Kapitalizm ve patriyarkaya karşı gıda egemenliği
Gıda egemenliği, tarımda piyasa egemenliğine karşı, üreten halkın egemenliğini savunan bir mücadele perspektifi önermektedir. Temelde toplumların, gıda üretimindeki artan endüstriyelleşme, kimyasal girdiler, büyük ölçekli tarım şirketleri ve de piyasa yanlısı yapısal düzenlemeleri dönüştürmeye yönelik her türlü biraradalığı kapsamaktadır. Bu biraradalık, gıda üreten kadınlar için aynı zamanda kapitalist ve patriyarkal sisteme karşı bir mücadeledir. […]

Gıda egemenliği, tarımda piyasa egemenliğine karşı, üreten halkın egemenliğini savunan bir mücadele perspektifi önermektedir. Temelde toplumların, gıda üretimindeki artan endüstriyelleşme, kimyasal girdiler, büyük ölçekli tarım şirketleri ve de piyasa yanlısı yapısal düzenlemeleri dönüştürmeye yönelik her türlü biraradalığı kapsamaktadır. Bu biraradalık, gıda üreten kadınlar için aynı zamanda kapitalist ve patriyarkal sisteme karşı bir mücadeledir. Çünkü şirketler lehine düzenlenen mevcut gıda sistemi erkek egemendir; kadını ve emeğini görünmez kılar; kadının toprağa erişimini güçleştirir; yerinden eder; sömürüye ve istismara karşı güvencesizleştirir. Buna karşın gıda egemenliği, kadının gıda üretimindeki önemini tanır; dayanışma ve eşitliğe dayalı adil, barışçıl bir dünya için, sağlıklı gıda ve ekoloji ile yaşanabilir bir toplum için kadını güçlendirmeye yönelik bir toplumsal dönüşüm amaçlar.
Kadınların yaşam hakkı için toprak, yaşamın üretimi ve savunucusudur
Gıda üreten kadınlar için toprak, üretim aracı olmanın ötesinde kültürel, sosyal, duygusal ilişkilerin kurulduğu bir yaşam alanı olarak tanımlanmaktadır. Toprağa erişimdeki pazar hâkimiyeti gibi kısıtlamalar kadınların daha fazla ayrımcılığa maruz kalmasına sebep olmaktadır. Bu anlamda toprak, insan hakları, sosyal adalet ve eşitlik ilkeleri bakımından kadınlar için yaşamın üretimi ve savunusu anlamlarına gelmektedir. Toprağa erişim ise kadınlar için temel yaşam hakkı olarak ifade edilmektedir. Böylece gıda egemenliği kapsamında bir tarımsal reform, toprağın sosyal kullanımı ile köylü tarımı/üretimini bir arada ele almayı beraberinde getirmektedir.
Gıda egemenliği toplumsal dönüşüm için anti-kapitalist ve anti-patriarkal halkçı köylü feminizmini savunur
‘’Bağımsızlık, toplumsal dönüşüm, köylü tarımının savunulması,
korunması ve gıda egemenliği için mücadeleler… Eşitlik, saygı, işbirliği
ve karşılıklı tanıma temelli cinsiyet ilişkileriyle yeni erkekler ve kadınlar
buradan ortaya çıkacaktır.’’1
2017 yılında, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu delegasyonu olarak La Via Campesina 7. Uluslararası Konferansı’na katılma fırsatım oldu. Gıda egemenliği kavramının küresel taşıyıcısı olan La Via Campesina için gıda üretiminde kadın önemli bir mücadele alanı olarak yer almaktadır. 7. Konferans sırasında tanıklık etme fırsatı bulduğum, 79 ülkeden gelen köylü kadınların oluşturduğu 4. Kadın Meclisi buluşması, konuya dair kapsamlı bir kavrayış edinmemi sağladı. Gıda egemenliği bağlamında feminist mücadelenin hedefi, temelde cinsiyet eşitliği ve politik karar alma mekanizmalarında tam katılım ile şiddeti sona erdirmek olarak ortaya çıkmaktadır. La Via Campesina üyesi gıda üreticisi kadınların, feminizm ve gıda egemenliği mücadelesi iki hatta sürmektedir. Ataerki ve cinsiyetçiliğin tarih boyunca var olduğunu kabul eden kadınlar, öncelikle kapitalist ve emperyalist saldırının, doğası gereği muhafazakâr ve faşist ataerki ile özdeşleştiği tespitini yapmaktadırlar. Kadınlara yönelik şiddetin ve ayrımcılığın artışının sebebi olarak kapitalizm ve neoliberal modele işaret eden kadınlar, bu tespitten hareketle toprağın, suyun, doğanın sömürüsünün, hayatların ve bedenlerin sömürüsünden bağımsız düşünülemeyeceğini savunmaktadırlar.
