Kadın düşmanı mısınız?
Geçtiğimiz hafta içinde olanlar:
Bahar Aksu Şişli’de boşandığı erkek Rüstem Elibol tarafından sokak ortasında öldürüldü.
Bir gün sonra Adana’da Neriman Onur, boşandığı erkek Mehmet Ali Nayki tarafından metro alt geçidinde öldürüldü.
Muğla’da 16 Temmuz 2020’de diri diri yakılan ve üzerine beton dökülerek nehire atılan Pınar Gültekin davasından karar geldi. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin üç üyesi, ‘Pınar Gültekin canavarca hisle öldürülmemiştir ve katil Metin Cemal Avcı haksız tahrik altında cinayeti işlemiştir’ diyerek katilin cezasının indirilmesi gerektiğini söyledi. Bu karar, Türkiye’deki erkek şiddetine dayalı eylemlerin yargılaması ile adalet kavramı arasındaki bağı bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bir kadının diri diri yakılması ve üzerine beton dökülmesi gibi IŞİD’ın uyguladığı benzer yöntemlerle işlenmiş bir cinayetin ‘canavarca his’ kapsamında değerlendirilmemesi, kadın bedenine yönelik şiddetin meşrulaştırılmasının en açık göstergesi.
Bu karar, ERKEK YARGI tanımlamamızın da turnusol kâğıdı gibi.
KADINA DÜŞMAN İKTİDAR
8 Mart ve 25 Kasım’larda erkek şiddetini protesto edenlerin ağır polis şiddetine uğradığı, LGBTİ+’lara dönük hedef göstermelerin arşa çıktığı, ayrımcılığın hükümet eliyle teşvik edildiği, 6284’ün iradi olarak kâğıt üstünde bırakıldığı, 81 ilde cemaat ve vakıfların çağrısı ile nefret mitinglerinin düzenlendiği zamanlardan geçiyoruz. Zamana uygun hamle ile AKP, 2025’i Aile Yılı ilan etti. Kadınların bedenlerinin, emeğinin denetlenmesi ve sömürülmesinde aile en iyi işleyen yapı taşı. 81 ilde açılan aile irşat büroları aracılığı ile “şeriatçı aile hukuku”nu kadınlara benimsetmeye çalışıyorlar. Eşitlikçi sosyal politikalar uygulayan veya uygulamaya niyet eden muhalefet belediyelerinin önünü kesmek için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. AKP iktidarı, erkek şiddetini nasıl önleyebileceği üzerine düşünmek ve buna yönelik politikalar geliştirmek yerine İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekti. Sözleşmeden çıkılmasıyla kadınlara, çocuklara, LGBTİ+’lara şiddet uygulamayı düşünen ya da uygulayan erkeklere cesaret geldi, adeta sırtları sıvazlandı. İmzayı çeken AKP hükûmeti özetle şunu demiş oldu; kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları erkek şiddetinden korumayacağız. Bu mesajı da katiller aldı. Tıpkı Pınar Gültekin’in katili Cemal Metin Avcı’nın duruşma salonunda “İstanbul Sözleşmesi’nin iptali iyi oldu” dediği gibi. Yasaların uygulanmasındaki cinsiyetçi tutumları dönüştürmeden ve kadınların yaşam hakkını sözde değil gerçekten koruyan bir adalet sistemi inşaa etmeden nasıl güvende yaşayabileceğiz?
Kadınlar sokaklarda bir araya gelip “Hayatlarımıza sahip çıkıyoruz, erkek şiddetini önleyin” diyorlar akabinde kolluk kadınları takip edip oturdukları kafelerden gözaltına alıyor. Öte yandan “Tehlikedeyim, bu erkek bana şiddet uygulayabilir ya da beni öldürmekle tehdit ediyor, korunmak istiyorum ve onun cezalandırılmasını istiyorum” diyen kadınlara karşı üç maymun oynanıyor. Bahar’ın katil Rüstem Elibol’dan üç kez şikâyetçi olduğu gibi. 6284 sayılı yasa çerçevesinde talep edilen tedbir kararlarını kopyala-yapıştır şekilde hazırlanıp, çok kısa süreli verilen kararlar haline getirerek kâğıt üstünde bırakılması da AKP hükûmetinin temel politikalarındandır.
Esasen rejim fıtratına uygun iş ve işlemler yapıyor zira rejimin bir ucunda HÜDA PAR, ortasında AKP, diğer tarafta MHP var. Aktüel durum günden güne mizojiniye evrilmekte. Gizlemeye gerek bile duyulmayan kadın, LGBTİ+ düşmanlığı; cinsiyetimizden dolayı aşağılanmaya, şiddete ve erkek şiddetinin meşrulaştırılmasına maruz kalıyoruz. Kadınlara yönelik tüm bu şiddeti, baskıyı, sömürüyü ve ayrımcılığı meşrulaştıran mizojininin izlerini tarihin, dinlerin, geleneklerin içerisinde bulmak mümkün. Siyasal İslamcıların iliklerine kadar işlemiş olan bu yaklaşım, kadınları ikincilleştirmek ve erkeklerin denetimine tabi tutmak için kullanışlı anlatılar da sunmakta. Kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+’lara karşı yönelen şiddette savaş rakamları ile karşı karşıyayız. Şiddetin dozu o kadar yüksek, başvurulan yöntemler o kadar fecaat ki! Buna ek olarak ne yazık ki, şiddet görünmezleşiyor, normalleştiriliyor. “Böyle bir haberin sonrasında ortalığın yıkılması lazım!” Kaç kez kurduk bu cümleyi? Ama yıkılmıyor. Daha fenası Bahar’ın sokak ortasında vücuduna defalarca kurşun sıkılarak katledilmesi gündem bile olmadı. Neriman’ın ismi anıt sayaçta yer alırken kimsenin ruhu dahi duymadı.
Bu ülkede kadın katliamı var.
Bahar Aksu’nun, Neriman Onur’un, Pınar Gültekin’in katilleri; Rüstem Elibol, Mehmet Ali Nayki, Metin Cemal Avcı ve AKP iktidarıdır.