AKP iktidarı döneminde enflasyonun altında ezilen kamu işçilerinin maaşları asgari ücretin 5,5 katından 1,8 katına düştü. Bakalım Türk-İş ve Hak-İş ısrarla işçisinin haklarını savunmayı mı yoksa seçim öncesi AKP’yi zora sokmamayı mı tercih edecek?

Kamu işçisini ezdiler!
Fotoğraf: Depo Photos

Türkiye’nin en büyük toplu pazarlığı olan ve sendikalara göre 700 bin civarında kamu işçisini ilgilendiren 2023 yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmeleri sürüyor. Toplu iş sözleşmesi görüşmeleri Karayolları, Devlet Demiryolları, Devlet Su İşleri, il özel idareleri, şeker fabrikaları, elektrik üretim santralları, kömür işletmeleri, Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler ve hastanelerin de aralarında olduğu çok sayıda kamu kurum ve kuruluşunda çalışan yüz binlerce işçiyi kapsıyor.

Görüşmelere işçiler adına Türk-İş ve Hak-İş yönetimleri katılıyor. Görüşmeler sonucunda hükümet, kamu işveren sendikaları ile işçi sendikaları konfederasyonları arasında işçilerin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolü imzalanacak. 6356 sayılı Yasa’nın ek 2’inci maddesine göre imzalanan bu protokol hükümleri geçerlilik süresi içinde kamu idareleri ile taraf konfederasyona üye olan sendikalar için bağlayıcı durumda. Görüldüğü gibi oldukça geniş kapsamlı bir toplu pazarlık söz konusu. Kamu toplu pazarlığı işçilerin ücret düzeyi açısından oldukça kritik ve diğer toplu iş sözleşmeleri üzerinde de ciddi bir etkisi var.

SENDİKALAR NE İSTİYOR?

Türk-İş ve Hak-İş yönetimleri tarafından hazırlanan ortak toplu iş sözleşmesi teklifine göre ücretleri brüt 15 bin TL’den düşük olan işçilerin ücretlerinin yürürlük başlangıç tarihinde 15 bin TL’ye çekilmesi öngörülüyor. Tüm işçilerin ücretleri 15 bin TL’ye çekildikten sonra yüzde 15 oranında refah payı ilave edilmesi talep ediliyor. Bu iki talebi bir tür iyileştirme olarak görmek de mümkün. Önce taban ücret 15 bin TL’ye çekiliyor ve bunun üzerine yüzde 15 refah payı ilave ediliyor. Böylece refah payı eklenen taban ücret, brüt 17 bin 250 TL’ye yükselmiş oluyor. Teklife göre bu miktarın üzerine birinci altı ayda yüzde 45 zam yapılacak. Böylece birinci altı ay için en düşük kamu işçisi ücretinin brüt 25 bin liraya çıkarılması talep ediliyor.

Toplu iş sözleşmesi teklifi ile (belediyeler ve belediye şirketleri dahil) 60 günden az olan ikramiyelerin 60 güne yükseltilmesi ve ayda 2 bin 500 TL sosyal yardım yapılması da talep ediliyor. Böylece brüt giydirilmiş kamu işçisi ücretinin 31 bin 500 liranın üzerine çıkması mümkün. Toplu iş sözleşmesi teklifiyle kamu işyerlerinde haftalık çalışma süresinin 40 saat olarak uygulanması öngörülüyor. Teklifteki bir diğer önemli husus 696 sayılı KHK ile kadro dışında bırakılan tüm kamu işçilerinin kadroya alınması. Teklifte ayrıca ücretlerdeki gelir vergisinin yüzde 15’i aşması halinde aşan kısmın işveren tarafından karşılanması talep ediliyor.

