilkeler ve Seneca’nın mektuplarından süzülen içgörüler, hem tarihsel bağlamları korunarak sunulmuş hem de modern bireyin yaşadığı psikolojik ve toplumsal zorluklarla ilişkilendirilmiştir. Bu bağlamda kaderini sev (amor fati) yaklaşımı ya da akıl yasasına uygun yaşamak fikri, bireyin yalnızca içsel huzurunu korumakla kalmaz, aynı zamanda etik sorumluluğunu da yeniden tanımlar. Cloward’ın yaklaşımı bu açıdan yüzeysel değildir; Stoacı düşüncenin bireyi edilgen kılmadığını, aksine ona bir tür ahlaki eylem gücü kazandırdığını öne çıkarır.

Ancak bu tür popüler felsefe kitaplarının taşıdığı yapısal bir risk vardır: karmaşık olanı fazlaca sadeleştirmek, onu basitleştirmekten farksız hâle gelebilir. Cloward bu tuzağa zaman zaman yaklaşır. Örneğin Stoacılığın kozmolojik temelleri, doğa anlayışı ya da etik-politik gerilimi kimi bölümlerde fazla hızlı geçilir. Epiktetos’un ‘dış koşullar’ vurgusu ile Stoacı yazgıcılığın metafizik düzlemi arasındaki ayrımlar, kitabın sade yapısı içinde detaylandırılmaz. Yine de bu durum, eserin hedef kitlesi göz önüne alındığında anlaşılırdır. ‘Stoacılık 101’, kapsamlı bir akademik başvuru metni değil, bir giriş kitabıdır. Giriş kitaplarının en büyük meziyeti ise düşünceyi sevdirmek, kapıyı aralamak ve okuru daha derin bir yolculuğa davet etmektir. Bu açıdan Cloward’ın metni, ilk görevini başarıyla yerine getiriyor.

Kitap boyunca Cloward’ın ısrarla üzerinde durduğu şey, Stoacılığın bir bilgi değil bir ‘yaşama biçimi’ olduğudur. Bilgelik, Stoacılıkta yalnızca teorik bilgiyle değil, bu bilginin hayata geçirilmesiyle mümkün. Bu açıdan ‘Stoacılık 101’, okuyucusunu sadece öğrenmeye değil, dönüşmeye de çağırır. Sabah pratikleri, olaylara tepki verme biçimleri, gündelik alışkanlıkların sorgulanması gibi somut bölümler, felsefeyi gündelik hayatın içine taşır. Bu, kadim Stoacıların da sıkça vurguladığı bir ilkedir: Bilgiyi yaşa.

Erick Cloward’ın ‘Stoacılık 101’ adlı eseri, çağımızın kaygılı bireyine antik bir felsefeyle konuşan sade ama etkili bir metindir. Her ne kadar felsefenin metafiziksel derinliklerinden ödün verse de içsel huzur arayışında olan okur için bir başlangıç kapısı olmayı başarır. Stoacılığı bugünün yalnız bireyine, kalabalıklar içindeki sıkışmışlığa ve hızın tiranlığına karşı bir zihin zırhı olarak sunar. Bu kitap, “değiştiremeyeceğin şeyi kabullen, değiştirebileceğin şeye cesaret et, ikisini ayırt edebilmek için bilgelik ara” diyen Stoacı ruhun güncellenmiş hâlidir. Ve belki içinde bulunduğumuz bu gürültülü çağda ihtiyacımız olan şey biraz da budur… Kim bilir?