Yükselmek ve düşmek, iki karşıt hareket. Her ikisinde de hareketin doğrultusu yeryüzüyle dik açı oluşturur.  Dikey terimi yükselmekte olanı, düşey ise düşmekte olanı gösterir. Biri olumlu, diğeri olumsuz. Yeryüzü, değerlerin sıfırlandığı yüzey. Yerden yükselen, değer kazanır; düşen ise değerini yitirir. Yükselen zenginleşirken düşen yoksullaşır. Yükselene herkes gıptayla bakar, düşeninse dostu olmaz. Yeryüzü, yükselmeyi beceremeyenlerin, yoksulların ve düşkünlerin mekânı. Bir toplumun değerleri dikey/düşey eksenindeki hareketler tarafından belirleniyorsa, yüzeyde yapılan yatay hareketlerin hiçbir değeri yoktur, vakit kaybından başka bir şey değil. Yatay hareket ancak, yükselme imkânı sağlayacak bir noktaya ulaşmak için mecburen yapılır, mümkünse en hızlı şekilde, vakit kaybetmeden. Dayanışma, dostluk gibi, bedenlerin yatay hareketlerle bir araya gelişleri için bireylerin ne vakitleri vardır ne de enerjileri. Gün içinde bitkin düşmüş bir bedene yatay sözcüğü tek bir şey ifade edebilir: Yatay pozisyona geçebileceği bir yatak. Yatay pozisyona geçmiş bir insan tükendiğini hisseder, bedeninin her parçası yerçekimine teslim olmuştur. Yatay pozisyon geçicidir, gün içinde yitirdiği kudretini yeniden kazandığında yükselme denemelerine kaldığı yerden tekrar başlayacak. Deneyecek, düşecek, tekrar deneyecek, tekrar düşecek, fakat asla vazgeçmeyecek. 

Kendini gerçekleştirmesi için tek bir seçeneği vardır: Yükselmek. Rönesans döneminde Della Mirandola’nın yazdığı hümanist manifestoda yatay hareketten hiç söz edilmez, bir faydası yoktur çünkü. İnsan kendini ancak, yeryüzüne dik açı oluşturan dikey/düşey ekseninde var edebilir. Yükselirse ulvi bir varlığa, düşerse süfli bir yaratığa dönüşecek. İnsanın istikbali göklerdedir, yeryüzü ise cehennemi. Yeryüzü, karmaşık ilişkilerin, yağmanın, cinayetlerin, tecavüzlerin, katliamların yeri. İnsan kurtuluşunu göklerde aradığından beri yeryüzü yağmacılara terk edildi ya da tam tersi, yeryüzü yağmacılara terk edildiğinden beri insan kurtuluşunu göklerde arıyor. Aklı olan, yeryüzünde bir an bile durmaz. Yükselmeli, yeryüzünde kaldığı sürece yağmalanacak, katledilecek ya da ırzına geçilecek. Defalarca denedikleri halde yükselmeyi beceremeyenler de var, asla umutlarını yitirmediler. Kurtuluş gelecekse göklerden gelecek. Göklerden sarkıtılacak bir ip onları cehennemden kurtarabilir. Beklemeli, beklemekten asla vazgeçmemeli. Yükselecekler ya bu dünyada, olmazsa öbür dünyada. 

***

Yüzeyde yapılan yatay hareketler, cehennemi çoğaltmaktan başka bir işe yaramaz. Sartre boşuna dememiş “Başkaları cehennemdir” diye. Başkalarıyla ilişki kurmak, cehennemi daha da katlanılmaz kılar sadece. Yeryüzünde ne zaman biriyle konuşmaya kalksanız cehennemde yaşamanın zorluklarından söz edecektir size, ruhunuz kararır, bir an önce uzaklaşmak istersiniz. Yeryüzünde yaşadığını çoktan unutmuştur. Yükseklere örülü anlam ağlarında asılı kalmış; konuştuğunda göklerin diliyle konuşur. Oysa siz anlam ağınızı yeryüzündeki ekolojik ağlara iliştirmişsiniz. Ağaçlardan, hayvanlardan, derelerden, denizlerden, şeylerin arasındaki ilişkilerden, yeryüzünden söz edersiniz. Anlam ağlarındaki irtifa farkından dolayı anlaşmanız mümkün değil. Ya sizin göklere çıkmanız ya da onun yeryüzüne inmesi gerekecek. Oysa o, yeryüzünden umudunu çoktan kesmiş, yeryüzünden kurtulmanın yollarını arar. Fakat birden doğal bir felaket olur ve kendini yeryüzünde çırılçıplak bulur. Yok saydığı yatay hareketler birden hayati hale gelmiştir: Yardımlaşma, dayanışma, yeryüzünün şeyleri arasındaki yatay ilişkiler. Tam “artık konuşabiliriz” dediğiniz an, aranıza birden iktidar girer, yeryüzü yeniden cehenneme döner. Ve o da sizi dinlemez olur, göklerden gelecek haberlere kulak kesilmiştir.  

***

Biyosferde değil, Kartezyen koordinatlar sistemi üzerinde yaşıyoruz; yeryüzü, yatay eksen. Canlıların yatay eksendeki hem kendi aralarında hem de fiziksel ortamlarıyla olan ilişkilerinin hiçbir kıymeti yoktur. Değer kazanmaları için yükselmeleri gerekir. Kendinizi yüzeydeki şeylerin arasına yerleştirmiş, anlam ağınızı ekolojik ağlara iliştirmişseniz sürekli kaybedersiniz. Kaybeden, değerden düşürülen, yağmalanan yeryüzüdür. Canınıza tak mı etti? Yeryüzünü yağmalayanların ipine tutunabilirsiniz.