Hükümet ise brüt 11 bin 500 TL taban ücret ve yüzde 30 zam önerisinde bulunuyor.  Hükümetin bu teklifine refah payı da dahilmiş. Ancak hükümetin bu teklifi, işçilerin büyük çoğunluğu için bir anlam ifade etmiyor. Çerçeve Protokolü’nün içinde farklı kamu kurum ve kuruluşlarını ilgilendiren 301 sözleşme bulunuyor ve bu sözleşmelerin sürelerinin yüzde 25’i ocak ayında, yüzde 75’i ise martta doldu. Hükümet tarafından teklif edilen yüzde 30 zammın içinde geçmişin enflasyon farkı ile 2023/1 dönemi ücret zammı ile refah payı da var. Sözleşme başlangıcı mart ayı olanlar asgari ücret artışından faydalandı, üstüne yüzde 17,20 enflasyon farkını aldı. Bu durumda hükümetin 11 bin 500 teklifi, işçilerin büyük çoğunluğu için bir anlam ifade etmiyor.  

İŞÇİ ENFLASYONUN ALTINDA EZİLDİ

AKP tarafından yıllarca izlenen taşeronlaştırma ve diğer ücretlerin asgari ücret artışına göre çok daha az artırılması politikalarıyla kamu işçileri büyük bir yoksullaşma ile karşı karşıya kaldı. Kamu işçileri enflasyonun altında ezildi. Kamu işçileri sadece enflasyonun altında ezilmedi, kamu işçilerinin ücretleri asgari ücrete yaklaştı. 696 sayılı KHK ile kadroya alınan çoğu işçi düşük ücrette eşitlendi. Edinilen bilgilere göre toplu iş sözleşmesi kapsamındaki yaklaşık 700 bin işçinin 300 bini asgari ücret alıyor.

Önce kamu işçilerinin alım gücüne bakalım. Kamu işçilerinin alım gücünün eridiği Cumhurbaşkanlığı’nın resmi belgelerinde de itiraf ediliyor. 2023 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda şöyle deniliyor: “696 sayılı KHK gereği alt işveren işçilerinin sürekli işçiliğe geçirilerek toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasıyla 2021 yılı çerçeve anlaşması protokolündeki Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü̈ Kamu Isıverenleri Sendikasına üye kuruluşlardaki işçi sayısı yaklaşık üç kat artmıştır. Alt işveren işçilerinin ücretlerinin daha düşük olması, ortalama ücretleri aşağı çekmiş̧, 2021 yılında geçmiş̧ yıllara oranla yüksek reel gelir kaybı görünmesine neden olmuştur” (s. 244).

Yıllardır bunu söylemekten dilimizde tüy bitti! Merkezi idarede kadroya alınan kamu işçilerinin üç yıl boyunca toplu iş sözleşmesi haklarının askıya alınması sonucunda ücretleri asgari ücret düzeyine geriledi. Böylece 696 sayılı KHK kapsamında işçilerin sürekli işlerde kadroya alınması, kamuda ikinci sınıf işçilik yarattı. Taşerondan sürekli işlere alınan işçilerin ücretleri asgari ücret civarında kaldı ve bu durum kamu işçilerinin ortalama ücretlerinin düşmesine yol açtı.

Cumhurbaşkanlığı 2023 Programı’nda bu saptama verilerle de ortaya konulmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Programı’nda yer alan tabloya göre kamu işçisinin net ele geçen reel ücreti 2003 yılında 100 iken 2022 yılı sonunda 90,5’e gerilemiştir. Bırakın reel ücret artışını, bırakın artan refahtan, ekonomik büyümeden pay almayı kamu işçisinin ücreti enflasyonun altında ezilmiştir.  AKP’nin “işçileri enflasyona ezdirmedik” iddiası Cumhurbaşkanlığı’nın resmi verileriyle çürütülmektedir.

Kamu işçilerinin ücretlerinin düşmesinin bir diğer nedeni ise kamuda işçi ücret artışlarının asgari ücret artış oranının ve milli gelir artışının çok altında kalmasıdır. Bunu Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) tarafından yayımlanan veriler de ortaya koymaktadır. Örneğin 2002 Aralık ayında asgari ücret 184,3 lira iken ortalama kamu işçisi ücreti 1.012 liraydı. 2023 Ocak ayında asgari ücret 8 bin 507 lira iken ortalama kamu işçisi ücreti 14 bin 974 liradır. 21 yılda ortalama kamu işçisi ücreti asgari ücretin 5,5 katından asgari ücretin 1,8 katına gerilemiştir.  Kamu işçisinin ezici çoğunluğu asgari ücretli hale gelmiştir. Öte yandan kamu işçisi ekonomik büyümeden de pay alamamıştır. 2002 yılında ortalama kamu işçisi ücreti kişi başına GSYH’nin (aylık) 2,2 katı iken 2023 yılında 0,8 katına gerilemiştir. Böylece kamu işçisinin ücreti hem enflasyonun altında ezilmiş hem de asgari ücret ve ekonomik büyüme karşısında ciddi bir kayba uğramıştır.

