Google Play Store
App Store

TBMM bugün Can Atalay gündemi ile olağanüstü toplanacak. Toplantı CHP, DEM Parti, Saadet Partisi, TİP, DEVA, Demokrat Parti ve Emek Partisi’ne mensup milletvekillerinin başvurusu üzerine gerçekleşecek. MHP “AYM’yi milli güvenlik sorunu, Can Atalay’ı ise vatan haini” ilan ederek toplantıya katılmayacağını açıkladı. AKP ise ne yapacağını Efkan Ala aracılığı ile açıkladı: Önce karar yeter sayısını sağlayıp sağlayamadığını görüp sonra olası bir oylamaya (ve muhtemelen çıkacak kavgaya!) katılmak ve Can Atalay’ın “milletvekilliği sıfatını kazanmasına engel olmak” üzere görüşmelere iştirak edecekler. Ancak TBMM teamüllerine göre oturumu CHP’li Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca yönetmesi gerekiyorken Bekir Bozdağ’ın görevlendirilmesi, AYM kararının sonuca etkili bir oylama yapılmadan ayak oyunlarıyla çöpe atılacağı izlenimini veriyor.

Olağanüstü toplantıya destek veren partiler, İYİP ve bağımsızların sayısı gözetildiğinde MHP’nin katılmayacağı olası bir oylamada AKP’nin işi zor görünüyor. Tabii ki tüm milletvekilleri katılırsa. Bunlar TBMM’nin işleyişine ve İç Tüzüğe dair tartışmalar. Ancak Can Atalay’ın milletvekilliği etrafında yaşananlar çok daha önemli ve hukuk devleti bakımından vahim şeyler barındırıyor.

Öncelikle Anayasa Mahkemesi olağanüstü toplantıyı gerektiren kararında: “… Anayasa Mahkemesinin 25/10/2023 tarihinde verdiği hak ihlali kararı sonrasında Hatay Milletvekili Şerafettin Can ATALAY ile ilgili kesinleşen bir hükmün varlığından söz etmek hukuken mümkün değildir. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararından sonra kararın hüküm fıkrasında belirtildiği şekliyle ihlale yol açan kararın ortadan kaldırılması anayasal bir zorunluluktur. Anayasa Mahkemesince Anayasa’yı ihlal ettiği tespit edilen bir yargısal kararı mahkemeler dâhil hiçbir kamu otoritesi esas alamaz ve Anayasa’ya aykırılığı sabit olan bir karara hukuken geçerlilik tanınamaz. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye mahiyetinde kararlar olmayıp bağlayıcı ve gereğinin yapılması konusunda ilgili otoritelere takdir alanı bırakmayan kararlardır. Bu kapsamda, Anayasa Mahkemesinin ihlalin kaynağı olarak tespit ettiği önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemelerinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır (bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 59). Sadece mahkemeler değil ihlal sonucunun oluşmasına yol açan veya ihlalin giderilmesi sürecinde etkin konumda bulunan diğer kamu otoriteleri de ihlal kararının gereğini yerine getirmek, ihlali gidermek ve ihlalin sürmesini önlemekle yükümlüdür… Anılan Daire Başkanlığı yazısının okunması suretiyle Hatay Milletvekili Şerafettin Can ATALAY’ın milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca iptaline karar verilmesi talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA… ” tespitini yapmıştır.

BUGÜN DE OLMAYACAK

Çok açık değil mi? AYM diyor ki kararlarım TBMM dahil herkesi bağlar. Daha önceden verilen milletvekilliğinin düşmesi kararı yok hükmünde (yani Keenlemyekûn), ben de bunu zaten “tespit edip” size bildirdim o nedenle ihlali giderin. Ama böyle olmadı, bugün de olmayacak!

Tam burada bir soru sormalıyız: Anayasa Mahkemesi niye var? Hatta “mahkeme” dediğimiz kurumun en önemli bileşeni “üyeleri” olduğuna göre üyeler niye var? Kararları -tek bir karar olsa bile- açık Anayasa hükmü hilafına TBMM tarafından “takılmayan”, mahkemeler tarafından adeta alay edilip “hukuki değer ve geçerlilik izafe edilemeyeceği” söylenen, “iktidar tarafından” milli güvenlik sorunu olarak ilan edilen, varlık nedenini kaybetmiş bir kurum söz konusu.

Tarih bazen insanların önüne fırsatlar koyar. Şimdi AYM üyelerinin önünde -karşı oy kullananlar dahil- böyle bir fırsat var: hukukun ve hukuk devletinin savunusu. Yaşananları izlemeleri, onları kendilerine tanınan olanaklar için o mevkileri işgal ettikleri izlenimi verecektir ki bu “zillet” bir hukukçunun katlanabileceği bir durum değildir. Verdiği kararın uygulanıp uygulanmayacağı siyasi iktidarın keyfine kalmış bir hakim ya da mahkeme üzerinde bu sıfatları taşıyamaz! Can Atalay’ın milletvekilliği etrafında yaşananlar aslında hukuka aykırı olarak alınan TBMM kararının değil “Anayasa Mahkemesi’nin “Keenlemyekûn” sayıldığını ortaya koymaktadır.

AYM üyelerine düşen bu hukuksuzluğu reddetmek, hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü ve varlık nedenlerini hatırlatmak için istifa etmektir!