Kanser testlerinin sonuçlarının günün hangi saatinde yapıldığına göre değişebileceği ortaya koyuluyor. Sirkadyen ritim dediğimiz, biyolojik mekanizma kanserin başlama ve gelişiminde etkili olduğunu gösteriyor.

Kanser teşhisinde saatin önemi
Fotoğraf: Unsplash

Belli işleri günün hangi saatinde yaptığınız, alacağınız sonucu etkileyebilir. Örneğin İsrail mahkemelerinde yapılan bir çalışmada, içerik bakımından neredeyse birebir aynı suçu ihtiva eden vakalarda bile, günün ilerleyen saatlerinde verilen kararların sabah saatlerinde verilen kararlardan daha acımasız olduğu görüldü: Sabahın erken saatlerinde davası görülen mahkûmların yaklaşık %70'i şartlı tahliye alırken, günün geç saatlerinde kararı bağlananların %10'undan azı tahliye ediliyordu. Bunun sebebinin, “karar yorgunluğu” olarak bilinen, insanların gün boyu aldıkları kararlar neticesinde yorularak, ilerleyen saatlerdeki kararlarının daha irrasyonel ve tutarsız olması olduğu düşünülüyor. Keza ABD’de akşam 5’e doğru alınan sezaryenle doğum kararlarında anne ölümü oranları, günün daha erken ve daha geç saatlerine nazaran daha yüksek; çünkü gündüz vardiyası bitecek olan hekimler ve/veya hemşireler, o saatlerde hata yapmaya biraz daha açık oluyorlar.


Yapılan yeni bir araştırmaysa, kanser testlerinin verdiği sonuçların da testin günün hangi saatinde yapıldığına bağlı olabileceğini (hatta kanserle mücadelenin direkt olarak günün saatleriyle ilişkili olabileceğini) gösteriyor. Ama bu durumda sebep, insan hatası değil. Sebep, “sirkadyen ritim” dediğimiz, gün içinde uyku döngümüzü ve hormonal süreçlerimizi regüle eden bir biyolojik mekanizma...

Sirkadyen ritim

Normalde sirkadyen ritim, hücresel fonksiyonlarımızın gün içerisindeki değişimine sebep olan biyolojik bir döngü. Örneğin gün boyunca hücrelerinizdeki genlerin okunma biçimi ve miktarı, savunma sisteminizin nitelikleri, hücre yenilenmesinin hızı gibi birçok biyolojik parametre durmaksızın değişiyor ve bu değişimler, genellikle gün ışığıyla örtüşen bir döngüyü takip ediyor. Bu durum, örneğin “jet lag” gibi uyku düzenini bozan olaylar sırasında veya uzun dönem uykusuzluk nedeniyle hücre faaliyetinizin de kötüleşmesi anlamına geliyor. Öyle ki sirkadyen ritmi belli bir düzeyin ötesinde bozulmuş kişilerde kanser riski bile artış gösteriyor! Yapılan çalışmalar, sirkadyen ritmin hem kanser başlangıcında hem de kanser gelişimi ve metastaz (kanserin vücuda yayılması) konusunda da etkili olduğunu gösteriyor.

Bunlar arasından metastaz özellikle önemli, çünkü kanser hastalarının ölümüne sebep olan ana unsur, kanserli hücrelerin vücudun birden fazla noktasına yayılması (yani metastaz)… Ancak metastazın gerçekleşebilmesi için, tümörlü hücrelerin kan dolaşımına karışması ve buradan yeni bir organa sıçraması gerekiyor. İşte sirkadyen ritim tam da burada önem kazanıyor, çünkü yapılan çalışmalar, tümör hücrelerinin kan dolaşımına karışma hızının gün içinde saate bağlı olarak değiştiğini gösteriyor. Fakat hangi saatte ne kadar karışım olacağı, kanserin tipine göre değişiyor: Örneğin meme kanserinin metastaz olma riski gece saatlerinde en yüksekken, prostat ve multipl miyelom gibi kanserlerin metastazı günün başka saatlerinde pik yapıyor.

Kronoterapi

İşte bu durum, kanseri ne zaman kemoterapi ve immünoterapiyle vurmamız gerektiğine yönelik stratejiye yön verebilir. Yayınlanan yeni makalede uzmanlar, “kronoterapi” adı verilen bir yöntemi savunuyorlar: Kronoterapi, ilaç ve immün terapilerin vücuda verildiği saati önemseyen tedavi yöntemlerinin genel adı. Bunu şöyle düşünün: Başınız ağrıyorsa, ağrı kesiciyi ne zaman aldığınızın çok bir önemi yoktur. İlacı alırsınız, kısa bir süre sonra baş ağrısı geçer. Ancak söz konusu kanser olduğunda, son derece ağır yan etkileri olabilen bu ilaçları tam olarak ne zaman ve ne dozda vereceğimiz çok büyük öneme sahip – ve kronoterapi, işte tam da bu zamanlamadan elde edilecek faydayı maksimize etmeyi hedefliyor.

Gerçekten de yapılan klinik araştırmalarda, kronoterapiye dayalı tedavilerin kanser ilaçlarının sebep olabildiği ağır yan etkileri azaltabildiği görüldü. Örneğin immünoterapi ilaçlarını saat 16:30’dan önce alan melanomlu hastalar arasındaki hayatta kalma oranları, bu ilaçları 16:30’dan sonra alanlara göre 2 kat kadar daha yüksek oldu. Dediğim gibi, her kanser tipinde bu saat ve zamanlama stratejisi farklı oluyor ve sadece günün saati değil, aynı zamanda hastanın cinsiyeti ve genetik arka planı gibi detaylar da bu stratejiyi etkileyebiliyor.

Kanser tedavisinde sirkadyen ritmin gözetilmesi, sadece terapi kısmında değil, kanser teşhisinde de kritik bir rol oynayabilir. Örneğin kanserli hücreler, günün farklı evrelerinde farklı proteinler üretebiliyorlar ve bu proteinlerin bir kısmı, kanser testlerinde biyoişaret olarak kullanılıyorlar; yani o proteinlerin varlığı, vücudunuzda kanser olduğunun belirlenmesine yarayabiliyor. Dolayısıyla hatalı pozitifleri veya hatalı negatifleri en aza indirmenin etkili yollarından biri, bu proteinlerin en çok üretildiği zamanlarda testlerin yapılması olabilir.

Sirkadyen ritim kadar basit bir olayın biyolojide bu kadar fazla unsuru etkileyebilmesi gerçekten heyecan verici. Ancak karmaşık sistemlerin, çok basit kuralların tekrar edilmesi ve üst üste eklenmesiyle oluştuğu düşünülecek olursa, sirkadyen ritim kadar temel olguların biyolojik süreçlerin merkezinde olması o kadar da şaşırtıcı değil. Bu süreçlerin mekanizmalarını anlamak, o süreçlerle ilişkili hastalık ve sorunları sonsuza kadar alt etmemizde önemli bir role sahip olacak. Bu nedenle bu sahalarda aktif araştırmaları desteklemeye devam etmek zorundayız.