Kadınlar ve kederlerine bir ağıt
Şebnem İşigüzel’in son romanı Memoria, okuyucusuna geniş bir tarihsel panoramadan bireysel ve toplumsal hafızanın nasıl iç içe geçtiğini ustalıkla anlatıyor.

Deniz ZEKA - Meltem Sezen KILIÇ
Şebnem İşigüzel’in Everest Yayınları tarafından yayımlanan son romanı Memoria, tarihsel ve toplumsal dönüşümleri; Cumhuriyet’in ilanı, tekkelerin kapanması ve eski konakların yerini apartmanların alması gibi önemli olaylar üzerinden ele alıyor.
Eserin adıyla başlamak istiyoruz. ‘Memoria’ hem anı hem hafıza anlamında kullanılan bir sözcük. Anıların yatağı hafıza. Yaşanmış her olay, olaya tanıklık eden herkesin hafızasına aynı mı kaydedilir?
Çok güzel bir soru. Hafıza için anıların yatağı tanımını yapmanız çok güzel ayrıca. Gerçeğin nereden baktığınıza bağlı olarak değiştiği gibi yaşanmış her olay herkesin hafızasına farklı farklı kaydediliyor. Hatta bizler bile yeniden yeniden hatırlarken o anıyı eğirip büküp başka bir şeye dönüştürebiliyoruz. Hatta toplumlar, devletler bunu tarih üzerinden yapabiliyor. Roman bu yüzden Memoria adını baştan sona kadar hak ediyordu. Herkes hikâyesini kendi bildiği biçimde anlatarak bunu onaylamış oldu aslında evet.
Eserin köklendiği yer kutsal ama kasvetli iki mekân olan ‘Mezarlıklar ve tekkeler’. Böyle bir mekânda boy vermek kederi de beraberinde getiriyor. Buraları kerteriz noktası olarak seçerken tereddüt ettiniz mi? Bu mekânlarla ilgili okurda oluşabilecek ön yargılara karşı mesafeyi nasıl sağladınız?
Hayır, hiç tereddüt etmedim. Okuru düşünerek yazarsanız yazamazsınız ya da elinizden genel geçer bir şey çıkma olasılığı artar. Okurumu severim, masa başında çok yorulduğumda yazdığım satırları okuyacak okuru hayal ederek kendime gelirim, ama çocuklarının seveceği yemekleri yapma telaşındaki ebeveynler gibi davranmam. Kaldı ki iyi bir edebiyat okurunun bu tür korkuları olmaz bana kalırsa olmamalı yani. Tabii bir yerde dediğinize hak veriyorum. Ön yargılara karşı mesafe var doğru ama ben bunu orada güçlü ve hiç anlatılmamış bir dünya kurarak yıkacağımı biliyordum. Yani öyle ki romanın sonuna doğru ortaya çıkan bahçenin ortasındaki bebek evinin neredeyse mezarlıktan bir farkı yok. Aynı şekilde Cennet Apartmanının ya da mağazanın, gelinlik atölyesinin de tekkeden bir farkı yok. Bütün bu kalıpların benim nasıl anlatacağıma bağlı olarak yıkılacağını biliyordum. Zordu ama yapabildim sanırım.
Gelenek ve anılarla dolu bu yerler; yaşam ve ölümün mekânı, ama aynı zamanda anılarla dolu olduğu için eseri sadece bugünün eseri olmaktan da çıkarıyor. Dünün, bugünün, yüzyılın romanı yapıyor. Bu mekânı seçme nedeniz nedir?
Bu mekânlar, bu dünyayı, burada kalacak yaşantıyı ve bizim sürdürmekte olduğumuz hayatı daha iyi anlamamıza yardımcı olabilirler diye düşündüm. Öyle de oldu. İçinde bulunulan zamanın tadına varabilmek için unutmayı da bilmek gerekir. Sizin gelenek ve anılarla dolu dediğiniz, yaşam ve ölümün mekânı olarak tanımladığınız mekânları unutmanın da belleğimiz için bir ihtiyaç olduğunu aslında bize hatırlatacaktı. Öncelikli nedenlerim bunlardı.
