Kadınları yoksulluğa sürükleyecek düzenleme yolda: Nafaka hakkı hedefte
Süresiz nafaka düzenlemesini yeniden gündeme getiren iktidarın taslak düzenlemesi, boşanmış kadınları yoksulluğa itiyor. Kazanılmış hakları kaybetmeyeceklerini aktaran kadınlar, “Nafaka hakkımıza dokundurtmayacağız” diye konuştu.

İlayda SORKU
Kadınların hayatlarını güvence altına alacak herhangi bir sosyal politika geliştirmeyen AKP iktidarı, ekonomik şiddeti yasalar eliyle normalleştirmeye devam ediyor. 2025 yılını “Aile Yılı” ilan eden iktidar, süresiz nafaka meselesini yeniden masaya sürdü. Yıllardır “mağdur erkek” söylemiyle gündemde tutulan nafaka düzenlemesi, esasen kadınları yoksulluğa mahkûm edecek yeni bir politik hamle olarak şekillendirildi.
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve yakında Meclis’e sunulması beklenen taslak düzenleme ile nafaka sürelerinin evlilik süresine göre belirlenmesi planlanıyor. Düzenleme ile 3 yıl evli kalanlara 5 yıl, 5-6 yıl arasında evli kalanlara ise 7 yıl nafaka verilmesi öngörülüyor.
Kadınların istihdama katılım oranının yüzde 30’un altında kaldığı, kayıt dışı çalıştırılma oranının yüksek olduğu ve devletin kreş desteği sağlamadığı Türkiye’de, nafaka süresine getirilecek sınırlama, boşanmış kadınları doğrudan yoksulluğa itiyor. Boşanmış kadınlar için devletin hiçbir destek mekanizması yokken, planlanan bu sınırlama, kadınların ekonomik bağımsızlığını ellerinden almanın yeni bir yolu olarak karşımıza çıkıyor.
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) Gönüllüleri Avukat Sema Yurtbilir ve Özgül Kapdan, nafaka hakkını BirGün’e değerlendirdi.
GERÇEĞİ YANSITMIYOR
Süresiz nafaka söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Yurtbilir, nafakanın belirli koşullarda sona erdiğini belirtti: “Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşen kişinin nafakası, yoksulluğun ortadan kalkması, haysiyetsiz hayat sürmesi veya bir başkasıyla evliymiş gibi yaşaması halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Nafaka yükümlüsünün evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden sona erer. Boşanma sırasında talep edilmeyen yoksulluk nafakası, kararın kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde istenmezse zamanaşımına uğrar. Çocuklar için bağlanan iştirak nafakası, reşit olana kadar devam eder; sonrasında yardım nafakası için dava açmaları gerekir. Görüldüğü üzere hem kadın hem de çocuklar için bağlanan nafakalar, belirli şartlar oluştuğunda kendiliğinden ya da mahkeme kararıyla sona ermektedir.”
Mahkeme tarafından hükmedilen nafaka miktarlarının ne kadının ne de çocukların geçimini sağlayacak düzeyde olduğunu aktaran Yurtbilir, “Üstelik gelirlerini çok düşük gösteren ya da nafaka ödememek için kayıtdışı, sigortasız çalışan erkekler, gelir düzeylerine oranla çok daha düşük miktarda nafaka ödemekle yükümlü tutuluyor. Bu düşük nafaka miktarları dahi erkekler tarafından mağduriyet gibi gösteriliyor. Bütün sorumluluğu anneye bırakılan müşterek çocukların nafakaları dahi tartışmaya açılarak çocukların ekonomik yükü de annenin sırtına yükleniyor. Evlilik birliği içinde yıllarca karşılıksız hizmet eden ve yoksullaştırılan kadın boşanma ile derin yoksulluğun içine düşüyor ve çocukları ile birlikte yaşam mücadelesi vermek zorunda bırakılıyor” diye konuştu.
