Google Play Store
App Store

Trump’ın ikinci başkanlık döneminde nasıl bir politika izleyeceğini öngörmek zor. Ancak ABD toplumunda önümüzdeki 4 yıllık dönemde kadınlar, göçmenler ve LGBTQI+ bireylerin kazanılmış haklarına yönelik endişeler büyük.

Kazanılmış haklar tehlike altında

Özgün BASMAZ - Akademisyen, Purdue Üniversitesi, Indiana

Trump, 2024 seçim kampanyasında, göçmen karşıtı söylemleri, göçmenleri sınır dışı etme vaadiyle dikkat çekti, İsrail’e açık desteğini yine dile getirdi ve Müslümanlara yönelik sert ifadeler kullanmaktan çekinmedi. LGBTİ+ haklarını hedef alan sert bir tutum sergiledi. Kürtaj hakkını federal düzeyde koruyan Roe kararının iptalinin altında, Trump’ın önceki döneminde atadığı Yüksek Mahkeme yargıçlarının imzası bulunuyor. Cinsel tacizden suçlandığı, hakkında açılmış 27 tane davası var. Kendisi ve yardımcısı J.D. Vance’in kadınları aşağılayıcı söylemleri, secim dönemine damgasını vurdu. Yine kabinesi için seçtiği Pete Hegseth hakkında da kadın karşıtı söylemleri ve cinsel taciz iddiaları bulunuyor.

Tüm bunlara rağmen, Trump özellikle kadın, Latin ve Arap-Amerikan seçmenler arasında beklenmedik bir oy artışı sağladı.  Kadın seçmenlerin, özellikle beyaz kadınların %45’i Trump’ı desteklerken, Latino seçmenlerin yaklaşık %46’sı onu tercih etti. Geleneksel olarak daha fazla Demokratlara oy veren Arap-Amerikanlar arasında da bir bölünme yaşanmış, %40’ı Trump’ı, %40’ı ise Harris’i destekledi.

Bu seçmenlerin bir kısmı, Trump ve ahalisinin bizzat söyledikleri ya da haklarındaki iddiaların Demokratlar ve liberal medya tarafından abartıldığını ya da uydurulduğunu düşünüyor. Bazıları ise Trump’ın her söylediğini hayata geçirmeyeceğini, bu nedenle de ona duyulan eleştirilerin ve endişelerin geçici ya da abartılı olduğunu düşünüyorlar.

Trump’ın ikinci dönem başkanlığında nasıl bir politika izleyeceğini öngörmek zor. Ancak seçim sonrası tartışmalara bakılırsa ulusalcı MAGA çevreleri, Cumhuriyetçiler içindeki neo-conlar ve Elon Musk gibi liberteryan iş insanlarının talep ve söylemleri arasında pragmatik bir dengede siyaset kuracak gibi duruyor.

Trump’ın önceki dönemindeki politikaları ve 2024 seçim sürecindeki söylemleri göz önüne alındığında, önümüzdeki 4 yıllık dönemde kadınlar, göçmenler ve LGBTQI+ bireyleri nelerin beklediğine dair genel bir değerlendirme yapacak olursak…

‘SENİN BEDENİN, BENİM KARARIM’

Kadınların temel hakları arasında yer alan sağlık ve doğum hizmetlerine erişimin kısıtlanması, kadına yönelik şiddetten korunmayı sağlayan kurumların feshedilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik yasal kazanımların geri alınması, Trump dönemiyle ilgili en yaygın endişe.

Özellikle kürtajı federal düzeyde koruyan Roe kararının 2022’de Yüksek Mahkeme tarafından iptal edilmesinde Trump’ın desteklediği yargıçların rolü ve Trump’ın bu kararı sahiplenmesi bu endişelerin temel sebebi. Her ne kadar Trump, kürtaj kararının eyaletlere bırakılması gerektiğini ve ülke çapında bir yasaklamayı desteklemeyeceğini söylemiş olsa da kadınların temel haklarının federal güvence altından çıkması bile büyük riskler taşıyor. Ayrıca, doğum kontrol hizmeti sunan Planned Parenthood gibi kuruluşlara yapılan yardımların kesilmesine yönelik planlanan düzenlemelerle, özellikle yoksul kadınların sağlık hizmetlerine erişimini zorlaşacağını öngörmek çok da zor değil.

Ayrıca kadın bedenine dair tartışmaların siyasetin merkezine taşınması, bu bağlamda kadın karşıtı söylemlerin normalleşmesi, kadınlara yönelik şiddetin yaygınlaşmasına zemin hazırlıyor. Seçim sonrası sosyal medyada yayılan “senin bedenin, benim kararım” sloganı, kadınların bedenleri üzerindeki hakların tartışmaya açıldığı ve kadın düşmanlığının meşrulaştırıldığı bir ortamın şimdiden oluştuğunu gösteriyor.

Ve yine, cinsel ayrımcılığa karşı koruma sağlayan yasaların zayıflatılması, eşitlik ve katılımı destekleyen politikaların doğrudan hedef alınması, okullardan iş hayatına kadar tüm alanlarda kadın, siyah ve LGBTİ+ bireylerin kazanılmış haklarını sınırlayarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirecek sistematik bir gerilemeye yol açacaktır.

GÖÇMEN KONUSU OTORİTER REJİM İÇİN ARAÇ OLACAK

Trump’ın seçim döneminde doğrudan hedef aldığı asıl kesim göçmenler oldu. Kapsamlı ve tarihte benzeri görülmemiş bir sınır dışı etme gerçekleştirmeyi vaat olarak sundu. Ancak seçimlerin ardından, Elon Musk’ın ortaya attığı, yetişmiş, eğitimli göçmenlerin ülkede tutulması için kolaylıklar sağlanması gerektiği yönündeki söyleme, MAGA hareketinden gelen itirazlara rağmen destek verdi.

Sınır dışı tehdidinin asıl hedefi, tarım ve konaklama sektörlerinde düşük ücretle çalışan göçmen işçiler. Bu durum sadece Trump’a destek veren bu sektörler değil, ülke ekonomisini de olumsuz etkileyebileceğinden böyle bir politikanın uygulanması Trump için tehlikeli bir macera gibi duruyor. Önceki başkanlık döneminde suç geçmişi olan veya daha önce sınır dışı edilmiş belgesiz göçmenlere yönelik sınır dışı işlemleri öncelikli hale getirilmişti. Tüm göçmen karşıtı söylemlerine rağmen, sınır dışı edilenlerin sayısı, Obama dönemindeki yüksek rakamın yarısına dahi ulaşmamıştı. Bu dönemin farklı olacağına dair Trump’ın söylemlerinin dışında bir gösterge şimdilik yok.

Ancak önceki Trump döneminde, yasal olarak Amerika'da yaşayan göçmenlerin bile işyeri ve evlerine düzenlenen baskınlarla hedef alınması, korku iklimini derinleştirmiş ve göçmen karşıtı nefret söylemlerini körüklemişti. Bu dönemde, göçmen karşıtı söylemlerin vaat edilen kapsamlı bir sınır dışı operasyonuna dönüşüp dönüşmeyeceği kesin olmasa da, Trump’ın otoriter yönetiminin meşrulaşması ve güvenlik odaklı politikaların güçlendirilmesi için bir araç olarak kullanılacağı kesin.