Attila Aşut
yazievi@yahoo.comKarayemiş / Kareymiş…
-Sevgili Ali Mustafa’ya-
Has ozanların dili sıradışı ve şaşırtıcıdır. Söz dağarları zengindir. Ölçünlü dilin yanı sıra yerel sözcükleri de ustalıkla kullanırlar. Bununla da yetinmez, kendi sözcüklerini üretirler. Gündelik dildeki kimi sözcükler ise onların anlatısında başka biçimlere bürünür. Zaten biraz da bu özellikleridir onları özgün kılan…
“Karayemiş”, Türkiye’de Doğu Karadeniz bölgesine özgü bir ağaç ve onun yemişidir. Farklı yerlerde "Gürcü kirazı", "Laz kirazı", "Laz yemişi" gibi adlarla da bilinir. Görünüş olarak kiraza benzer. Başlangıçta kahverengidir; iyice olgunlaşınca siyaha dönüşür. “Karayemiş” adı da buradan gelir. İyi bir doğal antioksidan kaynağı olduğu söylenir. Değişik bir yemiştir, ağızda kekremsi bir tat bırakır…
“Karalahana” ve “karayemiş”… Bu iki “kara”lı ürünün yöre kültüründe önemli yeri vardır. Nitekim Karadenizli sanatçı Gökhan Birben de dokunaklı yorumuyla içli bir sevda türküsüne dönüştürmüştür “Karayemiş”i:
“Karayemişun dali / Yere damladi bali / Yedi kat yere girsun / Sevduğumun ikbali”.
DİZGİ YANLIŞI DEĞİL!
Karayemişten bunca söz edişim nedensiz değil. Geçen haftaki “Kentler, Sokaklar ve Yazarlar” başlıklı yazımda Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan söz ederken “Trabzon Deyince” adlı şiirinden bir bölüm aktarmıştım. Bilmiyorum kaç okur görebilmiştir orada “kareymiş” diye bir sözcüğün geçtiğini… Çoğu okurun o sözcüğü pek de ayırdına varmadan “karayemiş” diye okuduğundan kuşku duymuyorum! Doğru okuyanlar da büyük olasılıkla “dizgi yanlışı” sanmışlardır! Zaten bilgisunardaki şiir sitelerinde de bu sözcük hep “karayemiş” diye yazılmamış mı?
Oysa Bedri Rahmi Eyüboğlu, karadenizli bir ressam / ozan olarak, karın dalları eğmesinden esinlenerek “karayemiş” sözcüğünü özgün bir imgeye dönüştürmüş ve “kareymiş” biçiminde kullanmıştı.
O şiirin dört ayrı dizesinde “kareymiş” sözcüğü şöyle geçiyor:
“Trabzon deyince aklıma bir salkım kareymiş gelir” (…)“Dudaklarında kareymişlerin moru”(…)“Soğuksu deyince bir dizi kareymiş ağacı” (…) “Kareymişlerin altında biri kız biri oğlan iki çocuk”…
(“Eğmek” sözcüğü birçok yörede “eymek” biçimde seslendirilir.)
***
“Trabzon Deyince” şiiri, ilk olarak Bedri Rahmi’nin Bigüzel adlı çalışmasında yer aldı. Daha sonra Dol Karabakır Dol (Bütün Şiirleri) kitabına girdi ((İş Bankası Kültür Yayınları, 2019, 20. Baskı, s. 319-321).
Bu yazımız, şiirin aslında “kareymiş” diye geçen sözcüğü “karayemiş” olarak değiştiren seçki hazırlayıcıları ve site yöneticileri için de bir uyarı olsun!
HAFTANIN NOTU
Bir Direniş Öyküsü: BirGün
Yirminci yaşını geride bırakan BirGün gazetesi, gerçekleşmiş bir büyük düşün adıdır. Ama daha çok, olağanüstü bir direniş öyküsüdür. Adını da bu direnişten almıştır…
“Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey ithalatçılar, ihracatçılar, ey şeyhülislam! / Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz! / Bunu söyleyeceğiz bin defa!” diye sokakları inlettiğimiz 60’lı yılların rüzgârıyla yola çıktı bu gazete. Ataol Behramoğlu’nun devrimci dizelerinden esinlenerek “BirGün mutlaka” demeyi sürdürmek için… O gün bugündür kesintisiz sürüyor kavga.
14 Nisan 2004’te kurulan ve bu yıl 20. yaşını dolduran BirGün gazetesi çok zor günlerden geçti ama devrimci inat ve kararlılıkla tüm engelleri aşarak bugüne ulaşmayı başardı. Bu çorbada tuzu olan herkese gönül borcu duyuyoruz.
20. yıl anısına, BirGün’ün mücadele geçmişini “Bir Düş” adıyla uzunca bir belgesele dönüştürdü arkadaşlarımız. Böylece sosyalist yayın tarihimizin arşivine değerli bir yapıt daha armağan edilmiş oldu. Ümit Oktay Aymelek ve ekibinin gerçekleştirdiği belgeselin ilk gösterimi 15 Ekim’de İstanbul’da yapılmıştı. Perşembe akşamı da Ankara’da eski ve yeni BirGün emekçileriyle geniş bir çağrılı topluluğuna gösterildi “Bir Düş” belgeseli. Önümüzdeki günlerde başka illerde de sürecek bu etkinlikler…
Bileşeni olmaktan her zaman onur duyduğum BirGün’e ve “Bir Düş” belgeseline emek veren herkese bir kez daha sonsuz teşekkürler…