Kant’ın pratik felsefesinin bize mirası
Kant’ın pratik felsefesinde pek çok açmaz olmasına rağmen içinde yaşadığımız koşullar filozofun temel sorularını gündeme getirip tartışmamızı zorunlu kılıyor.

Önder KULAK - Kurtul GÜLENÇ
2024, Aydınlanma ve eleştiri filozofu Immanuel Kant'ın 300. doğum yıl dönümü. Bu vesileyle Türkiye'de ve yurt dışında pek çok etkinlik düzenleniyor. Bunlardan biri 17-19 Eylül’de Lizbon Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Kongredeki sunumların üç temel temaya yoğunlaştığını söylemek mümkün: kozmopolitan adalet, barış ve cumhuriyet. Anlaşılan içinde yaşadığımız tarihsel ve politik koşullar (bölgesel savaşlar, katliam ve kıyımlar, normalleşen faşizmler, derin yoksulluk ve iktisadi krizler, hukukun iflası ve günden güne artan adaletsizlikler) insanlık idealinin yeniden tesisine yönelik ilgiyi, geçmiş yüzyıla kıyasla epey sönük de olsa, motive etmeye devam ediyor. Bu ilginin yalnızca Portekiz’deki etkinlik için geçerli olmadığı aşikar. Kant’ın pratik felsefesiyle ilgili tartışmalarda çoğunlukla benzer temalar ön plana çıkıyor. Bu durum sadece Kant’ın düşüncesindeki yönelimlerden kaynaklanmıyor.
Yoğun teknolojik donanımın etkisiyle iletişim araç ve kanallarında meydana gelen genişletici dönüşümün dünya kamuoyunu hiç olmadığı kadar bütünleştirdiği (ama aynı zamanda karmaşık toplumsal yapıların kırılgan teknolojik üst yapılara git gide bağımlı hale gelmesiyle iletişimsel süreçlerin manipülasyona çok daha açık hale geldiği), mekânsal sabitelerin günden güne yerinden edildiği, kitlesel mobilizasyona dayalı hareketlerin doğrudan ya da dolaylı biçimde sermaye ve emek çatışmasını küresel düzeye köktenci bir düzlemde yayarak gerilimi değişik veçhelerde yeniden inşa ettiği çağımızda dünyanın farklı coğrafyalarında ırkçılık, ayrımcılık ve parçalanmışlığın artan etkisine rağmen insanlığın karşılaştığı ve çözüme kavuşturmak zorunda olduğu problemler bir o kadar ortaklaşıyor gibi görünüyor. Post-metafizik söylem evreninde tarihte ilerleme fikrinin erekselciliğe dayalı özcülük suçlamasıyla tasfiye edilmesi Kant’ın kozmopolitanizm idealini pek de zayıflatmışa benzemiyor. Filozofun güncesinde iyimser bir umutla değerlendirilen kozmopolitanizm tezi 21. yüzyılda yerini iyimser olmayan bir umuda bıraksa da hala tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Kant’ın kozmopolitanizm tartışmasını yürüttüğü üç temel metin şöyle sıralanabilir: Dünya Yurttaşlığı Amacına Yönelik Genel Bir Tarih İdesi (1784), Yaygın Bir Söz Üstüne: Teoride Doğru Olabilir Ama Pratikte İşe Yaramaz (1793) ve son olarak Ebedi Barış (1795). İlk çalışma politika felsefesi ile tarih felsefesinin kesişiminde tam adaletli bir yurttaşlar anayasasını barış kavramı ekseninde ön plana çıkarmaya çalışırken, ikinci çalışma teori ile pratiğin ilişkisini sırasıyla ahlaki (bireysel), politik (devlet), kozmopolitan (insanlık) alanda ortaya koyarak bu alanların birbirleriyle olan temasını dünya yurttaşlığı tartışmasıyla bir arada ele alır. Son eser ise kozmopolitanizmi despotizme meydan vermeyecek gevşek bir devletler birliği önerisiyle yorumlayarak meselenin haklar katmanındaki konumunu konukseverlik iddiası ekseninde değerlendirir. Bu eserlerin tümünde kozmopolitan ideale adalet soruşturması eşlik eder. Kategorik imperatifin