Karanlığa takılıp kalmak
Batı kaynaklı kitap ve filmlerde yaklaşık 15 yıldır rastlanan özel bir uyarı uygulaması var: Tetikleyici uyarısı (trigger warning).
Bu uyarıyla ilk kez, epilepsi krizlerini tetikleyebilecek ışık patlamalarının bulunduğu film ve videolarda karşılaştık sanırım. Hatta uyarıyı ilk gördüğümde, takdirle karışık bir şaşkınlık duyduğumu anımsıyorum. Belki onbinlerce farklı insanla aynı mekânda ışık patlamalı nice filmler izlemiş ve bir tekinde bile birilerinin epilepsi krizi geçirdiğine tanık olmamışızdır. Ama olabiliyormuş demek, ki böyle bir uyarı sistemi geliştirilmiş. Küçük bir uygarlık işareti...
∗∗∗
Sonra bu tür tetikleyici uyarılarıyla korku romanlarında karşılaşmaya başladım. Örneğin İngiliz yazar Matt Shaw’un romanlarının siyah kapaklarında kıpkırmızı karakterlerle “Warning!” yazardı: “Dikkat! Bu bir ‘aşırı korku’ romanıdır. Kolay etkilenen ya da şoke olabilen hassas insanlar için yazılmamıştır.”
Stuart Bray’in görece daha yakın zamanda yayımlanan ‘June’ serisinin nedense ilk kitabında olmayan, ama ikinci ve üçüncü kitaplarında bulunan uyarıysa şöyle: “Dikkat! Bu kitap aşırı derecede şiddetli ve kanlı sahneler içermektedir. Okuyucuların 18+ olması özellikle tavsiye edilir.”
Kitle kültürü ürünlerinde bu tür uyarıların ilgi çekmeye yönelik satış taktikleri olduğunu tahmin etmek zor değil. Ama yukarıda verdiğim örneklerin uyarılarında çok gerçekçi olduklarını belirtmeliyim.
∗∗∗
Geçen hafta ‘Gassalin Islığı’ başlıklı yazı yayımlandıktan sonra, böyle bir ‘tetikleyici uyarısı’ koymadığımı fark edip biraz telaşlandım. Gassal dizisiyle ilgili tartışmalara kuramsal bir giriş yapmak amacıyla batı ve doğu toplumlarının cenazelere yaklaşımını anlattığım yazıda, kimilerini rahatsız edebilecek bazı detaylar vardı.
Sonra, bunun ölümle epey hastalıklı bir ilişki yaşayan bir ülkede doğup büyümüş insanlar için aslında o kadar da rahatsız edici olmayabileceğini düşündüm.
İnsanın ‘öleceğini bilen tek canlı’ olduğu söylenir. Ölüm, üstüne düşündükçe basit bir bilgi olmaktan çıkar, yaşama ve dünyaya bakışı da belirleyen temel bir olguya dönüşür. Tüm fobilerimizin kaynağı olan ölüm korkusu, dinlerin de asıl çıkış noktasıdır. İnsanlık, ölümle ilişkisini rasyonel bir boyuta taşıyıp azalttığı oranda aydınlanır ve uygarlaşır. Bunu gerçekleştiremeyen gelenekselci toplumlarsa, tüm yaşam enerjilerini ölümü meşrulaştırmak ve yüceltmek için harcar.
Yatağında huzur içinde değil de bir çatışmada vahşi biçimde öldükten sonra bir tanrı tarafından kahraman olarak karşılanıp kutsanacak olma düşüncesi, belli bir dinsel kimlikten bağımsız olarak, şehadet kültürü olarak adlandırılır. Bu kültürde aslolan yaşatmak ve yaşamak değil, öldürmek ve ölmektir. Vikingler bunun en iyi ‘eski’ örneğidir: Savaş meydanında ‘düşman’ silahıyla öldürülünce Valhalla’ya (cennete) gidip tanrı Odin’le kadeh tokuşturacağına inanan Viking savaşçıları, bu ölüm yüceltmesi ve cennet umudu sayesinde tarihin en barbar halkları listesinde başı çekmiştir. Bu, geçen yazıda tartışmaya çalıştığım, “Ölmeye! Ölmeye! Ölmeye geldik!” diye bağıran ‘thanatik’ (ölümperest) ve ‘nekrofilik’ (ölüsevici) toplum yapısının bir örneğidir.
Bu bağlamda, uygarlık tarihini belli açılardan ‘vikinglikten uzaklaşma tarihi’ olarak nitelemek bile mümkün: Toplumlar yüzlerini düşsel Valhalla’dan gerçek yeryüzüne çevirdikçe, dünyayla ilişkilerini inançlarla değil bilimsel bilgi üzerinden tanımladıkça, yaşam ve ölümü kavramsal ve pratik düzeyde yerli yerine oturtup gerçekte neyin değerli olduğunu anladıkça barbarlıktan uzaklaşır.
∗∗∗
Türkiye toplumu ne yazık ki ölüm konusunda henüz ‘tetikleyici uyarısı’na ihtiyaç duymayacak kadar yolun başında... Başka hiçbir şey olmasa, sırf kadın cinayetleri bile -Namus belasına kardaş! Ya benimsin ya toprağın...- bu ülkeyi karanlık çağlar çukurunda tutmaya yeter.
Öldürme ve ölmenin hiç de yüceltilecek bir şey olmadığını anladığımız, bununla ilgili anlatı ve yazıların başına tetikleyici uyarısı koyma gereksinimi duyacağımız günler de gelecek elbette...
Sadece ne kadar yakın, ne kadar uzak olduğunu merak ediyorum; yaşamsal ve ölümcül olana ne kadar uzak, ne kadar yakın...