Kâr hırsı yargılanacak
Geçtiğimiz hafta Yunanistan ve Sırbistan’da meydanlar dolup taştı. Pazar günü Yunanistan’da son 30 yılın en büyük kitlesel eylemi olarak nitelenen gösteriler gerçekleşti. Atina’dan Selanik’e, Patra’dan adalara kadar ülke genelinde sayılarının yüz binleri bulduğu ifade edilen kitleler 28 Şubat 2023’te yaşanan ve 57 kişinin hayatını kaybettiği Tempi tren kazası için adalet talebiyle meydanlara çıktı: "Kâr hırsı yargılanacak" dedi. Sırbistan’da ise Novi Sad tren istasyonu faciasında 15 kişinin ölümüne tepki olarak ülke genelinde büyük protestolar gerçekleşti.
Tempi tren kazası, Atina’dan Selanik’e giden yolcu treninin yük treniyle çarpışması sonucu gerçekleşmişti. İncelemeler, özelleştirme politikalarının getirdiği ihmal ve kâr odaklı yaklaşımlara işaret ediyordu. Ses kayıtları, işçi sendikalarının yaptığı uyarılara kulak tıkandığını ve demiryollarında yeterli güvenlik önlemlerinin alınmadığını ortaya koymuştu. Ulaştırma Bakanı istifa etmişti, ancak bu, toplumun öfkesini ve adalet arayışını durdurmadı. Bilakis, itirazlar daha örgütlü bir şekilde hem sorumluların cezalandırılması hem de özelleştirmelerin durdurulması talepleriyle büyüdü.
∗∗∗
Benzer bir adalet arayışı Novi Sad’daki tren istasyonu faciası sonrası Sırbistan’da da yaşandı. Son olarak 24 Ocak Cuma günü Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da 1 Kasım 2024’te Novi Sad tren istasyonunun çatısının çökmesi sonucu hayatını kaybeden 15 kişi için adalet talebiyle ülke genelinde kitapçılar, barlar ve tiyatrolar greve gitti. Daha önce de binlerce kişi sokağa dökülmüştü. 15 kişinin ölümü kamu altyapı projelerindeki yolsuzluk ve ihmallerin bir sonucu olarak değerlendiriliyor ve bu da hükümete yönelik tepkileri artırıyor. Sokak hareketinin başını ise öğrenciler çekiyor. Öyle ki protestolar, 1968'den bu yana Sırbistan'daki en büyük öğrenci hareketi olarak nitelendiriliyor[1]. Öğrenciler, fakültelerini işgal ederek dersleri bloke etmeyi, sorumluların yargılanmasını talep etmeyi sürdürüyorlar. Geçtiğimiz haftalardan ses getiren bu örnekler, neoliberalizmin, kemer sıkma politikalarının ve kâr güdüsünün insan hayatını nasıl değersizleştirdiğine karşı sokaklarda yükselen toplumsal tepkinin giderek arttığını gösteriyor. Bu eylemlerin merkezinde "kâr hırsının yargılanması" talebinin yer alması, neoliberal politikaların derin bir sorgulamaya tabi tutulduğunu açıkça gösteriyor. Yunanistan ve Sırbistan’daki kitlesel eylemler, adalet arayışının bireysel değil, toplumsal bir mesele olarak ele alındığında bir değişim yaratabileceğini ortaya koyuyor.
Türkiye’den bakıldığında muhalefetin ne yapması gerektiği üzerine tartışmalar artarken, bu örneklerden öğrenilecek dersler giderek daha kritik hale geliyor. Açık ki Türkiye’de böylesi bir irade mevcut değil. Tartışmalar ise genellikle böylesi bir imkanı arıyor görünüyor; belirli gündemlerden hareket etse de özellikle adalet sorununun toplumsallığını vurgulamakta ve çoğu zaman da muhalefetin birleşmesi gerektiği kanaatinde, en azından söylemsel düzlemde ortaklaşmış görünüyor.
∗∗∗
Türkiye’de sokaktaki toplumsal muhalefet ise ekonomik krizler, işçi ölümleri, kadın cinayetleri ve çevre katliamları gibi pek çok adaletsizliği gündeme taşıyor. Ancak sokaktaki toplumsal muhalefet ile temsili muhalefet arasındaki kopukluk, bu mücadelelerin etkisini zayıflatıyor. Bu kopukluk aşılmadıkça, ne sokak hareketleri toplumsal dönüşüm için gerekli gücü yaratabilir ne de temsili siyaset halkın yaygın taleplerine gerçek bir yanıt verebilir.
Yunanistan ve Sırbistan’da gördüğümüz kitlesel eylemler, halkın örgütlü adalet mücadelesinin yalnızca bireysel hak arayışlarından değil, toplumsal bir dönüşüm iradesinden doğduğunu gösteriyor. Türkiye’de de bu tür bir irade, yalnızca ihtiyaç değil, aynı zamanda bir zorunluluk haline gelmiş durumda.
[1] https://www.evrensel.net/haber/540351/ogrenci-protestolari-iktidari-sarsiyor-sirbistanda-neler-oluyor