Kafa karışıklığı endişelendiriyor: Biz ne yaşadık öyle, anlayan biri var mı?
Meclis açılışında muhalefetin kafa karışıklığının kendi tabanını bile endişelendirecek boyuta geldiğine tanıklık ettik. Ancak ülke gerçekleri, muhalefetin rutine boğulmuş bu haline pirim verecek durumda değil.

Geçen hafta Meclis açıldı. Salı gününe denk gelince de gruplar toplandı. İlk konuşma da MHP lideri Devlet Bahçeli’ye düştü. Açtı ağzını yumdu gözünü. Gazetecilerden başladı, Sinan Ateş’in annesine kadar gitti. Anamuhalefet partisine ayar çekti. Bildiğiniz Bahçeli. Bu sözlere CHP grup başkanları anında yanıt verdi. Onlar da çok sertti.
Ankara’da herkesin ortak fikri gergin bir yasama yılı başlangıcı olacağıydı. Öyle olmadı. CHP Erdoğan’ı ayakta karşıladı, Özgür Özel MHP lideri Bahçeli’nin yanına gitti. Bahçeli DEM eş başkanıyla sohbet etti. Bunlar yetmezmiş gibi resepsiyon bölümünde muhabbet daha da ilerledi. İnanılır gibi değil ama Bahçeli barıştan söz etti.
MAKAS MI DEĞİŞİYOR?
Tüm bunlar yaşandıktan sonra bir de Bahçeli ile Erdoğan baş başa görüşme yaptı. Tüm bunlara bakınca “AKP-MHP ittifakında makas mı değişiyor” sorusu akıllara geliyor. Biraz daha açarak soruyu şu netlikte sorabiliriz: 7 Haziran 2015 seçiminden bu yana adım adım inşa edilen ve tek adam rejimine dönüşen sistemin sahipleri tıkandıklarını kabul edip yeni bir yol mu arıyorlar?
Bu soruya kestirmeden “evet” yanıtı vermek kolaya kaçmak olur. Çünkü hangi sıcak mesajı verirse versin halihazırda MHP ve Bahçeli böyle bir makas değişikliğinin önündeki en önemli engellerinden biri olarak duruyor. Farz edelim ki Bahçeli öyle ya da böyle ikna edildi. Yine iş o kadar kolay değil. Rejim içinde ikili bir ittifak hukukunun yeterli olacağını söylemek çok zor. Mafyasından tarikatlara kadar uzanan geniş bir yelpazeden bahsediyoruz ve aynı anda ortak yürüyüşe devam etmeleri mümkün değil.
Böyle de olsa geçen hafta 24 saat içinde yaşananların bakiyesi ne oldu ona bir bakmak lazım. İktidar oyun alanını biraz daha genişletti. Daha da önemlisi biraz daha genişleme alanı olduğunu fark etti.
Muhalefetin kafa karışıklığının kendi tabanını bile endişelendirecek boyuta geldiğine tanıklık etmiş olduk. 31 Mart seçim başarısına rağmen başta anamuhalefet partisi olmak üzere hiçbir partide sular tamamen durulmuş değil.
İktidarla muhalefet arasında yaşanan muğlak durumun toplumda yansıması siyasette “güvensizlik” oluyor. Bu durumun diğer bir doğal sonucu da halkın köşesine çekilmesi oluyor.
İşin kötüsü iktidar hiçbir çaba harcamadan daha, sadece lafını ederek muhalefettin dengesini bozmayı başardı ve bu durumun farkında.
İktidar ekonomik ve siyasal alanda sıkıştı. Çıkış bulamıyor. Durumu idare etmeye, zaman kazanmaya çalışıyor. Neredeyse kendiliğinden çözülmeye başlayan bir rejim var. Ama bir şeyi başardı. O da Meclis muhalefetini rejimin sınırlarına hapsetmek oldu. Bu o kadar etkili bir hal aldı ki bitmiş tükenmiş tartışmalar bir anda yeniden alevlenebiliyor.
1 Ekim tarihinde gerçekleşen Meclis açılışından hemen ertesi gün DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan grup toplantısında “Yeni ve demokratik bir Anayasa konusunda herkese açık çağrımızdır: Ön yargılarınızı bir kenara bırakın, gelin hep beraber demokratik ve özgürlükçü bir anayasa için çalışalım” diyerek anayasa tartışmasına katkı yaptı. Bu ve benzeri açıklamalar partilerden daha önce de yapılmıştı. Ama Bahçeli temasından sonra bu açıklamanın yapılmış olması daha fazla ilgi çekmesine neden oldu. Benzer bir durum sınır ötesi tezkereleri için de geçerli. İç cephenin gönüllü taşıyıcısı durama düşüyorlar.
BÖYLE DEVAM EDER Mİ?
İktidarla kendi seçmeni arasında açılan makasın, muhalefet partileri için de geçerli olduğu söylenecek noktaya gelindi. Geçen hafta yayınlanan iki kamuoyu yoklaması muhalefet partilerinin yönetimiyle seçmenin başka duygular içerisinde olduğunu gösterdi. Türkiye’de yaşayanların yüzde 70’i durumundan memnun değil. Yine yüzde 72’si de muhalefet boşluğunun olduğunu düşünüyor. CHP seçmeninin içinde bu oran yüzde 75’lere kadar yükseldi. Sadece bu tablo bile tek başına muhalefet açsından durumun böyle devam edemeyeceğini gösteriyor. Bu durumun ötesinde ülkenin gerçekliği de muhalefetin rutinine boğulmuş bu haline pirim verecek durumda değil.