Feminizm ve gıda egemenliği mücadelesinin ikinci hattını ise mücadele içindeki ilişkilerdeki sorunlar, kadınların politik katılımı oluşturmaktadır. Bu anlamda karar mekanizmalarına katılımda, söz ve eylem üretiminde kadın ve erkek eşitliğinin sağlanması önemli bir yer tutmaktadır. Bununla birlikte üretici örgütlerinin iç dinamikleri de mücadele alanı olarak tanımlanmakta ve kadın meclislerinin gündemi olarak ele alınmaktadır. Tüm bunlara karşın pratikte tam bir eşitliğin sağlanamadığı tespiti de yapılmaktadır. Bunun temel sebebi ise gıda üreticisi kadınların tarla ile aile arasında bölünmeleri ve bir tercih yapmaları durumunda aileyi seçmek zorunda kalmalarıdır. Bunlara ek olarak, dünyanın her yerinde ev içinde de süren şiddet de gıda egemenliği kapsamında bir mücadele alanı olarak ifade bulmaktadır. Son olarak kadınların topraktaki emeğine karşın, pazar erişimi ve politik temsiliyet bakımlarından kısıtlanması da bir sorun olarak tespit edilmektedir.
Bu sorun ve ilkeler çerçevesinde La Via Campesina için kapitalist, neoliberal sömürü politikalarına karşı gıda egemenliği temelinde toplumsal dönüşümün, mücadelelerin ön saflarında yer alan kadınların örgütlenmesiyle geliştirilmesi, halkçı köylü feminizmi kavrayışı etrafında şekillenmektedir. Halkçı köylü feminizmi kavrayışı, gıda üreticisi kadınların, cinsiyet eşitliği ve toplumların cinsiyetçi baskıları ile pazar hâkimiyetine dayanan modern tüketim toplumuna karşı mücadelesinin anti-kapitalist ve anti-patriyarkal hatlarda sürmesi gerektiğini savunmaktadır.
Türkiye’de kadın işçilerin kayıt dışı ve güvencesiz çalışma koşulları gıda üretiminde feminist perspektifin önemine işaret ediyor
Türkiye’de tarımla uğraşan ailelerde, kadınlar hem ev içi işleri hem de tarımsal faaliyetleri gerçekleştirirler. Kadınlar, tohumların saklanmasından, tarlanın bakımına ve hasadına kadar gıda üretiminde önemli bir rol oynamaktadırlar. Bununla birlikte kadınlar çoğunlukla kayıt dışı ve güvencesiz koşullarda çalıştırılmaktadır. Güvencesizliğin sonucunda birçok iş cinayeti de yaşanmaktadır. İşçi Sağlığı ve İşçi Güvenliği Meclisi’nin aylık raporları da bu gerçeğe işaret etmektedir. Buna göre tarım-orman ve gıda işkolları, kadın işçi cinayetlerinin en çok görüldüğü alanlar olarak ortaya çıkmaktadır. Cinayetlerin başlıca sebebi ise tarlalara giderken yaşanan trafik kazaları olarak belirtilmiştir. Bu tablo, gıda üretiminde feminist perspektifin önemini göstermektedir. Gıda egemenliği, gıda üreticisi kadınların, tarımsal üretimdeki yerleri görünürleştirip, bir mücadele alanı olarak örgütlemeyi hedeflediği için önemli bir yer tutmaktadır.
1 La Via Campesina 7. Uluslararası Konferansı: Kadın Meclisi Deklarasyonundan.