Google Play Store
App Store

Kavramlar filozoflar tarafından yaratılır ve filozofların imzasını taşır. Her kavram açık bir kaynaktır, ihtiyacı olanlar tarafından serbestçe kullanılır. Kavram bir deneyim nesnesidir ve deneyimle biçimlenir. Sizin deneyimlemediğinizi bir başkası deneyimlemiş olabilir ve deneyim nesnesi olarak bir kavram o kişi için yaşadığını dile getirmeye yarayan bir ifade aracına, gerekirse bir mücadele silahına dönüşebilir, oysa aynı kavram sizin için hiçbir şey ifade etmeyebilir. Özgürlük mesela. Aşırı yerleşikseniz, her şeye rağmen yerinizden kıpırdamaya pek niyetiniz yoksa, yeriniz giderek daralsa bile küçülme beceriniz varsa ve daha azla yetinebiliyorsanız, özgürlüğün sizin için hiçbir anlamı olmayabilir. Özgürlükleri için savaşanlara, meydanlarda iktidarın kolluk kuvvetleriyle çatışanlara kızabilirsiniz. Özgürlük sadece bir yere yerleşemeyenler, boyun eğmeyenler ve kalıbına sığmayanlar için anlam taşıyacaktır. Kalıbının adamı kalıbı daralsa bile yine kalıbının adamı olmaya devam edebilir. Özgürlük, varoluş meselesidir. Varlık her zaman kalıbından taşmaya, taşarak kendi mekânını yaratmaya teşnedir; varlığın arzusu ötekine ulaşmak ve ona dokunmaktır. Fakat toplumda, toplu taşıma araçlarında, sokaklarda artık varlıklarla değil, hiçbir şeye bulaşmayan, dokunmayan, olaylara karışmayan kalıplarla karşılaşıyoruz.

Kalıp biçimle ilgilidir, bir şeye belirli bir biçim vermeye ya da bir şeyin biçimini korumaya yarayan araç. Kalıbının adamı kalıbına uygun davranır, kalıbının hacmi kadar yer kaplar ve ateş olsa cirmi kadar yer yakar. Kalıbının adamı kalıbından sıkılmış olabilir, fakat asla isyan etmez, kederlenir; için için yanar ve kendi cismini yakar. Cirim sözcüğü (cisim, hacim) ses benzerliğinden ötürü cürüm (suç) sözcüğüyle karıştırıldığı için bu söz halk arasında “ateş olsa cürmü kadar yer yakar” şeklinde kullanılmaktadır. Cisim ile suçun yer değiştirdiği bu kullanım, yasaların tanımladığı sınırlar ile bir suç olarak sınırların ihlalini ilişkilendirdiği için yanlış değil, hatta daha doğru bir kullanımdır. Kalıbına sığmayan, özgürleşmek isteyen bir birey, için için yanmak yerine kalıbından taşar ve taştıkça bir yıldız gibi, kudretine bağlı olarak mekânını yaratabilir. Fakat yasalara göre sınırları ihlal etmenin ceza hukukunda bir karşılığı vardır ve ödemek zorundadır. Yasalar, biçimleri muhafaza etmek için inşa edilmiştir. Yerleşiklerin biçimlere yönelik bir takıntısı vardır. Mitolojileri bile sınır ihlalleriyle ilgilidir. Romulus bir sınır çeker ve bu çizgiye riayet etmediği için kardeşi Remus’u öldürür. Adem’in ilk çocuğu Kabil yeryüzünü parselleyen bir çiftçidir, ikinci çocuğu Habil ise çoban, yani göçebedir. Kardeşini kıskanan Kabil kardeşinin uyurken başını taşla ezerek katleder.

∗∗∗

Kalıbının adamının kalıbı iktidar tarafından tahsis edilmiştir; dolayısıyla iktidar tarafından da sahiplenilmiştir. Tarihin her döneminde kalıbının adamları göçebeleri, sahibi olmayanları, başıboş dolaşanları kıskanmışlardır. Kalıbının adamını hayata bağlayan, kölelere özgü haset duygusudur. Kentin sokaklarında başıboş dolaşan sokak hayvanlarını bile kıskanabilir. Sokak hayvanlarına yönelik katliam yasasına karşı çıkarken bile özgürlüğü değil, sahiplendirmeyi savunacaktır: “Sokak hayvanları sahipsiz değildir.” Kalıpsız, sahipsiz, efendisiz bir yaşamı asla tahayyül edemez, zira böyle bir yaşam kutsal kitabında yazmaz. Bırakın sokak hayvanlarının sahiplendirilmesini, kendi kurtuluşu için bile yeni sahibini, sahiplendirilmeyi dört gözle beklemektedir. Mevcut kalıbı bedenini çok sıkmakta ve canı çok yanmaktadır, fakat yeni bir sahip kalıbını biraz olsun gevşetebilir ve rahat bir nefes almasını sağlayabilir.

∗∗∗

Kalıbının adamı özgürlük nedir, ne işe yarar, bilmez. Ve bir kavram olarak özgürlük ona hiçbir şey ifade etmez. Kendini bildi bileli iktidarın ona tahsis ettiği kalıbın içindedir, kendini biçimlendirmenin ne demek olduğunu bilmez. Bildiği tek şey, kalıpların zembille gökten indirildiğidir. Fakat gökten indirilen her kalıp onu daha da biçimsizleştirir. “Kavram, bir düşünce akışından çekilip alınmış bir tekillikler sistemidir” (Deleuze). Biçim de akışlardan çekip çıkarılmış biricik bir şeydir. Özgürlük, yaşamın akışlarıyla kendini biçimlendirebilmektir.