Google Play Store
App Store

Türkiye’de tütün hem ithalat hem de ihracat açısından önemli bir kalem. Ancak tütün üreticileri yoksullukla boğuşuyor, yaşam mücadelesi veriyor. Ürettikleri tütünle geçimlerini sağlamayı bırakın, emeğiyle BAĞ-KUR primini dahi ödeyemez hale gelmiş durumda üretimi bırakmayı tercih ediyorlar. Kuşkusuz bu durum dünya tütün piyasasının oligopol yapısının Türkiye’deki üretim koşullarını belirlemesinin doğrudan bir sonucu. Sermayedarlar için hacim, ciro ve karlarda artışlarına yol açan yapısal koşullar tütün üreticilerine yoksulluk dayatıyor.

Bu koşullar kendini üretim miktarları ve üretici sayılarında da gösteriyor. Tütün Eksperleri Derneği 2023 Yılı Tütün ve Tütün Mamulleri Sektörü Raporu’na göre, 2002 ürün yılında 400.000 olan üretici sayısı bugün 40.000 üreticiye kadar gerilemiş durumda. Aynı şekilde, 2002 yılında 160 milyon kilogram olan üretim miktarı bugün yaklaşık 45 milyon kilogramlara kadar inmiş durumda. İthalat ise hızla artıyor. Öyle ki Türkiye 2011 yılından itibaren net tütün ithalatçısı durumunda. Bu tablo, dışa bağımlılık artarken üreticilerin piyasa karşısında güçsüzleştiğini gösteriyor. Dahası rapor TÜİK’in 2021 yılına ait “Yabancı Kontrollü Girişim İstatistikleri” verilerine dayanarak, Türkiye’de tütün mamulleri sanayinin yaklaşık %91,8’inin yabancı şirketlerin kontrolünde olduğunun; yani, Türkiye’de yabancı kontrolünün en yüksek olduğu imalat sektörü tütün mamulleri sanayi olduğunun da altını çiziyor..

∗∗

Şüphesiz ki bu noktaya birden bire gelinmedi. Yıllar içinde TEKEL’in özelleştirilmesi ve 2017’de TAPDK’nın kapatılması, 4733 Sayılı Tütün Kanunu ile destekleme alımları sonlandırılması gibi adımlarla üretim tamamen piyasa koşullarına terk edildi.  Sözleşmeli üretim modeli ise üreticiler için yeni bir çıkmaz yarattı. Devlet koruyucu bir rol üstlenmekten uzaklaşırken üreticiler de alıcı firmalara bağımlı hale getirildi. Rapor ülkemizde tütün üretiminde tarımsal girdi maliyetlerinde yaşanan artışa ve sözleşmeli üretim koşullarında üreticilerin söz haklarının olmadığına şu sözlerle dikkat çekiliyor:

“Yaprak tütün firmaları ile üreticiler arasında düzenlenen “Tütün Alım-Satım Sözleşmesi”nde yer alan özel şartların ve fiyatların belirlenmesinde firmaların ağırlığı söz konusudur. Örgütsüz tütün üreticilerinin sözleşmelerin özellikle fiyat kısmına müdahil olamaması kendileri için olumsuz bir durum oluşturmaktadır.”

Bu çerçevede üreticilerin örgütlenmesi en acil ihtiyaçlardan biri olarak karşımızda duruyor. Zira geçtiğimiz yıl Tarım Kanununda yapılan değişikliklere bağlı olarak ard arda çıkan yönetmelikler de üretim sürecinin mutlak şekilde şirketler tarafından ele geçirilmesine hizmet ediyor. Bunlardan kamuoyunda en çok dikkat çekenlerinin başında iki yıl üst üste ekilmeyen tarım arazilerinin kiralanması için çıkarılan “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik” geliyor. Yönetmelik önceki sene Tarım Kanunu’nda yapılan değişikliklerin bir uzantısı olarak, “planlı üretim” çerçevesinde çıkarıldıysa da esasen şirketlerin tarım arazilerini ve tarımsal üretimi ele geçişrmesini sağlayacağı konusunda bir toplumsal itirazı ortaya çıkarmıştı.

∗∗

Benzer şekilde, Kanun değişikliğinin bir uzantısı olarak çıkarılan “Sözleşmeli Üretimin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” de üreticilere, üretim koşulları üzerinde herhangi bir hak tanımadan, piyasa odaklı bir modeli dayatıyor. Tüm bunlar örgütlü mücadele imkanlarını da baltalıyor. Üretimin desteklenmediği, tarımsal alanların şirketlere teslim edildiği bu modelin devamı, yalnızca piyasalara bağımlılığı artırmakla kalmayacak, aynı zamanda üreticilerin tamamen köleleşmesine neden olacaktır.

Tütün üreticilerinin karşı karşıya olduğu sorunlar bireysel olmadıkları gibi tarımsal üretimin geleceği için de bir uyarı niteliği taşıyor. 2022 yılının bu günlerinde, tütün üreticilerinin kantara gitmeyerek sözleşmeli üretim modeline ve piyasa koşullarının adaletsizliğine karşı seslerini yükseltmişlerdi. O gün dile getirilen söz ve karar hakkı talebi, bugün de geçerliliğini koruyor. Üreticiler Uşak’ta bir araya gelmeye hazırlanıyor. Bize düşen de bu haklı arayışa omuz vererek, üreticilerin yalnız olmadığını göstermektir.