YÜZDE 80 VAZGEÇİYOR
Türlü dolambaçlar ile gelir miktarını düşük gösterme ve hükmedilen az miktarda nafakanın dahi tahsil edilmesini engelleyecek hileli yollara başvurma gibi durumların hukuki düzenlemelerin uygulanmasının önündeki en büyük engellerden biri olduğuna dikkat çeken Yurtbilir, “Ayrıca nafakayı takdir eden hâkimlerin eşitlikçi zihniyete sahip olup olmaması da belirleyici bir faktör. Özellikle nafaka hakkının tartışmaya açılması ile birlikte yargıda da cinsiyetçi kararlara sıklıkla rastlıyoruz. Öte yandan boşanma aşamasında uygulanan baskılar nedeniyle çoğu kadın yoksulluk nafakası talebinden dava sürecinde vazgeçiyor. Diyarbakır Barosu’nun raporunda vazgeçen sayısının yüzde 80 gibi hayli yüksek bir oran olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı.
SUİİSTİMALE AÇIK
Kadın Dayanışma Vakfı’nın 2024 Yoksulluk Nafakası İzleme Raporu'na göre, erkeklerin ve devletin “mağduriyete” konu ettikleri ortalama yoksulluk nafakası miktarının sadece 1.179,40 TL olduğunu vurgulayan Yurtbilir, ayrıca nafakanın kaldırılması davalarında haysiyetsiz hayat sürme gibi ölçütlerin çok kolay suiistimal edilecek ölçütler olduğunu belirtti ve karar merciinin doğru değerlendirmesinin çok önemli olduğunun altını çizdi.
“Mevcut kazanılmış hakları kaybetmek istemiyoruz” diyen Yurtbilir, “Bu yüzden 'Yasalara dokunma uygula’ diyoruz. Bugün nafaka yükümlüsünün gerçek geliri çok yönlü araştırma ile mahkemeler tarafından ortaya çıkarılabilir. Beyana ve sigorta kayıtlarına dayalı ekonomik durum araştırması yeterli olmamalıdır. Hayatın gerçeğine ve ekonomik gerçekliğe uygun miktarda nafakalara hükmedilmelidir. Ayrıca kadınların nafaka alacaklarının tahsili kolaylaştırılmalıdır” şeklinde konuştu.
KATMERLİ ŞİDDET
Özgül Kapdan ise TÜİK rakamlarına göre 10 kadından 7’sinin ücretli bir işte çalışmadığı, kız çocuklarının meslek edinmesinin teşvik edilmediği, sadece kadınlara yüklenen bakım yükü nedeniyle çalışan her 10 kadından 4’ünün evlenip çocuk sahibi olunca iş hayatından çekildiği bir ülkede devlet eliyle nafaka hakkını tartışmaya açmanın ekonomik şiddetin ta kendisi olduğunu ifade eti. Kapdan, “Bir başka yönden düşünürsek ekonomik çöküşün, yoksulluğun zaten yoksul olan toplumsal kesimler açısından kat be kat derinleştiği bir süreçteyken yoksulluk nafakasının sınırlandırılmasından söz etmek katmerli şiddettir. Yoksulluk nafakası ücretli bir işte çalışamayan milyonlarca yoksul kadının sorunu, birkaç ünlünün boşanırken eşlerine ödedikleri astronomik rakamları öne çıkararak genel olarak medya da bu şiddete çanak tutuyor” dedi.
SORUN, EŞİTLİK FİKRİ İLE
“Koparılan bu kıyametin ana nedeni cinsiyet eşitsizliğinin; hem erkeklerin hem de erkek devletin kadınları evinin ve sistemin kölesi haline getirme isteğidir” sözlerine yer veren Kapdan, “Nafaka hakkına çok kolay saldırıyorlar çünkü; kadınları erkeklere hizmet etmesi için yaratılmış, en temel hakları erkeklerin insafına bırakılmış varlıklar olarak görüyorlar. Ev içi ücretsiz emeği kadınların doğuştan gelen görevi olarak kodladıkları için nafakayı da erkeğe bir yük olarak kodluyorlar. Siyasal iktidar ise bu anlayışı kadın erkek eşitliğini yok etme aracı olarak kullanıyor. Milyonlarca ses çıkaramayan kadını değil, sesi bolca çıkan ‘mağdur’ olduklarını iddia eden erkekleri esas almayı bilinçli olarak tercih ediyor. Çünkü iktidarın eşitlik fikri ile sorunu var” diye konuştu.
