Kadınlar konuşuyor kadınlar yürüyor

Miriam Toews'in aynı adlı 2018 romanından uyarlanan “Kadınlar Konuşuyor” (Women Talking) filmi, Bolivya'daki dar görüşlü, aşırı muhafazakâr Mennonite topluluğundaki acımasız seri tecavüzlerin gerçek hikâyesine dayanıyor. Mennonite topluluğu ile ilgili araştırma yapılınca aslında topluluğun bu filmde tasvir edilenden daha az kısıtlayıcı olduğu görünüyor fakat gerçekten de, bu filmin dayandığı Bolivya'daki Manitoba Mennonite kolonisi aşırı muhafazakâr ve köktenci. Diğer bazı Mennonite gruplarının aksine Bolivya’dakiler aynı filmdeki gibi, elektriğe, telefona veya otomobile, kadınların da okuma yazma öğrenmelerine izin vermiyorlar. Ama burada esas bahsettiğimiz korkunçluk, çiftlik hayvanlarını sakinleştirmek için kullanılan uyuşturucu ile yaşları üç ile altmış arasında değişen kadınlara geceleri şiddetle tecavüz eden koloni erkekleri. Bu dehşet durumun gerçekte nasıl sonuçlandığına bakacak olursak, Linda Pressly tarafından Mayıs 2019'da yayımlanan BBC makalesine* göre, koloni içi tecavüzcülerin Bolivyalı yetkililer tarafından tutuklanmış oldukları bilgisini sizinle paylaşabilirim. Sarah Polley’in uyarlayıp yönettiği "Kadınlar Konuşuyor" filminde, bu kolonide yaşayan kadınların ‘kalma/bir şey yapmama, kalma/savaşma ile ayrılma arasında’ oylama yapması ve ardından 11 kadının kolonideki tüm kadınlar adına nihai bir karara varmak için samanlıkta bir araya gelerek tartışmasını izliyoruz.

ÖMÜR BOYU AKTİVİZM

Mennonit kadınlarının karşılaştığı zorluklara odaklanırken, yönetmen Polley’nin gerçeklere dayanan hikâyenin aslında göreceli olarak coğrafyasız bir şekilde kadınlar evrenine ait olduğunu kanıtlamayı ve nihayetinde umut vermeyi amaçladığını söyleyebiliriz. Samanlıkta toplanan bu kadınları dinlerken bahsettikleri şeyin özünde, kelimenin tam anlamıyla bir dünyayı yıkmak ve bir sonrakini inşa etmek olduğunu görüyoruz. Bu cesaret demek, ortak akıl demek. Tüm bunları takdir ettim ancak filmde bazı sorunlar var. Tartışma seansları fazla didaktik. Aktivizm ve pasifizm çatışması fazla tek düzey. İnanç, kurtuluş, aşk gibi masaya yatırılan düşünceler entelektüel açıdan zayıf. Liselilerin beyin fırtınasını izliyormuşuz gibi hissettiren bu cümleler seline seyirci olarak pek dahil olamadım. Bu yüzden bir kadın olarak halihazırda zaten bir öfkem olmasaydı, filmden keyif almayabilirdim. Filmin açılış sahnesinin çarpıcılığı ile çıtasını fazla yükseltmiş ama bunun hakkını tam verememiş olması da bunda etkiliydi. Finalindeki samimi ve umut verici çaba da ne yazık ki etki alanı açısından dar kalmıştı. O konvoyda dünyanın her yerinden her kadının varlığını hissedebilmek isterdim.

NEŞELEN UYKUCU JEAN

Rooney Mara, Claire Foy, Jessie Buckley ve Frances McDormand'ın rol aldığı filmin renk derecelendirmesini başarılı buldum. Geçmişte olmuş ve solmuş bir dünya hissi veriyordu. Eğer filmi gerçek hikâyeyi bilmeden izliyorsanız hikâyenin geçtiği tarihi anladığınızda bu sizi şaşırtabilir. Filmin müzikleri, 2019’da Joker filminin müziklerini bestelemiş olan İzlandalı sanatçı Hildur Guðnadóttir’e ait ancak filmde müziğin büyük etkisini pek hissedemedim diyebilirim belki de konuşmalardan müziği hiç duyamadım. Miriam Toews'un romanında, nüfus sayımı görevlisinin kullandığı kamyonetten gelen müzik "California Dreamin” iken film uyarlamasında bu şarkı, The Monkees'in "Daydream Believer" olmuş. "Daydream Believer" şarkısının seçiminin bir anlamı olduğunu düşünebiliriz. Şarkı sözlerindeki "Neşelen, Uykucu Jean” dizesinde geçen ‘uykucu’nun filmin konusunda yer alan ilaçlanmış bir şekilde iken uykularında saldırıya uğrayan ve bir kabustan çıkmakta olan kadınları uyarmak için olduğu düşünülebilir.

OSCAR ŞANSI

Yönetmen yazar Polley bir söyleşisinde "İnsanlar 'Konuşan Kadınlar' başlığını '12 Kızgın Adam' gibi bir başlıktan farklı duyuyorlar. Nedense kadınların konuşması bile bazı insanlara saldırgan geliyor. Bu yüzden bence insanlara bu filmi izletmek en büyük zorluk” dedi. Gerçekten de öyle. Ocak ayından itibaren şubat ayı boyunca pek çok ülkede gösterime giren ve Fransa’da 8 Mart’ta, Almanya’da 9 Mart’ta, İngiltere’de 10 Mart’ta vizyona girecek olan bu filmi, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”ne denk gelecek şekilde Türkiye’de vizyona sokmayan yetkilileri de tebrik etmek istiyorum. Film, 95. Akademi Ödülleri'nde En İyi Film adaylığının yanı sıra En İyi Uyarlama Senaryo dalında iki Oscar'a aday. 12 Mart’ta verilecek olan ödüllerde filmin bu kategorilerde şansı pek parlak gözükmüyor gibi gelse de son günlerde oluşturduğu sinerji ile senaryo dalında en iddialı aday olan “All Quiet on the Western Front” filmini geçerek sürpriz de yapabilir. Filmde rol alan ve aynı zamanda ortak yapımcı olan Frances McDormand’ın bir söyleşi sırasındaki temennisiyle bitirelim yazıyı; “Erkekler bu sektörün kurallarını yazdı ve bu filmin adı 'Kadınlar Konuşuyor', bu yüzden kuralları değiştireceğiz. Amin, kardeşim. Biz sadece yapacağız!'"

* Pressly, Linda, “The rapes haunting a community that shuns the 21st Century”, 16 Mayıs 2019, BBC News, Bolivia