Google Play Store
App Store

Okullarda temizlik görevlisi yok. Tasarruf gerekçesi ile taşımalı eğitim yönetmeliğinde yapılan değişiklikle önce köy okulları kapatılan çocukların şimdi de taşımalı eğitim hakkı yok. Deprem bölgesinde yalnızca okul öncesi eğitim alan çocuklarla sınırlı olan okul yemeği de yok. Öğrenciler öğretmensiz, bütçe yetersizliği gerekçesiyle yeterli öğretmen ataması yok. Mülakat adaletsizliği nedeniyle atanacağı açıklanan 20 bin öğretmen ataması da yok.
Yoklar arasında varmış gibi süren eğitim... Sosyal devletin çöküşünün en net fotoğrafını eğitimde yaşıyoruz.

İşgücü uyum programı (İUP) okullardaki temizlik sorununu tamamen içinden çıkılamaz hale getirdi. Güvencesiz, haftada üç gün, günlük 566 TL “harçlık” ile haklı olarak kimse çalışmak istemiyor. Okullar için yeterli temizlik görevlisi bulunamıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın otuz bin kişiyi toplum yararına program (TYP) kapsamında alacağı açıklamasının sonrası şu anda okullarda İUP kapsamında çalışanlar itiraz ediyor, İUP koşullarında çalışmak istemiyor.

En azından asgari ücret alabilmek için TYP kapsamına geçmek istiyorlar.

İşgücü uyum programı yalnızca okullarla, eğitim alanı ve temizlik ile sınırlı değil. Tüm kamu kurumlarını ve çok sayıda kamu hizmetini kapsıyor. İUP sürerse hastanelerde, adliyelerde tüm kamu kurumlarında temizlik görevlisi bulunamayacak. Kamusal alanların temizlik, bakım, onarımı, sosyal hizmet kurumlarında yaşlı, engelli, hasta bakımı, kamu kurumlarında çocuk bakım işleri vb. onlarca kamu hizmeti için İUP devreye sokuluyor.

İUP ile tüm kamu hizmetleri tasfiye ediliyor. Kamu hizmetlerinin kalıcılığı, sürekliliği ortadan kaldırılıyor.

***
Kamunun, kamusal hizmetlerin tasfiyesi istihdam biçiminde de hayata geçiriliyor. İUP ile esnek, güvencesiz, yarı zamanlı, geçici ve asgari ücretin altında çalıştırma devlet eliyle kalıcılaştırılıyor.

İUP kapsamında çalışanların hukuki statüleri belirsiz. İşçi mi, işçi değil mi? Kamu çalışanı mı, değil mi? Hukuki statü önemli çünkü çalışanların hakları, hukuki statüye göre belirleniyor. İlk hafta 5 gün 37,5 saat, devam eden haftalarda ise üç gün 22,5 saat çalışacaklar. Çalışacaklar ancak ücret almayacaklar, “harçlık” ödenecek. Programda yer alan “harçlık” ifadesi, yasal olmayan, hukuki statüsü olmayan çalıştırma biçimi için hazırlanmış şeytanın bile aklına gelmeyecek bir kılıf.

Ücret dediklerinde asgari ücretin altında çalıştıramıyorlar. Bu yüzden harçlık diyorlar. Gönlümden koptuğu kadar ve benim belirlediğim kadar… Çalışma, emek karşılığında ücreti hak olmaktan çıkarıp lütuf haline getiriyorlar.

İkincisi ise sosyal güvenlik. Ülkemizde uygulanan sistem, primli sistem. Örneğin emeklilik haklarından yararlanabilmemiz için emeklilik priminin yatırılmış olması gerekiyor.  Maluliyet sigortasından, ölüm sigortasından yaralanabilmek için primlerin tamamının yatırılması gerekiyor. Primler ikiye ayrılıyor. Uzun erimli, kısa erimli sigorta kolları. Emeklilik, ölüm, maluliyet sigortaları uzun erimli sigortalar. İUP kapsamında çalışanlar ücret değil, harçlık karşılığında çalıştırıldıkları için bu sigorta kollarından yararlanamayacaklar. Bunun anlamı şu; çalıştıkları süre sigorta başlangıcı anlamında emeklilikte dikkate alınmayacağından asla emeklilik hakları olmayacak. Maluliyet sigortası da dikkate alınmayacak. Prim yatırılmadan, çalıştıkları sürede sigortadan faydalanamayacaklar. Ölüm sigortasında 1800 gün prim yatırılmadan öldükten sonra hak sahiplerine ölüm sigortasından gelir bağlanması mümkün olmayacak, çalışmadan kaynaklı haklarından varisler faydalanamayacak.

Yalnızca iş kazası, meslek hastalıkları, hastalık yani genel sağlık sigortası primleri yatırılacak. Genel sağlık sigortası primleri yatırılırken de özellikle işçi statüsünü elde etmemeleri ve işçi statüsüne bağlı haklara ulaşmamalarını sağlamak için 5510 Sayılı Yasa'nın 5/E maddesine bir gönderme yapılıyor. İşçi olmadığı halde işçi sayılanlar 4/A’lı sayılanlar deniliyor.

***

Sosyal statüsü en düşük, esnek, geçici, asgari ücretin altında, sosyal güvenlik kapsamının dışında bırakılan, en alttakilerin de altında çalışma, güvencesiz istihdam biçimi yaratılıyor.

Kıdem tazminatı hakkı yok, ihbar tazminatı hakkı yok, sosyal güvenlik hakları yok.
Peki, İUP kapsamında çalışanların sendikaya üye olması, örgütlenmesi mümkün olacak mı?

TYP’de de benzer durum ortaya çıktı. İşçiler mi, değiller mi? Yargıtay o dönem bağımlılık -bir başkasının emir ve talimatları, doğrultusunda iş görme edimini üstlenen ve karşılığında ücret alan- ilişkisinden kaynaklı çalışanların işçi olduğuna karar verdi. Yargı, TYP kapsamında çalışanlar işçidir, sendikaya üye olabilir, toplu sözleşme hakkından da yararlanırlar dedi. Böyle olunca yine bir kurnazlıkla İUP ile “harçlık” ifadesini ortaya attılar.

Ücret unsuru yok, iş sözleşmesinin kalıcı unsuru olan ücret yok, harçlık veriyoruz diyorlar.

Sonra da sosyal güvenlik yasasına işçi değil, 4/A’lı, işçi sayılanlar hükmünü koyuyorlar.

Bunlar 4/A’lı sayılanlar. İUP kapsamında çalışanlar sendikaya üye olamasınlar, toplu sözleşmeden, grevden yararlanamasınlar diye bu programı hayata geçiriyorlar. Bunu yapıyorlar.

Diğer bir kurnazlık ise İUP aracılığıyla istihdamla işsizlik verilerinde yaşanacak. Haftada üç gün çalıştırma ile daha fazla kişiyi İUP kapsamında çalıştırarak işsizliği azalttık açıklamaları yapılacak.

Bir kez daha tercih; halktan, kamusal hizmetlerden, emekten, emekçiden yana, sosyal politikaları güçlendirmekten yana değil kamu hizmetlerini, emeğin haklarını tasfiye etmekten yana kullanılıyor. İUP ile yoksulluğun, eşitsizliğin her geçen gün daha da arttığı günlerde ateşin üzerine benzin atıyorlar.