Kadının yoksulluk nafakasını keserek, ‘aile birliği’nin korunamayacağını vurgulayan Kapdan, şunları aktardı: “Kadın boşanamasın, evdeki her türlü şiddete boyun eğip şikayet etmeden, devletten kreş, huzurevi vs istemeden çalışsın, ucuz işgücü ve asker doğursun büyütsün. Bu arada belirtmeden geçmeyelim tehdit altında olan sadece nafaka hakkı değil. Boşanmayı kadın istediğinde zorlaştırmak, erkek istediğinde kolaylaştırmak derdindeler. Yanı sıra aile arabuluculuğu sistemi getirerek ‘kadınlara evine dön, kocandır döver de sever de, yuvanı yıkma, kocaya itaat ibadettir’ demekte olan din soslu ataerkil toplumsal kültürü resmileştirmek niyetindeler. Yani hem hukuki olarak hem de ekonomik olarak kadının boşanmasının önündeki engelleri çoğaltıyorlar.”
Ülkede rejimi değiştirmek ve başka bir toplumsal hayat inşa etmek isteyenlerin, işe önce kadınlardan başladığına dikkat çeken Kapdan, “Önce laiklik ilkesini de içeren kadının medeni haklarını hedef aldılar. Eşitliğin gerçekleştiği bütün hukuki araçları yok etmeye çalışıyorlar. Boyun eğen, itaat eden bir toplum yaratmak için önce kadınları boyun eğen itaat eden toplum üyeleri haline getirmeye çalışıyorlar. İşte tam da bu yüzden toplumsal cinsiyet eşitliği ve eşitliğin gerçekleşmesinin temel unsurlarından biri olan nafaka hakkına sahip çıkmak kadın erkek, herkesin meselesidir diyoruz” şeklinde konuştu.
KADIN EMEĞİNİN KARŞILIĞI
Eşitliği sağlayacak her türlü önlemin alınması gerektiğine vurgu yapan Kapdan, sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı: “Kadınlar pantolon giymek için bile mücadele ettiler. Ve tarih hep ileriye doğru aktı. Kadınlar yüzyıllarca mücadele ederek gelinen noktadan geriye düşmeyecekler, bundan emin olmak gerekiyor. Bir süredir tüm dünyada yükselen eşitlik düşmanlığı kazanamaz, kazanamayacak. Bu topraklarda yaşayan kadınlar da haklarından asla vazgeçmeyecek. Yoksulluk nafakası bir lütuf değildir. Kadın emeğinin karşılığıdır. Nafaka hakkımıza meclis çoğunluğu sayesinde dokunabilirler ama kadınların aklında ve fikrinde dokunamazlar. Biz kazanacağız.”
∗∗∗
VERİLER ORTADA
Kadın Dayanışma Vakfı’nın 2024 Yoksulluk Nafakası İzleme Raporu’ndan öne çıkan veriler ise şu şekilde;
• Yoksulluk nafakasına hükmedilen dosyaların yüzde 48,72’sinde nafaka miktarı 501-1500 TL arasında.
• Ortalama nafaka miktarı 1.179,40 TL, bu rakam asgari ücretin sadece yüzde 6,9’una denk geliyor.
• 2019’a kıyasla nafaka miktarları dolar bazında düştü. (2019’da 370 TL ≈ 2 bin 188 TL bugünkü karşılığı)
• Nafaka ödememe oranı yüzde 44.
• 2019’da nafakanın ödenmemesinin ana nedeni nafaka yükümlüsünün isteksizliği iken, 2024’te en önemli neden kadınların şiddet korkusu nedeniyle haklarını arayamaması.
• Nafaka tahsili için icra takibi başlatma oranı yüzde 44,3’ten yüzde 38’e düştü.


