“Karşıyız” dediği Kürt Özerkliği, Federasyon değil
Türkiye bölünmesine yol açtığı Suriye ile ülkenin birliğini korumak için aynı safa düştü
Rojava’da dün Kuzey Suriye Federasyonu’nun kurulduğu ilan edildi. Bu henüz resmi bir ilan değil. Kararı alan Kurucular Meclisi’nin bir yetkilisi federasyonun henüz netleşmeyen sınırlarının belirlenmesinden sonra tüzüğün hazırlanacağını ardından da “resmi kuruluş”un ilan edileceğini belirtti.
Her şey tersine dönebilir, dolayısıyla bu “resmi ilan” bakarsınız hiç de yapılmayabilir. Çünkü, bu konuda ABD ile anlaştığı söylenen Rusya’dan bu oluşumun tanınmayacağı açıklaması geldi. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, Kürtlerin federal sistem ilan etme planlarına nasıl baktıkları sorulduğunda da, “Bu, bizim işimiz değil. Bize göre, Cenevre görüşmeleri süreci kapsamı dışında herhangi bir şey ilan etmenin hiçbir anlamı yok” yanıtını verdi.
Türkiye’nin de tepkisi malum. Elbette karşı. Tuhaf olan, Türkiye, Rusya’yı bir kenara bırakalım, Suriye ile aynı safa geldi. Daha doğrusu Suriye’nin safına gelen Türkiye oldu.
Bunları daha çok tartışacağız. Asıl konuşulması gereken konu, ABD’nin bu olguya yaklaşımı. Çünkü ABD’nin önceki gün yaptığı açıklamadan sanki Türkiye’nin kaygılarını paylaşıyormuş gibi bir sonuç çıkarıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner, ABD’nin Suriye’de özerk ya da yarı özerk bir Kürt bölgesini tanımayacağını, Suriye’nin bütünlüğünden yana olduklarını söyledi.
Bu, dediğim gibi, ABD’nin Suriye’de kurulan federasyona karşı olduğu biçiminde yorumlandı. Oysa bu açıklamadan, dikkatli bakılırsa eğer, federasyona karşı olunduğu sonucu çıkmaz. ABD’nin karşı olduğunu söylediği oluşum “özerklik”. Federasyon ile Özerklik ise iki farklı kavram. En basit tanımıyla özerklik bir devlet içinde, ona bağlı olmakla birlikte ayrı bir yasayla kendini yönetme demek. Federasyon ise savunma ile dış politikada merkeze bağlı, birden fazla devletin birliği. Burada federe bir yapı (diyelim ki Kürtler) kendi anayasasına sahip de olsa dış ülkelerle ilişkilerde yetki federal devlete (yani Suriye’ye) ait olmak durumunda. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) böyle örneğin.
Yani aslında Özerklik, Federasyon’dan daha düşük bir kategori. Kürtler özerklik ilan etseler mantıken ABD’nin bunu desteklemesi, federasyona karşı olması gerekir, ama Suriye’de bunun tersini savunuyor.
Peki Neden Karşı?
Çünkü, içinde “Kürt” sözcüğünün geçtiği bir özerkliğin ABD tarafından da kabulü bölgede Türkiye ile İran kaynaklı ciddi çalkantılara yol açar. Ama bir federasyon içinde, Kürtler ağırlıklı da olsa, Araplar ile Türkmenlerin de bulunduğu toplulukların tümünün temsili, Türkiye için de İran için de daha kabul edilebilir bir durum. Dolayısıyla ABD’nin “özerkliğe” karşı olduğunu açıklamasından memnuniyet duyanlar, Suriye’nin Kuzeyinde ilan edilenin Kürt Özerkliği olmadığını, (adı Kuzey Suriye Federasyonu, hatırlatırım) bu nedenle ABD’nin zaten olmayan bir olguya karşı çıkmasının bir şey ifade etmediğini anlamlılar.
ABD Suriye’de federasyon(lar)a karşı olmadığını defalarca açıkladı. John Kerry’nin Suriye için B Planı bunu içeriyor, bilinmiyor mu bu? ABD, kurulacak bir federasyonla hem Beşar Esad’a karşı bir cepheyi elinde tutmuş olacak hem de, biliyorum tuhaf gelecek ama, o federasyonu “bir tampon” bölge olarak da değerlendirecek. Elbette Türkiye’nin, yıllardır önerdiği “tampon bölge”den farklı bir biçimde. Zaman gösterecek tabii. Bunların hepsi varsayım.
İlginç olan bir başka olguyu anımsatayım. Suriye’deki ılımlı Kürtler, PYD lideri Salih Müslim de buna dahil, federasyon yanlısı. Mücadeleyi silahlı sürdürmek isteyenler ise özerkliği savunuyorlar. Gerçekten ilginç. Silahlı mücadeleyi savunanlar, federasyondan daha dar kapsamlı olan, haklar açısından daha düşük bir yapı olan özerkliği istiyor. Bunda herhalde bir etnik aidiyetle anılmayan federasyon olgusuna tepkinin de etkisi olabilir. “Kürt” vurgusunun yapılmasına daha önem veriyor sanki silahlı Kürt hareketi.
Federasyon ayrılma değil. Ona kapı açar ancak kopma anlamına gelmiyor bu. Özerklik de böyle tabii. Federasyon (özerklik de) Suriye Devleti’ni bir üst yapı olarak kabul ediyor. Bu, her ne kadar karşı çıksa da Suriye için de kabul edilebilecek bir olgu.
Türkiye: Açmazdaki ülke
Özerklik ya da federasyon, her ikisine de karşı bir ülke olarak Türkiye’nin çırpınışları kuşkusuz ki beyhude. Suriye’nin bütünlüğüne dinamit koyan, parçalanmasına yol açan Türkiye, Kürt fobisi yüzünden şimdi “Suriye’nin toprak bütünlüğü”nden söz ediyor. Kimi çevrelere göre son İran ziyaretinde, Ahmet Davutoğlu, İran’a, Suriye’nin birliğini koruyalım çağrısında bulunmuş. Esad’ın krizin başından beri sorunun kendi ülkesi ile sınırlı kalmayacağı uyarısında bulunarak ülkesini karıştırmaktan vazgeçmesi çağrısını yaptığı Türkiye bir tek şunun gerçekleşmesini beklemeli şimdi: Kürtlerin bu girişimden vazgeçmelerini.
Olur mu? Evet, olur. Kürtler henüz Kuzey Suriye Federasyonu’nu ilan etmedi resmi olarak. Önce sınırlar belirlenecek, sonra tüzük. Ardından dünyaya resmi ilan. Ama bunların hiç birini yapmadan bu girişimden vazgeçebilir, ilanı geri alabilirler.
O zaman, “Stratejik Derinlik”te boğulmuş olan Davutoğlu, Emevi camiisine namaz kılmaya değil, Esad’a “Suriye’nin bütünlüğü için her şeyi yapmaya hazırım” demeye gider. Koşa koşa hem de. Dua etsin de Kürtler “uluslararası durum”un nazikliğinden ötürü “Kuzey Suriye Federasyonu” ilanını geri çeksinler. Tabii bunlar tuhaf adamlar, bu kez de “biz istemedik Kürtler vazgeçti” de derler tabii.
Ders almak akıllı insanların işidir. Eğer gerçekten böyle derlerse gerçekten “deli bunlar”.