Uzun zamandır kara duygularla yatıp daha karasıyla kalkıyoruz. Nihayet farklı bir duygumuz var. Unuttuğumuz bir duygu. Mutluyuz! 6 Mart’tan beri telefonum durmuyor. Dostlarım, ailem sevinçli. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı uzun zamandır ihtiyaç duyulan bir trankilizan gibi. Oysa daha iki gün önce, aylardır yürütülen mutabakatın -6’lı masaya getirilen tüm bilimsel verileri yok sayarak Kemal beyin adaylığı sürpriz yumurtadan çıkmış gibi- son dönemeçte bir anda alaşağı edilmesiyle rutin karamsar siyaset, depremin acısına eşlik ederek tüm ağırlığıyla çökmüştü üzerimize. Sonra yapılabilecek tüm yorumları, analizleri erteleyerek bakacak olursak ihtiyacımız ve sonuç alıcı olan iyimserlikle ‘sağduyu’ kazandı diyebiliriz.


Artık halkın gerçek gündemine dönebiliriz!

Bu siyasi depremin anında görünmezleştirdiği gerçek depremin yaralarını sarmak için eksiği, yanlışı ve kötülüğü deneyimlemeye devam edebiliriz.Ortaklaşan acımızı dayanışmanın gücüyle iyileştirmek için neyin değişeceğini iktidarın olmadığı yerde devreye giren muhalefetin yaklaşım, yönetim ve hizmet anlayışıyla göstermeye devam edeceğiz. Çetelerin bu devletin kaynaklarından çaldığı 418 Milyar dolar ile Türkiye’nin tüm kentlerinin doğal afetlere karşı dirençli hale getirilebileceğini konuşacağız.

Deprem vergilerinin nereye gittiğini sorgularken bu vergiler hiç alınmamış gibi devletin IBAN vererek topladığı paraların ve çetelerinin milyonları yuvarlayarak topladıkları yardım paralarının akıbetini de sorgulayacağız.

***

İktidarın seçim vaadi tehditlerden oluşuyor. Bir yanda mağduru azarlayan, kanayan yaraya tuz basan, en acılı günde mağduriyeti görmezden gelip kaldığı yerden devam edenler. Bir yanda etnik köken, inanç, sınıf farkı gözetmeksizin kucaklaşma, eşit ve adil bir düzen vaadiyle Kemal Kılıçdaroğlu. Bürokratlara seslenişiyle, hırsızları hedef alışıyla, hakça ve birikte bir gelecek için suçluların, sermaye düzeninin karşısında tavrıyla temiz bir sayfa vaat eden, gülümseyen bir lider.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi ve ticari etik adına kararlı tutumu ve iktidara geldiği koşulda kapanacak musluluklar birilerini rahatsız ediyor. Bu rahatsızlar ittifakın masasına müdahale ettiğinde hak ettiği gündemi yakalayamayan korkunç bir olay yaşadık. Bu ülkenin yönetim biçimi, rutini haline gelen şiddet deprem sonrası Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarlarının düzene karşı etkili de olan sivil itaatsizlik eylemlerine cevap niteliğinde bir ırkçı saldırıyla Bursaspor-Amedspor maçında kendini gösterdi. Bugün iktidarda olanlara taş döşeyen sağ aklın en karanlık dönemine atıfla tribünlerde “beyaz toros” ve özellikle Kürtleri hedef alan faili meçhul cinayetlerin katili “yeşil” pankartları açılması seçim zamanlarında özellikle “kullanışlı” bulunarak devreye sokulan nefret kültürü ve ayrımcılığın en taze örneği oldu. Kindar, dindar ve milliyetçi iktidarın övgüleriyle bu provakasyon sahadan Bursa sokaklarına hatta ülkeye yayılacak bir teşvik ve koruma duyurusuna, aslında bir seçim vaadine dönüştü. Popüler kültür de ihmal edilmedi Çiçek Sepeti’nde aynı görsellerle müthiş aranjmanlar satışa sunuldu. “Not tutmakla” kalmayıp -şimdilik!- neler yapabileceklerini hissettirmekle yetinenlerin sözcüsü Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı netleştikten sonra "seçimler 14 Mayıs'ta, sonrasında herkese hak ettiği muameleyi yapacağız" derken bir ön gösteriyle örneğin Kürtler’in hak ettiği muamele işaret etmiş oldu.

Sahaya atılan malzemeler arasında bolca bulunan kurşunlar bugünün rejiminde suç aletlerine erişimin ve şiddetin özgürlüğünün simgesi. Sahaya linç kararlılığıyla inen Bursaspor taraftarlarının maç öncesi Amedspor oyuncularının kaldığı otelin önünü kuşatması benim okurlarıma eminim bir şeyler hatırlatıyor ama ya genç kuşak ne anlıyor bu halden? Bir adım ötesi “şükür otelin önündeki taraftarlara zarar gelmemiştir” yönünde bir bakan ya da başkan açıklaması olacak yeni bir tarihle mi öğrenecekler “yananlardan mı yakanlardan mı” olduklarını?

Yaşananların araştırılması ve sporda şiddetin önlenmesi için HDP tarafından meclise sunulan araştırma önergesi AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Gözaltına alınan 9 kişi serbest bırakıldı! İktidarın küçük sözcüsü yüzünden eksik olmayan alışılmış nefret ifadesi ve olanca hiddetiyle şöyle diyor: “Bize göre Amed diye bir yer yoktur! Amedspor diye bir kulüpten de bahsedilemeyecektir! Bursaspor taraftarlarını buradan selamlıyorum! Milli duruşlarından dolayı tebrik ediyorum.”

***

Buyurun size seçim vaadi. Kürtlerin hak ettikleri muamele hatırlatıldı. Sırada Aleviler, kadınlar, çocuklar, depremzedeler, işçiler, sendikalar, stk’ler, birbirinin acısını anlayanlar, başkasının derdine dertlenenler, birbirini dinleyenler, dayanışanlar, vicdanı olanlar, kan dökmeyenler, muhalifler, Cumhur ittifakı partilerini ve dinin suistimalini desteklemeyen ama dün ağızlarına bal sürerken bugün düşman belledikleri “din kardeşleri… Soldan sağa uzuun bir liste var hak ettiğinin ne olduğunu da “çok şükür” çoktan beri deneyimlemiş. Seksenlerde cenazesi kurşunlanmış, dün yandaş şirketin maden cinayetinde yitirdiğinin acısı tazeyken tekmelenmiş, katili sultan affıyla serbest bırakılmış, bugün enkazdayken azarlanmış, annesi kadın olduğu için öldürülmüş niceleri. Tümü Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklandıktan sora yaptığı ilk konuşmada ve gündemindeydiler. Katili, hırsızı hukuk karşısında hesap versin ve adaletin tesisiyle helalleşerek geleceğe acıları unutmadan iyileşerek taşıyalım diye. Bu seçimin adayı onlar. Bu seçimin adayı, “seçilecek aday” biziz, hepimiziz.

Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.*


*Edip Cansever/ Yerçekimli Karanfil