Kamu işçisinin yoksullaşması net biçimde ortadadır. Bu yoksullaşma bir yandan AKP hükümetleri tarafından izlenen taşeronlaştırma ve ücretleri baskılama politikasının bir sonucudur. Öte yandan bu ücret düzeyleri sendikalar açısından da ciddi bir başarısızlıktır. Yıllardır Türk-İş ve Hak-İş yönetimleri tarafından yürütülen kamu toplu iş sözleşmeleri (çerçeve anlaşma) görüşmeleri işçilerin refahını artıramamıştır. Yıllardır hükümet politikaları konusunda sessizliğe bürünen bu iki konfederasyon umarız artık gerçeği görür!

TÜRK-İŞ VE HAK-İŞ NE YAPACAK?

İki konfederasyon tarafından verilen teklif yukarıda anlatılan gerilemenin bir bölümünü telafi etmektedir. Bu nedenle bu teklifte ısrar etmek önemlidir. Teklif işçi ücretlerinde anlamlı bir iyileşme sağlayabilir. Bakalım iki konfederasyon işçinin hakkı için bu tekliflerinde ısrarcı olacaklar mı yoksa seçim öncesinde hükümeti zora sokmamak için imza atacaklar mı?

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay “Geçen hafta bize 11 bin 500 lira taban ücret ve yüzde 30 artış teklif edildi. Bu teklif işçi kesimi olarak bizim taleplerimizi karşılamıyor. Bu rakamları konuşmanın uygun olmadığını ifade ettik. Bir sözleşme kadar önemli olan bu taşeronların kadro meselesi var. Onu da bu sözleşme kapsamında hazırlayacağımız maddenin içinde olmasını istiyoruz” diye konuştu. Atalay, “Arzu ettiğimiz rakam olması halinde biz bu sözleşmeyi 10-15 gün içinde bağıtlamak istiyoruz. Arzu ettiğimiz rakam olmuyorsa altı ay bile sürerse bizim için mesele değil. Bir yerde buluşabilirsek buluşuruz, buluşamazsak grev kararı dahil tüm seçenekler gündeme gelir. İşçinin razı olmayacağı bir şeye imza atmayız” açıklamasını yaptı. Önümüzdeki günlerde Türk-İş ve Hak-İş yönetimlerinin tekliflerinde ne kadar ısrarlı olacaklarını göreceğiz.

Öte yandan kamu toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sürerken ana muhalefet partisi CHP’den önemli bir çıkış gündeme geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba 14 Nisan 2023’te kamuda çalışan işçiler adına hükümetle sürdürülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerine ilişkin, “Sendikalarımıza ve işçilerimize çağrımızdır: İçinize sinmeyen hiçbir sözleşmeye imza atmayın. 14 Mayıs’tan hemen sonra tüm kayıplarınızı telafi edeceğiz” açıklamasını yaptı. Muhalefetin bu vaadi sendikaların elini çok güçlendiriyor. Kuşkusuz sendikalar taleplerini elde ederlerse seçimi beklemeden toplu sözleşmeyi imzalayabilirler. Ancak istemedikleri bir sözleşmeye mecbur değiller. Ana muhalefetin verdiği bu desteği değerlendirmelerinde büyük yarar var.

Yıllardır kayba uğrayan kamu işçisini seçim öncesi kötü bir sözleşmeye mahkum etmeye kimsenin hakkı yok. Türk-İş ve Hak-İş yönetimleri verdikleri teklifin arkasında net bir biçimde durmalıdır. Aksi halde veballeri büyük olur.