21 yıllık AKP döneminin vermiş olduğu zararı anlatmaya gerek olmadığı kanısındayım. Çünkü hepimiz bu konuda birer vakayız. Depremde yaşananlar ve 50 binin çok çok üzerinde kayıp hepimizin içinde vicdan azabı olarak kalacaktır. İradenin bizde olup olmaması hiç önemli değil… 

Bu bir ‘kader’ değil… 

Sonucu değiştirmenin tüm avantajları şu an elimizde. Çünkü, 21 yıldaki Soma’da, Çorlu’da Amasya’da, Gezi’deki… tüm kayıplarda haklarını aramamız gerek. Bizim bu hukuki ve ahlaki yüzleşmeye ihtiyacımız var. 

Bunun birinci koşulu cumhuriyetin değerlerini kaybetmemektir. 

Eğer kaybedersek savunacak hiçbir şeyimiz kalmaz. 

Cumhuriyetin kurucu felsefesine baktığımız zaman, omurgasını egemenlik oluşturmaktadır. Bu yapı güçler ayrılığı-birliği üzerine inşa edilmiştir. Sosyal dayanağı toplumsal güç birliğidir. 

Unutmayın ki bu yapının temel dayanağı kültürel etkileşimdir.  

Hani AKP’nin hiçbir şekilde kuramadığı yapı…Çünkü ‘kültür’; medeniyetin etkilerini ve genel sosyal tutumları ifade etmek üzere başvurulan bir kavram olduğundan, hiçbir sosyal ve tarihsel dayanağı olmayan ‘feodal’ kurgu içindeki AKP’nin bunu kurması mümkün değildir.  

Cumhuriyet kültürünün etkisiyle, fiziki yapı unsurlarından her biri diğerini tetikleyerek diğer değişimlerin altyapısını oluşturdu. 

***

‘Emevî’ geleneği ile bütünleşmiş bir örgütlenmenin, aydınlanma döneminin temelini oluşturan ulusal egemenlik anlayışını değiştirmesi mümkün değildir. Ulusal egemenlik tarihsel bir derinliğe sahiptir. Bu egemenliğin temeli devrimsel ‘laik’ dünya görüşüdür. 

Cumhuriyet devrimindeki aydınlanma felsefesi, gericiler tarafından Batı eksenli olduğu üzerine saldırıya uğrar. Halbuki, Batının sosyal ve sınıfsal temelli değişimlerinin dışında kalmış toplumlarda, batılı modernleşmeci bakışında yaşanan değişimler, süreç içerisinde modernleşme, ilerleme, uygarlaşma ve sınıf ekseni etrafında ‘devrimci’ bir anlayış ve içerikle tartışılmıştır.  

Buradaki bakış açısı körü körüne batılılaşma eksenli bir bakış açısı değildir.  

Değişimin temeli, şer’i hukukun devre dışı bırakılarak-tıpkı Mustafa Kemal’in düşüncelerinin karşılık bulduğu Fransa’da olduğu gibi egemenlik anlayışının tanrısal güçten alınarak millete intikal ettirilmesiydi. 

***

Cumhuriyet devrimiyle oluşan sosyal değişmelerin etkilerini anlatmak için değişme olayına çok yönlü bakmak gerekir. Sosyal realitede görülen değişmenin her biri, diğer başka etkiyi açıklayan modeli tetikleyerek kurumsallaşmayı sağladı. Bu aynı zamanda siyasi bir kurguydu. 

Hiçbir siyasi dayanağı olmayan ve ABD iradeli 12 Eylül darbesinin dinci eksenli amacı ve yine ABD projesi olarak pazarlanan AKP, sadece ‘rant’ odaklı bir parti halinde süreci yönetmesi artık mümkün değildir. Siyasi kurumsallığı bir ‘felsefe’ üzerine oturtması ne kültür olarak ne de bilgi olarak mümkün olmadığından kendi sürecini tamamlayıp yok olmaya mahkumdur.  Evet verdiği zarar çok büyüktür. 

AKP’nin elinde sadece algı manipülasyonu yapmak için söyleyeceği yalanlar kalmıştır. Çünkü kendi tabanının sadakatini konsilde ederek artırmak, çıkar odaklı ticari bir strateji içinde kalmak ve siyasi bekaları için yalan söylemekten başka çareleri kalmamıştır. 

Bakan Nebati’nin dediği gibi artık dibi gördü. 

12 Eylül öncesi var olan toplumsal örgütlenme ve ortak mutabakat sürecinin bir darbeyle bertaraf edilerek tek bir siyasi görüşün üzerinden geçmesi, toplumsal muhalefetin güven kaybıyla beraber tam otoriter bir yapının kurgusunu da halk üzerinde sağlamıştı. 

Sol yapının bertaraf girişimi toplumsal direncin dağılması anlamına geldiğinden, tek amaç bu direnci kırmaktı. Geldiğimiz noktada bu direnç tekrar oluşmaya başladı ki bu bir mecburiyetti. AKP’nin buradaki katkısı küçümsenemez! 

AKP ve Cemaat iktidarının diğer katkısı, TSK üzerinden yapılan operasyonlarla toplumun sanki tek dayanağı TSK’mmiş gibi bir strateji belirleyerek halkı hiç ciddiye almamalarıydı.  

***

Bugün gelinen noktada halkın ortaya koyduğu toplumsal duyarlılık, partiler üstü bir seviyeye çıkarak kendi iradesini ortaya koymasını sağladı. 

Yeni süreçte oluşacak hükümetler bile bu etkinin altına girmeye ve bu duyarlılığın muhalefetine maruz kalacaklardır. 

Ama önce demokratik kurguyu inşa etmek gerekir. Ve AKP’nin kapitalist kurgu içindeki emperyal misyonuna son vererek bir daha böyle bir inanç sömürüsü üzerine kurgulanmış-çıkar amaçlı bir azınlığın iktidar olmasına tüm demokratik enstrümanlar kullanılarak izin verilmemelidir. 

Toplumsal duyarlılığın zenginliği; demokratik ortamda farklı bakış açılarının ortaya koyduğu çelişkilerdir. Bu çelişkinin temeli demokrasiye sınıfsal bir öz ve tarz kazandırmaktır. Sınıfsal tahlilden eksik bir demokrasi araç olarak da tüm işlevselliği kaybolur. 

Günümüzdeki neoliberal ekonomik politikalar ve liberal demokrasi fantezisinin sonucu faşizme eğrilme zayıflığı toplumsal yapılar için büyük tehlikedir. Maalesef biz de bu süreci yaşamaktayız.  Kapitalizmin ve onun hizmetkarı sağ cenabın yıkıma uğrattığı cumhuriyeti ayağa kaldırmak ancak ve ancak var olan düzeni değiştirmek eylemi neticesinde gerçekleşir.  Bunu başarmak zorundayız.