Kazananı olmayan savaş

İktidar cenahı CHP içinde büyük bir güç savaşının patlaması için elinden geleni ardına koymuyor. Yandaş unsurlar hemen her gün Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş arasındaki ilişkileri masaya yatırıp kulaklarına gelen dedikoduları iştahlı iştahlı anlatıyor.
Süregiden tartışmalara yandaş olmayan isimler de eklemleniyor. TV kanallarında saatlerce muhalefet içi dinamikler konuşuluyor. Kimin aday olabileceği, aktörlerin birbirleri hakkında ne düşündüğü, hangi planlar hazırladıkları üzerine türlü türlü spekülasyonlar üretiliyor.
Saray güdümlü medya unsurları, bilhassa İmamoğlu’na karşı CHP içinden bir direnç çıkması için çabalıyor. “Özel’in İmamoğlu’nun adaylığını ilan etmesi durumunda CHP’nin bölüneceği” tezi ortaya atılıyor. Bununla birlikte bir yandan Özel’in İmamoğlu’na “siyasi yasak” gelmesi sonrası kendi adaylığını dayatma konusunda fırsat kolladığı öne sürülürken diğer yandan da Yavaş’ın anketlerde önde çıkmasına rağmen parti içinde gücü olmaması sebebiyle aday yapılmayacağı senaryosu işleniyor.
Özetle karşı cephe yekvücut halde anamuhalefetin içini karıştırmaya, çıkar gruplarını en tepedeki isimler üzerinden birbirine düşürmeye uğraşıyor. Neden buraya yatırım yapıldığını kestirmek zor değil. Çünkü arzu edildiği gibi CHP’de açık bir meydan muharebesi başlarsa, konuşulan isimlerden biri, ikisi değil, tüm taraflar aynı anda kaybedecek. Yani muhalefet açısından kazananı olmayan bir savaşın taşları döşeniyor.
“Yumuşama-normalleşme” hamlesiyle muhalefeti soğutan ve bürokratik bir çembere hapseden Erdoğan, Mayıs 2023 seçimleri öncesindeki duruma benzer şekilde, rakibinin enerjisini içe dönük tartışmalarla tüketmesini istiyor. Zira ülke yangın yeriyken Erdoğan’ın iktidarını sürdürebilmesinin tek yolu, muhalefetin kendi sorunlarına gömüleceği bir bataklığa sürüklenmesinden geçiyor.
Tüm bu olan biten karşısında muhalefetin gelen dalgayı karşılayabilmek adına sağlam bir set örebildiğini söylemek zor. CHP, yerel seçim sonrası, “yapıcı muhalefet” adı altında, tavizsiz ve yıldırıcı muhalefet etme tarzını reddetmesi nedeniyle, iktidarın alevlendirmeye çalıştığı aday tartışmalarına dolaylı olarak zemin hazırlıyor. Muhatabı tarafından yorulmayan, hırpalanmayan rejim de muhalefeti kişiler ve klikler etrafında dönen tartışmalarla yıpratıyor, zayıflatıyor.
Özel, İmamoğlu ve Yavaş’ın yaptığı bireysel açıklamalar tartışmaları bugüne kadar dindirmeye yetmedi, yarın da yetmeyecek. Çünkü aslında kimsenin onların ne dediğini anlamaya çalıştığı yok; herkes onların söylediğini orasından burasından çekiştirip ateşe taze odun atmanın telaşında. Bazen sözler manipüle ediliyor, bazen "Böyle dedi ama aslında şöyle demek istedi" diye niyet okunuyor. İş beden dili analizine kadar varıyor.
Kişiler üzerinden ilerleyen bir Türkiye gündeminin ne CHP’ye ne de ülkeye bir faydası var. İktidar özünde kimin aday olacağına takılmıyor, muhalefeti nasıl dağıtabileceğine odaklanıyor. Zira muhalefet bu kafesi kırıp etkin bir mücadele çizgisiyle siyasi bütünlüğünü sağlanamazsa, bugün “en güçlü aday” olarak görülen aktörler bile Erdoğan için kolay yutulabilir, küçük yemler haline gelecek. Acı ama gerçek.