Yaşamın sonu gibi görünen ölüm bu eserde farklı bir duygu veriyor? Konuya bakışınız nedir?
Tek bilinmeyenimiz. İnsanlığın en büyük bilinmeyeni. Mars’ta yaşayabilir miyiz ama ölümden sonra ne oluyor bilmiyoruz. Evet fizik hatta sezgisi bilimden daha güçlü olan edebiyat, sanat benim de merakla ilgilendiğim, bu dünyanın bir simülasyon olduğuna dair bir şeyler söylüyor ama bilmiyoruz. Benim bu merak duygusu içinde en çok ilgimi çeken insanın ölümle ölülerle bu kadar içiçe nasıl bir yaşantısı olabileceğiydi. Ölüm üzerine düşünmek yaşamın kendisi hakkında düşünmek gibi aslında. Her şey bu dünyada. Soru, biz zamanımızı daha mutlu ve huzurlu nasıl geçirebiliriz? Aslında Memoria’nın kimi kahramanlarının en iyi bildiği şey hatta bilgelikleri buydu.
Eserin başında yer alan mektuptan yola çıkarak ‘Karılar Tekkesi’ dönemin ‘Mor Çatısı’ gibi düşünülebilir mi?
Evet. Basbayağı kadın sığınma eviydi. O dönem İstanbul evden bozma tekkelerle doluydu zaten. Kıbleye bakan duvara çiz bir mihrap yaz üzerine Küllema Dehale oldu sana tekke. Benim tekkemde bir adım daha ileri gidiyoruz, Memoria’nın kahramanlarından birisinin deyişiyle, neredeyse kapat mihrabın önünü olsun sana balo salonu. Ortadaki alanda ister semah et ister dans et. Yani tekkeden çok dünyevi bir yapı burası. Yaşayanları da öyleydi.
Yazarların tüm meziyetlerini sergilediği eserlerine Latincede ‘magnum opus’ denir. Bu eseri okurken bu duyguyla okuduk. Bu konudaki düşüncenizi öğrenebilir miyiz?
Romanların bugünden çok yarını var ya da yok. Bilmiyorum… Ama ben yazabilmiş olmaktan dolayı mutluyum. Yazdım ve artık Memoria diye bir roman var. Benim için önemli olan bu. Daha doğrusu zaman içinde bu terbiyeyi edindim diyeyim. Yazmaya adanmış bir hayat benimki. Konsantrasyonumu yüksek tutabildiğim, azimle çalışıp hayal kurabilmem açısından Memoria’yı yazmak benim için de ödül oldu.
“Aile tarihleri vasiyet, kader ne dersen de” diyor romanın bir yerinde. Kaderin çemberi kırılabilir mi?
Hayatlarımız bizim tercihlerimizle yol alıyor gibi görünse bile aile, çevre, toplum bizden başka herkes denilen bir rüzgâr ya da fırtına kasırga var ve siz kendinizle ilgili bambaşka bir şey hayal ederken sizi alıp bir trajedinin içine bırakabilir bu rüzgâr. İstediğiniz kadar bu sizin kararınız olmasın. Maalesef toplumun ve ailenin böyle direnilmesi güç tuzakları olabiliyor. Gücü olan daha uzağa kaçıyor bunu başarıyor yoksa dediğiniz gibi el birliğiyle bir kadere dönüştürülüyor bu. Kimse en yakınındakinin daha uzağa uçmasını istemiyor. Memoria’nın genç kahramanı kendince buna direndi aslında. Onun nezdinde diğer kahramanlarım da… Ne bileyim Muazzez de değnekler üzerinde duran evindeki kaderini yıkmak istedi. Belki yanlış belki doğru ama aslında kaderine karşı geldi.
Bir kadın hikâyesi olarak okumak da cesaret veriyor insana. Direnen kadın her zaman umutlandırıyor. Keşke hiç direnmek zorunda kalmasa kadınlar öyle bir ortam olmasa, ama oluyorsa da direnmekten korkmayalım. Bir kadın olarak direnme biçiminiz nedir?
Yazmak. Sonra elbette hep fikirlerimi ifade etmek, boyun eğmemek ve dayanışmak. Kadınların örgütlü direnişlerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.