Kapitalizmin vahşeti ve sosyalizm
Kapitalizmin vahşeti tüm çıplaklığı ile ortada, böyle giderse yaşlı dünyamızla birlikte insanlığı da yok edecek. Yazık ki, insanların ezici çoğunluğu bu sonu engellemek için harekete geçmekten uzak.
Çok küçük bir azınlık hariç! Dünyanın multimilyarderleri kendi para kazanma hırslarının sürüklediği korkunç sonu gayet ciddiye alıyor ve kirli paralarıyla hazırladıkları sondan kurtulma hesapları yapıyorlar.
O hesapların gerçekleşmesi için dünyada yoksulluğu bitirebilecek kadar çok paralar harcıyorlar!
Bugün Ankara’da, 78’lilerin bir etkinliğinde, saat 13.00-16.30 arasında Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası’nda “Kapitalizmin Vahşetine Karşı Sosyalizm – Nasıl bir düzende yaşamak istiyoruz” diye tartışacağız. Sunumu Cuma Gürsoy’un, moderatörlüğü de “Bir kelebek kadar ömrüm olsa onu da örgütlü yapılarda tüketirdim” diyen Yaşar Seyman’ın yapacağı toplantıda Fikret Başkaya, Erdoğan Aydın, Fatih Yaşlı ve ben konuşmacıyız.
Kapitalizmin vahşet, yaşamak istediğimiz düzenin de sosyalizm olduğunda biz anlaşırız. Oraya nasıl varılacağı ve onun nasıl yaşayacağı ise, dünya solunun bir türlü bitmeyen tartışması. Düşlerimizdeki dünyaya giden yolun en önemli taşıyıcısı Yaşar Hanım’ın müthiş cümlesinde saklı: “Örgütlü yapılar!”
Yolun sonuna örgütsüz ulaşılamaz ama yüzbinlerce kelebek ömrüne sahip iyi insan, ömürlerini örgütlü yapılardan uzak, tek başlarına bir şeyler yaparak tüketiyorlar. En hafif ifadeyle bir örgüt küskünlüğü ile iyi bir dünyanın yaratılmasına yol açamayacak tek tek iyiliklerle vicdan rahatlatıyorlar.
Yolun sonunu, düşlerimizdeki bir başka dünyayı göreceksek, bu ancak örgütlü yapılarla olacak, kesin. Düşlerimizdeki hayatı yaşamak için yolun sonunu beklememek, o dünyaya ait ilişkileri bugünden kurmak gerek, bu da kesin.
Dünyanın multimilyarderlerinin düşledikleri hayatla şimdi yaşadıkları aynı. Böyle yaşamaya devam etmek ve hazırladıkları sondan kurtulmak için uzayda koloniler, yeraltında cennetler, Alaska ve Yeni Zelanda gibi kıyametten en az etkilenecek yerlerde kendilerine korunaklı siteler kurma peşindeler.
İşleri robotlara ve yapay zekâya yaptırır, sömürerek semirdikleri emeğe de gereksinim duymazlarsa, 8 milyarlık insan türünün büyük çoğunluğunu yok edilebilecek “farklı bir tür” olarak da tanımlayabilirler. Yoksulluk, doğanın katli ve savaşlarla süren kapitalist vahşetin varacağı noktanın bu olması işten bile değil. Eğer bir alternatif koyamaz ve onu gerçekleştirecek örgütlü iradi yapılara sahip olamazsak!
900 gündür cezaevinde olan Gezi tutuklularına selam olsun. Gezi’de, örgütsüz ve kimseden “çık” komutu almadan ortaya çıkanlar, farklılıkların saygıyla el ele tutuşabilmesinin ve dayanışmaya engel olmamasının; herkesin bir diğerinin açığını yakalamak için değil kapamak için çırpınışının; özgürlükçü, paylaşımcı, dayanışmacı, ekolojist bir anlayışla kucaklaşabilmenin mümkün olduğunu gösterdiler. Gezi Parkı’nın merdivenlerinde paranın geçmediği, elinde fazla olanın getirip ihtiyacı olanın aldığı bir ilişkiyi kurdular.
Devrim ve sosyalizm hakkında çok sevdiğim şu cümleleri de Oğuz Abi (Müftüoğlu) kurmuştu: “Devrimin ve sosyalizmin, özünde, sevgiye dayandığının ve ilhamını iyi insanların kalbinden aldığının neredeyse unutulduğu bir dönemde, sol, devrimciliğin akılla kalp arasında kurduğu kopmaz bağı yeniden hatırlamalı. Sosyalizm, sadece doğru fikirlerin egemen olduğu bir uzmanlar sistemi değil, iyi kalplerin nefes aldığı bir dünya olarak tasarlandığı ölçüde, insanlığın kayıp rüyasını yeniden var edebilecektir.”
Kapitalizmin vahşetine karşı, o rüyanın peşinden gitmeye devam!