Neval es-Saadavi feminist hareketin iyi tanınan bir siması. Yazar, feminist, aktivist, psikiyatrist, insan hakları savunucusu… Kadınlar için adeta varoluşsal bir cehennem olan Arap çöllerinde bir vaha…

Kaskatı ve kanlı ataerkil geleneğe karşı

MERVE KÜÇÜKSARP

Mısırlı feminist yazar Neval es-Saadavi’nin bundan neredeyse kırk sene önce kaleme aldığı Havva’nın Saklı Yüzü (The Hidden Face of Eve) Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı. Dünyanın pek çok yerinde kadın çalışmaları alanında adeta referans bir kaynak olan Havva’nın Saklı Yüzü, es-Saadavi’nin diğer eserleri gibi Arap coğrafyasındaki kadın meselesini konu alıyor.

Neval es-Saadavi feminist hareketin iyi tanınan bir siması. Yazar, feminist, aktivist, psikiyatrist, insan hakları savunucusu… Kadınlar için adeta varoluşsal bir cehennem olan Arap çöllerinde bir vaha… Aynı topraklarda yaşayan, ayrımcılığa ve zulme uğrayan kadınların meselelerini anlatmaya, yaralarını sarmaya hayatını adamış önemli bir düşünür… Mısır’da kadın haklarına dair verdiği mücadele yüzünden politik baskılara maruz kalmış, işinden olmuş, hapse atılmış, yüzlerce yıllık kaskatı ve kanlı bir ataerkil geleneğe karşı gelmenin bedelini çeşitli şekillerde ödemiş bir aydın… Arap coğrafyasındaki kadın meselesini, psikiyatristliği esnasında hikâyesine bizzat vakıf olduğu Firdevs’in yaşadıkları üzerinden anlattığı Sıfır Noktasındaki Kadın kırk yıl önce olduğu gibi bugün de dünyada fırtınalar estirme gücüne vakıf…

Havva’nın Saklı Yüzü’nde es-Saadavi kadınların yaşadıkları sorunları bu defa çok sayıda kadının hikâyesi üzerinden dile getirir. “Kesilip Atılan Diğer Yarım”, “Tarihte Kadınlar”, “Arap Kadını”, “Atılım” olmak üzere dört temel bölümden oluşan Havva’nın Saklı Yüzü’nde, başta Arap coğrafyası olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinde kız çocuklarının uğradığı cinsel istismar vakalarını, aile kurumunun ikiyüzlülüğünü, toplumun adaletsizliğini ve kadınların ödediği bedelleri okuru bazen rahatsız edici ama son tahlilde tüm çıplaklığıyla ortaya serici bir üslupta kaleme alır. Kadınlara zulmeden gelenekler sayesinde hem siyasi hem ticari menfaatler elde eden otoriteleri taşlar, Arap dünyasında put kırıcılığı yapar. Öyle ki kitap ilk defa Arapça yayımlandığı zaman es-Saadavi gelenek koruyucularının hedefi haline gelir.

Kitabın Batılı okurlarla buluşmasından sonra ise es-Saadavi keskin kaleminin bedelini, yalnızca siyasi otoritelerin kendisine biçtiği cezalarla değil, aynı zamanda yoldaşı sandığı “diğer aydınlar” tarafından oryantalistlikle suçlanarak öder. Onu oryantalistlikle yaftalayanların gerekçesi ise, es-Saadavi’nin anlatısında Arap dünyasının kalıplaşmış değerlerini vurgulaması, taşlamasıdır. Oysa onun bahsettiği “kalıplar”, o coğrafyada yaşayan kadınların dışına çıkamadıkları, her firarlarında katı bir şekilde cezalandırıldıkları, değiştirmek için önce kabul edilmesi, eleştirilmesi, kimi zaman da “dışarıdan biriymişçesine” ele alınması gereken kalıplardır.

Neyse ki o, bunların hiçbirine kulak asmaz, hiçbir baskıdan yılmaz. Bugün artık seksen dokuz yaşında olmasına rağmen, hâlâ kadın haklarını düşünerek yazmaya, dünyanın pek çok bölgesindeki kadınların maruz kaldıkları ayrımcılık ve zulmü dillendirmeye devam eder.