politik tezahürü olarak sözleşme yoluyla kurulan devletin tüm yurttaşların karşılıklı ilişkiselliğini garanti altına alan bir hukuk topluluğu idesine yaslanması gerektiği iddiası özgürlük, eşitlik ve bağımsızlık olarak beliren adalet ilkelerini devletin temel ilkeleri olarak sunar. Bu ilkelerin pratik akıldan türetilmesi filozofu kendisinden önceki liberal gelenekten önemli ölçüde ayırır ve devleti adalet ilkelerinde somutlaşan kategorik imperatifin, başka bir ifadeyle pratik aklın genel taleplerine bağımlı kılar. Kant’a göre söz konusu ilkelerin somutlaşabileceği yegane örgütlenme biçimi cumhuriyettir. Buna göre “cumhuriyet ortak bir amaç altında toplanan ve pratik aklın ilkelerinde akılsal olarak uzlaşan bireylerin oluşturduğu ideal bir topluma gönderme yapar.”1 Normatif bir çerçeveden hareketle yapılan bu belirleme modern cumhuriyetin en önemli özelliği olan ve dini yönlendirmelerin halk tarafından reddiyle açığa çıkan, her bilinçli yurttaşın taşıması gereken özgürlük kavramına dayalı modern ahlak ilkesi (ki buna içsel otonomi denebilir) ile hukuk ve politikanın örtüşen birliğini varsayar. Ebedi Barış eserinde de üç tamamlayıcı maddenin ilki “her devletin anayasası cumhuriyetçi olmalıdır” şeklinde belirlenmiştir. O halde barış fikri bağlamında değerlendirildiğinde cumhuriyetçi anayasanın hem tek tek devletler için hem de devletler arası ilişkilerde bir ideal olarak sunulduğu söylenebilir. Kant hem anayasa ve adalet ilkeleri üzerine konuşurken hem de insanlığın barış içinde yaşamasıyla ilgili koşulları/ilkeleri soruştururken dünya cumhuriyeti idesini merkeze koymaktadır.
Kant’ın pratik felsefesi üzerine çalışan en önemli çağdaş düşünürlerden biri olan Otfried Höffe filozofun hukuk ve politika felsefesine getirdiği yenilikleri dört başlık altında şöyle sıralar:
1) Savaş ve barış konuları kendisinden önce üzerine düşünülmüş meseleler olsa da Kant barış kavramını felsefenin temel kavramlarından biri haline getiren ilk filozoftur.
2) Pratik felsefede barış kavramı hukuk devleti çerçevesinde örgütlenen cumhuriyet anlayışıyla birleştirilir.
3) Kant cumhuriyet idesini dünya yurttaşlığına doğru genişleterek insanlığın temel problemlerinden birini kozmopolitan yaşam olarak belirler.
4) Kant’ta halk egemenliğine ve otonomiye dayalı anlayış, felsefenin Platoncu tek adamlığına son vererek kral halkla bütünleşmesine zemin hazırlamıştır.2
PEK ÇOK AÇMAZA RAĞMEN
Höffe, 28 Eylül’de Türkiye Felsefe Kurumu Goethe Enstitüsü işbirliğiyle Ankara'da düzenlenen “Kant’ın Pratik Felsefesinin Güncelliği ve Sorunları” başlıklı etkinlikte konuştu. İki saati aşkın süren konuşmasının başlığı “Kant’ın Ahlak Felsefesi ve Barış Teorisi Bugün Hala Bize Ne Söylüyor?”du. Modern burjuva düşüncesinin en önemli filozoflarından Immanuel Kant’ın pratik felsefesinde pek çok açmaz olmasına rağmen bugün hala içinde yaşadığımız koşullar filozofun temel soru ve kavramlarını yeniden gündeme getirip tartışmamızı zorunlu kılıyor, elbette bıraktığı mirası Hegel ve Marx’la birlikte düşünerek… Filozofun 300. doğum yıl dönümü kutlu olsun!
1 Hakan Çörekçioğlu (der. ve çev.), “Giriş”, Kant Felsefesinin Politik Evreni, Ayrıntı Yayınları, 2017, s. 17.
2 Otfried Höffe, Kant’s Theory of Cosmopolitan Law and Peace, çev. A. Newton, Cambridge University Press, 2006, s. xv.